Sual: Bid’at ehlinin amelinin kabul olmayacağına dair hadis var mıdır? Bunun uydurma olmadığını nasıl bileceğiz?
CEVAP
Ehl-i sünnet itikadında olmayana bid’at ehli denir. Bunun yaptığı ibadetleri sahih olduğu takdirde, borçtan, azabından kurtulur ise de, vaat edilen sevaplarına kavuşamaz. Ahirette, dünyada yapmış olduğu iyiliklerinin, hayrat ve hasenatının karşılığına kavuşamaz. Bunlara kavuşmak için, tevbe ederek imanını düzeltmesi gerekir. Ehl-i sünnet olmayanın imanı düzgün olmaz. İmanı bozuk olan kimse, Allahü teâlânın rızasına, sevgisine kavuşamaz. Onun rahmetinden, yardımından mahrum kalır. Rahatı, huzuru bulamaz.
İctihad ictihadla nakzedilmediği gibi, bir âlim başka bir âlimin kitabındaki hadise uydurma demekle o hadis öteki âlime göre de uydurma olmaz. Ayrıca birçok din adamı da sahih olmakla, kabul olmanın ne demek olduğunu bilmiyor. Aşağıdaki yazılardan bir kısmı bu konu ile ilgilidir. Bid’at ehlinin amelinin kabul olmayacağına dair birçok hadis-i şerif vardır. Bir tanesi şöyledir:
(Bir bid'at ehlinin namazı, orucu, haccı, umresi, cihadı, tevbesi, farzı, nafilesi ve hiçbir iyiliği kabul olmaz, hamurdan [yağdan] kıl çıkar gibi, dinden çıkması kolay olur.) [İbni Mace]
Hadika ve Berika’da (Bid'at ehlinin hiçbir ibadeti kabul olmaz) hadis-i şerifi açıklanırken, (İbadetleri sahih olur, fakat sevap verilmez) deniyor. Fasıkların ve bid’at ehlinin ibadetleri sahih olsa da kabul olmaz. Kabul olmaz demek, sahih olmaz demek değildir. Sahih olur, fakat sevabı olmaz [yani işlediği günahlar yüzünden sevabı azalır veya hiç kalmaz] demektir. (Redd-ül Muhtar)
Tevbesi kabul olmaz demek, tevbe etmeyeceği içindir. Amelini makbul kabul ettiği içindir.
Bir hadisin uydurma olup olmadığını imam-ı Buhari, imam-ı Müslim, imam-ı Gazali, imam-ı Rabbani gibi İslam âlimleri bilemiyorsa, biz nasıl bileceğiz? Resulullahın vârisleri olan bu âlimler, sahih ile uydurma hadisi ayıramıyacak kadar, cahil mi? Yahut kasten uydurma hadis alacak kadar din düşmanı mı? Dini yeniden mi açıklayacağız? Mezhep imamlarımızı, hadis imamlarımızı, hâşâ biz mi sorguya çekeceğiz? Onlar dinimizi eksik olarak mı tanıttılar? (Kasten bana izafe ederek yalan söyleyen, hadis uyduran, Cehennemdeki yerine hazırlansın) hadis-i şerifini bilmiyorlar mı veya biliyorlar da önemsemediklerinden dolayı mı uydurma hadisi kitaplarına alıyorlar? Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında uydurma hadis var demek, Resulullahın vârislerine çirkin bir saldırıdır.
Seyyid Ahmed Tahtavi hazretleri buyurdu ki:
Tek kurtuluş fırkası olan Ehl-i sünnet vel-cemaate tâbi olun. Allahü teâlânın yardımı ve koruması ve tevfîkı bu fırkada olanlaradır, gazabı ve azabı da bu fırkadan ayrılanlaradır. Bu fırka-i naciyye, bugün dört mezhepte toplanmıştır. Bu zamanda, bu dört mezhepten birine uymayan, bid'at ehlidir ve Cehenneme gidecektir. (Dürr-ül-muhtar haşiyesi, Zebayıh kısmı)
Şafii’de imam arkasında Fatiha okumak farz, Hanefi’de tahrimen mekruhtur. Farklı ictihad rahmet olduğu için ikisi de sevap alır. Sonra, ictihad ictihadla nakzedilemez. İmam-ı Şafii farz dedi diye Hanefiler Fatiha okuyamaz. Hanefiler de haram dedi diye Şafiiler bu ictihaddan vazgeçemez. Çünkü müctehid hata ederse bir, isabet ederse iki sevap kazanır. Bir müctehid, başka bir müctehidin ictihadını nakzedemez. Hadis konusunda da böyledir. İmam-ı Şafii, bu hadis mevdudur dese, Hanefilerce de bu hadis mevdu olamaz.
Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
Hadis ilminde müctehid bir âlim, bazı âlimlerin sahih dediği bir hadise mevdu diyebilir. Müctehidin böyle demesi; “Bu hadisi, Resulullah söylememiştir" anlamında değildir. Bu hadis benim usulüme göre yani sahih olması için aradığım lüzumlu şartları taşımadığından hadis değil, uydurmadır; fakat başka müctehide göre hadis sahih olabilir demektir. Farklı ictihadlar da aynen böyledir. Bana göre yani elimdeki mevcut delillere göre doğrusu bu der; fakat farklı ictihadda bulunan müctehide söz söylemez. Birinin uydurma demeye yetkisi varsa, ötekinin de sahih demeye yetkisi vardır. Bunun için hiçbir Ehl-i sünnet âliminin kitabında uydurma hadis olmaz.
Sahih olmakla kabul olmak ayrı şeydir
Sual: Sahih olmakla kabul olmak aynı mıdır?
