Siteyi Tavsiye Et
 
 
Giriş Sayfası Olarak Ayarla
 
Sık Kullanılanlara Ekle  
 
Anasayfa   Açıklama   Kitap Siparişi   Linkler & MP3   Radyo   Soru-İrtibat  
 
 
 
 
 Ana-Baba Hakkı
 Koca Hakkı
 Hanım Hakkı
 Evlat Hakkı ve Terbiyesi
 Evleneceklere Öğütler
 Evlilik, Nikah-Boşanma
 Evlilik ve Aile ile ilgili
 Dinde Örtünmenin Yeri
 Saglık Tavsiyeleri
 Görgü Kuralları
 Kıssadan Hisse
 
 
 
Hicri
 
Günün Sözü
 
 
  Türkiye Çocuk Dergisi  
     
  Yemek Zevki Dergisi  
     
   
 
GÜNÜN SOHBETİ  
 
 

 

Üç türlü zikir vardır

Sual: Allahdan başka şeylerin sevgisini, onlara düşkün olmağı kalpten çıkarmak zikir midir ve kaç türlü zikir vardır? Sesli zikir mi yoksa sessiz zikir mi efdaldir?

Cevap: Mazher-i Cân-ı Cânân “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz”, (Makâmât-ı Mazheriyye)deki onbirinci mektubunda buyuruyor ki, (Üç türlü zikir vardır:

1- Kalp karışmadan, yalnız dil ile söylemektir. Bunun faydası yoktur.

2- Ağızla söylemeyip, yalnız kalp ile yapılan zikirdir. Buna, tasavvufta (Zikr-i hafî) denir. Bu da, yalnız Zât-ı ilâhiyyeyi zikirdir. Yahut, sıfatlarını düşünerek yapılır. Nimetleri de düşünülürse, buna (Tefekkür) denir.

3- Kalp ile ve dil ile birlikte zikirdir. Dil ile kendi işitecek kadar söylenirse, İslâmiyette (Zikr-i hafî) denir. Âyet-i kerimede emir olunan, bu zikr-i hafîdir. Başkası da işitirse (Zikr-i cehrî) denir. Âyet-i kerimeler ve hadîs-i şerifler, zikr-i hafînin zikr-i cehrîden efdal olduğunu gösteriyor. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem”, hazret-i Aliye öğrettiği zikr-i cehrî, kendi işitecek kadar olan zikirdir ki, hakikatte, zikr-i hafî demektir. Zikirden önce kapıyı kapattırması da, böyle olduğunu gösteriyor). (Tefsîr-i azîzî) sâhibi “rahmetullahi teâlâ aleyh”, Dehr sûresini açıklarken diyor ki, (Zikretmek, Allahdan başka şeylerin sevgisini, onlara düşkün olmağı kalpten çıkarmak içindir. Kalbin mahlûklara bağlılığını yok etmek için en iyi ilâcın zikir olduğu tecrübelerle anlaşılmıştır. Hadîs-i şerifte, (Zikir ederek, kalplerinin yükünü hafifletenlerin yolunda olunuz!) buyuruldu. Bunun için, (Allaha, Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak için, kalbin mahlûklara olan bağlantılarını kesmek, onu dünya zevklerine düşkün olmaktan kurtarmak lâzımdır. Kalbi kurtarmak için de, zikirden daha faydalı bir ilaç yoktur) demişlerdir). [Tasavvuf ehlinde meşhur olan simâ ve raks iki nevdir: Birincisi, kalbin ve nefsin fâni olmasından sonra, cemâl veya celâl sıfatlarının tecellisinde hâsıl olur ki, bunda aklın ve nefsin müdahalesi yoktur. Celâleddîn-i Rûmînin ve Sünbül Sinân efendinin zikir, simâ ve raksları böyle idi. Şâh-ı Nakşibend “rahmetullahi aleyh” (Biz, bunu inkâr etmeyiz) buyurdu. İkincisi, bazı cahil ve gâfil tarikatçıların, noksan akıllarına ve azgın nefislerine uyarak, bağırmaları ve zıplamalarıdır. (Biz, bunları yapmayız) buyurdu.] (Tam İlmihal s. 903)

 

 

Osman Ünlü hocanın Türkiye Gazetesi'nde bugün yayımlanan makalesi için tıklayınız...


 
 


 
     
 
Güncellenme Tarihi
02 Haziran 2019 Pazar
Sitemize yeni soru-cevaplar eklenmekte ve hergün güncellenmektedir.
Sitemizdeki bilgilerden, orijinaline sadık kalmak şartıyla, alınıp istifade edilebilir.
Ziyaretçi Sayısı