Sual: Bid'at ehlinin yazdığı bozuk kitaplar gittikçe çoğalıyor. Dinimizi bozmaları mümkün müdür?
CEVAP
Bir toplum ne kadar bozulursa bozulsun, içinde hak üzere olan bir taife bulunur. Nitekim hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ümmetimden bir taife, hak üzere cihaddadır. Kıyamete kadar galip olarak devam eder.) [İbni Asakir]
(Hakkın yardımı ümmetimden bir taife üzerine Kıyamete kadar devam eder. Bunları terk edip ayrılanların bu taifeye bir zararı olmaz.) [İbni Mace]
(Ümmetimden bir taife, düşmanlara galip olarak hak üzere cihad ederler. Hatta sonuncu taife, Deccal ile savaşır.) [Ebu Davud]
(Ümmetimden bir taife, Allah’ın emriyle hak üzere hareket etmekte devam eder.) [Buhari]
Mişkat-ül-mesabihdeki, (Bir zaman gelir, ümmetimin bir kısmı müşrik olur, puta tapar,
peygamberim diyen çıkar. Ben son Peygamberim. Benden sonra peygamber gelmez. Ümmetim arasında, doğru yolda olanlar, her zaman bulunur. Onlara karşı çıkanlar, Allahü teâlânın emri gelene kadar, doğru yolda olan bu kimselere zarar yapamaz) hadis-i şerifi de gösteriyor ki, bid'at ehli, dinimizi, Kıyamete kadar asla bozamaz. Kütüphane ve kitapçılarda bulunan İslam kitapları arasında bozuk olanları pek çok ise de, doğru olanları da vardır. Bu doğru kitaplar hiçbir zaman yok olmaz ve hiçbir kimse yok edemez. Bunların koruyucusu Allahü teâlâdır. Bu kitapları arayıp, bulup, okuyup saadete kavuşanlara müjdeler olsun! (F.Bilgiler)
Ehl-i sünnet vel cemaat
Sual: Doğru olan, sadece Ehl-i sünnet vel cemaat fırkası mıdır?
CEVAP
Evet, sadece Ehl-i sünnet vel cemaat fırkasıdır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ümmetim, 73 fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan 72’si, Cehenneme gidecek, yalnız bir fırka kurtulacaktır. Cehennemden kurtulacak olan tek fırka, benim ve Eshabımın yolunda gidenlerdir.) [Tirmizi, İbni Mace]
Ehl-i sünnet vel cemaat, sünnet ve cemaat ehli demektir. Eshab-ı kiram, Peygamber efendimizin cemaatidir. Sünnet de, Peygamber efendimizin yolu demektir.
Demek ki, (Ben, sadece Kur’ana ve sünnete yapışırım) demek yetmiyor. Eshab-ı kiramı sevmek ve onların yolunda olmak da şarttır. Peygamber efendimiz, (Sadece benim yolumdan gidenler Cennetliktir) demedi. (Benim ve Eshabımın yolunda gidenler) buyurdu. Bu çok önemli bir inceliktir. Eshab-ı kiramın tamamını sevmek, sadece Ehl-i sünnet fırkasına nasip olmuştur. Şu halde, doğru yolda olmanın ölçüsü, Resulullahın ve Eshabının yolunda olmaktır.
Her grup, ben Ehl-i sünnetim diyebilir. Bunu öğrenmenin, yolu da vardır. Allahü teâlâ, İslamiyet’i doğru olarak öğrenmek isteyene, bunu nasip edeceğine söz verdi. Allah sözünden dönmez. Üç âyet-i kerime meali:
(Doğru yolu arayanları, saadete ulaştıran yollara kavuştururuz.) [Ankebut 69]
(Allah, kendisine yöneleni doğru yola iletir.) [Şûra 13]
(Allah asla verdiği sözden dönmez.) [Zümer 20]
O halde, Allahü teâlânın sözüne güvenmeli, (Biz kesin doğru yoldayız) desek de, yine, (Ya Rabbi, kimler doğru yolda ise, senin rızan kimlerle ise, bana onları sevmeyi, onlarla beraber olmayı nasip eyle) diye dua etmelidir. Eğer doğru yolda isek, duanın bir zararı olmaz. Yanlış yolda isek, ihlasla yaptığımız dua sebebiyle doğruya kavuşmuş oluruz. Herkes böyle dua etmelidir. Hâşâ, (Allahü teâlâ, beni yanlış yola sokar) sanmamalıdır.
Sual: Bizden önce ve bizim zamanımızda da varlıklarını sürdüren bozuk fırkaların, görüşlerin çıkış zamanı, Peygamber efendimizin vefatından hemen sonra mıdır?
CEVAP
Daha Eshab-ı kiram zamanında, Müslüman olduğunu söyleyerek, Abdullah bin Sebe adını alan bir Yemen Yahudisi, Müslümanlar arasına ilk olarak fitne, ikilik soktu. Bozuk bir çığır açtı. Resulullah efendimizin Eshabını kötülemeye kalkıştı. Bu Yahudinin meydana çıkardığı bu bozuk yola Râfizîlik denildi. Sonraları, nice nice din düşmanları, Müslüman adı alarak, hatta din adamı şekline bürünerek, bozuk, sapık yollar meydana çıkardı. Milyonlarca Müslümanın doğru yoldan ayrılmasına sebep oldular. Resulullah efendimiz, ümmetinin başına gelecek bu acıklı hâli haber vererek;
(Ümmetim yetmişüç fırkaya ayrılacak. Bunlardan, yetmişikisi, doğru yoldan saparak, Cehenneme gidecek. Bir fırkası, benim ve Eshabımın izinde, doğru yolda kalacaktır) buyurdu. Doğru yolda kalan bu fırkaya Ehl-i sünnet denildi.
Bu fırkalardan en eskisi ve kötüsü olan Râfizîlik, zaman zaman, ahmaklar ve bilhassa din cahilleri arasında yayılmakta ve din düşmanları tarafından da koz olarak kullanılmakta, Eshab-ı kiramdan bazıları körüklenmektedir. Son zamanlarda bastırdıkları, eskiden Yahudi düzmesi olan Hüsniyye kitabına ve ara sıra cami kapılarında cahil halka dağıttıkları broşürlere ve sözlerine dikkat edilirse, kitabın sözlerinin ve yazılarının hiçbir ilmî temele dayanmadığı, vaka, hadise ve olayları değiştirdikleri, âyet-i kerime ve hadis-i şeriflere yanlış, bozuk mana verdikleri görülür. Saçma sapan sözlerine inandırmak için, kıymetli birkaç kitabın ismini veriyorlar. Bunlarda da böyle yazılı diyorlar. Fakat, bu kıymetli kitaplardan bir satır yazı gösteremiyorlar. Cahiller, bu kitapların ismini duyunca, hepsini doğru ve haklı sanıyor. Bunların bozuk ve çürük iftiraları ve Ehl-i sünnet âlimlerinin Kur’ân-ı kerim ile ve hadis-i şerifler ile bildirdikleri doğru inanışlar, Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerinin Eshâb-ı kirâm risalesinde çok değerli vesikalarla açıklanmıştır. Bu kitap, Hakikat Kitabevi tarafından basılıp yayınlanmıştır. Müslümanlar, bu kitabı, dikkat ve insaf ile okurlarsa, işin doğrusunu anlamaları ve doğru yolu bulmaları nasip olur.