CEVAP
Sahih olan bir ibadet, kabul olmayabilir. Mesela çaldığı ceket ile namaz kılan kimsenin namazı sahihtir, namaz borcundan kurtulur. Fakat sevabı noksan olur. Diğer bütün günahlar da böyledir. Mesela, oruç tutan kimse akşam orucunu içki ile açsa, orucu yine sahihtir, ama oruçtan hasıl olan büyük sevapların hepsine kavuşamaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Haram elbise giyinenin ibadetleri kabul olmaz.) [Bezzar]
(On dirhemlik elbisenin bir dirhemi haramsa, onunla kılınan namaz kabul olmaz.) [İ.Ahmed]
(Haram cilbab [gömlek] ile kılınan namaz kabul olmaz.) [Bezzar]
(Bir lokma haram yiyenin kırk günlük güzel ameli kabul olmaz.) [Taberani, Deylemi]
(Şarap içenin kırk gün namazı kabul olmaz.) [Hakim, İ.Neccar]
(Allahü teâlâ, bid'at ehlinin ne duasını ne zekatını ne haccını, ne namazını, ne de sadakasını kabul eder, yağdan kıl çıkar gibi dinden çıkar.) [Deylemi]
(Bid'at ehli, bid'atini Allah rızası için terk etmedikçe, hiçbir ameli kabul olmaz.) [İbni Neccar]
(Zekat vermeyenin namazı kabul olmaz.) [Taberani]
(Emanete riayet etmeyenin namazı da, zekatı da kabul olmaz.) [Bezzar]
(Hakkı kabul etmemekte direnenin farzı da, nafilesi de kabul olmaz.) [Hakim]
(Kendisini istemeyen cemaate imam olanın namazı kabul olmaz.) [Beyheki]
(Saçlarını deve hörgücü gibi yapan kadının namazı kabul olmaz.) [Taberani]
(Kaçan kölenin, efendisine dönünceye kadar namazı kabul olmaz.) [Müslim]
(Farz namaz borcu olanın, nafile namazı kabul olmaz.) [Dürret-ül fahire, Fütuh-ul-gayb]
(Çoluk çocuğunun haklarını ifa etmeyenin namazları, oruçları kabul olmaz.) [Mürşid-ün-nisa]
(Eshabımın birisine kötü söz söylenin farzı da, nafilesi de kabul olmaz.) [Taberani]
(Eshabıma dil uzatılırsa, doğruyu bilen herkese bildirsin, gücü yettiği halde doğruyu bildirmeyen âlimin hiçbir ibadeti kabul olmaz.) [Ebu Nuaym]
(Kızını fasıkla evlendirenin farzı da, nafilesi de kabul olmaz.) [Şir’a]
Buradaki kabul olmaz ifadeleri, sahih olmaz, boşa gider anlamında değildir. Sahih ve ihlaslı olan her ibadetin sevabı olur. Ama günahlar bu sevapları azaltır, günahın çokluğuna göre hepsini de yok edebilir.
Salih amelin kıymeti
Sual: İmam-ı Rabbani hazretleri, (Bid’at ehlinin yaptığı ibadetler, çöpçülerin işlerine benzer. Çöpçüler herkesten daha çok çalışır, çok yorulur, ücretleri de herkesten aşağıdır. İslamiyet'e doğru uyanlar ise, mücevherciler gibidir. Bunların işi az, kazançları pek çoktur. Bazen bir saatlik çalışmaları, yüz binlerce senenin kazancını hasıl eder. Bunun sebebi, İslamiyet'e uygun amel ettikleri içindir. Hak teâlâ bunu çok beğenir) diyor. Burada çöpçülere hakaret edilmiyor mu? Çalışmadan çok para kazanmak insanları tembelliğe sürüklemez mi? Yanlış değil mi bu ifadeler?
CEVAP
Verilen bu örneğin çöpçüyü kötülemekle sarrafı övmekle alakası yoktur. İmanı ve ameli düzgün olanların çok sevap alacağı, düzgün olmayanların ise, ellerine çok az şey geçeceği bildiriliyor. Kolay anlaşılması için böyle bir örnek gösteriliyor. Kuyumcu az çalışır, çok kazanır, çöpçü çok çalışır az kazanır deniyor. O halde yapılan iş doğru olmalı deniyor. Çalışırken yorulma denmiyor ki. Anlatılmak istenen şu hadis-i şerifte çok güzel anlatılıyor:
(Yemin ederim ki, bir kimse, Uhud dağı kadar altın sadaka verse, eshabımdan birinin bir avuç kadar arpa sadakasının sevabına kavuşamaz.) [Buhari]
Burada Eshab-ı kiram övülürken diğer insanlar kötülenmiş olmuyor. Eshab-ı kiramın kıymetinin büyüklüğü bildiriliyor. Birisi yorulmadan az miktar bir avuç arpa sadaka ediyor, ötekiler dağ kadar altın veriyor ama sevap olarak az alıyor. Sebebi şunlardır:
1- İtikat düzgün olması, bid’at karışmamsı,
2- Amel düzgün olması, bid’at karışmaması.
Eshab-ı kiramın ayrıca sohbette bulunma şerefi var. Bu şeref, onları çok yükseklere çıkarıyor, hepsinin Cennetlik olmasına sebep oluyor.
Netice: İslamiyet’e uygun yapılan ibadete, zikre, hayır hasenata nefs, şeytan karışamaz, yani bunları bozamaz, istediklerini elde edemezler. İslamiyet’e uygun yapılmayan her şeye ise şeytan da karışır nefs de karışır. Ona gece gündüz ibadet ettirirler, zikir çektirirler, ağlatırlar sızlatırlar, hatta hapislere attırırlar, hatta canını dahi verdirirler, o hep bunları makbul diye yapar, sonunda eline bir şey geçmediği gibi, vay ben ne yapmışım diye kahrolur.