Siteyi Tavsiye Et
 
 
Giriş Sayfası Olarak Ayarla
 
Sık Kullanılanlara Ekle  
 
Anasayfa   Açıklama   Kitap Siparişi   Linkler & MP3   Radyo   Soru-İrtibat  
 
 
 
 
 Ana-Baba Hakkı
 Koca Hakkı
 Hanım Hakkı
 Evlat Hakkı ve Terbiyesi
 Evleneceklere Öğütler
 Evlilik, Nikah-Boşanma
 Evlilik ve Aile ile ilgili
 Dinde Örtünmenin Yeri
 Saglık Tavsiyeleri
 Görgü Kuralları
 Kıssadan Hisse
 
 
 
Hicri
 
Günün Sözü
 
 
  Türkiye Çocuk Dergisi  
     
  Yemek Zevki Dergisi  
     
   
 
   
 
İmanlı olmanın iki şartı
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Amentü’deki altı şeye inanmak, imandır. Ama bu imanın, bir müminde var olması iki şarta bağlıdır. Birincisi, gayba iman, yani görmeden, kendi aklına, bilgisine danışmadan inanmaktır. İkincisi, hubb-i fillah ve buğd-ı fillahtır. Bu iki şart yoksa, Amentü’deki altı şarta inansa da mümin olamaz.

Büyükler, (Kelime-i şehadet getiren Müslüman, Rabbimizin evliya kuludur) buyuruyor. Allahü teâlânın evliya kulunu kırmak gadab-ı ilahiye sebep olabilir. Cenab-ı Hakk’ın en çok sevdiği ibadet, Müslümanların birbirini sevmesidir. Nasıl ki, namazın şartı vaktin girmesidir, imanın şartı da hubb-i fillah buğd-ı fillahtır. Yani, Müslümanları Allah için sevmek, Allah düşmanlarını da, Allah için sevmemektir. (Hocasını inciteni seven köpekten aşağıdır) buyuruluyor. Allah’a karşı olanı seven de, elbette daha aşağı, daha kötüdür. Tabiî bu düşmanlık, saldırmak değil, kalble olan buğuzdur. Allahü teâlâ insanın dışına değil, kalbine, niyetine bakıyor.

Zahirin çok büyük nimetlere kavuşması, bâtının da çok büyük nimetlere kavuştuğunu göstermez. Zahirde çok büyük ibadetler, çok iyi hizmetler yapmak, gadab-ı ilahiye uğramaktan korumaz. Gadab-ı ilahiden Allah korkusu korur. En kıymetli mümin, yalnız camide, ibadette değil, büyüğünün, küçüğünün veya hanımın yanında, her yerde her zaman Allah’tan korkandır. Böyle mümin, Allah’ın en değerli kuludur, kalbi çok kıymetlidir. Bu kalbi kırmaktan çok sakınmalıdır.

Çok sevabım var diye sevinen kimse, bazı müminleri üzmüş veya verdiği sözde durmamış olabilir. Bazılarına yan gözle bakmış yahut onları ayakta bekletmiş, kalblerini kırmış olabilir. Bunların hepsi kul hakkına sebep olur. Medresede büyükler, talebelerini imtihana kaldırır, ama kendileri, kürsüde oturmazlardı. Onlar da, ayakta dururlardı.

Peygamber efendimiz, müminin kalbi kırılmasın diye, yan gözle bakmaz, boynunu çevirip konuşmaz, bütün vücuduyla ona dönerdi.

Allahü teâlâ, maddî veya manevî, ne kadar nimet verirse, kul o kadar alçak gönüllü olmaya mecbur, hattâ mahkûmdur. Aksi hâlde bu devlet kuşu uçar gider. Yani Allah'ın rızasından ve Cennetten mahrum kalınır.
 
 
Yazdır   Arkadaşına Gönder
 
 

 
     
 
Güncellenme Tarihi
18 Mayıs 2024 Cumartesi
Sitemize yeni soru-cevaplar eklenmekte ve hergün güncellenmektedir.
Sitemizdeki bilgilerden, orijinaline sadık kalmak şartıyla, alınıp istifade edilebilir.
Ziyaretçi Sayısı