Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:
Hikmetli Sözler  >  Servet ve şöhret birer tuzaktır  
 
Yazıcı için   Yazı boyutunu büyütmek için     
Servet ve şöhret birer tuzaktır

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bir talebenin hakiki talebe olabilmesi için iki hususiyet şarttır:
1- Edebli olması: Tasavvuf yolunun başı, ortası, sonu edebdir. Hiçbir edepsiz Allah dostu olamaz.

2- Tevazu sahibi olması:
Eline ne kadar dünyalık geçerse geçsin, aslını kaybetmeden tevazu içinde olmalıdır. Merhum hocamız, (İlk gün tanıdığım Enver nasılsa, şimdiki Enver de aynı. Edeb ve ihlasından hiçbir şey kaybetmemiştir) buyurmuştu.

Dünya, servet ve şöhrettir. İkisi de birer tuzaktır. İnsanlar, servet ve şöhret düşkünlüğü yüzünden belirli bir seviyeye gelmeye çalışırlar ve gelirler, fakat çıktıkları yerden bir daha aşağı inemezler.

İmam-ı Rabbânî hazretleri, (Bir dünya ehli ile karşılaşırsanız, yolunuzu değiştirin. Aynı köyde ise başka yere hicret edin. Aynı mahallede ise karşılaşmamak için başka yere gidin. Kalbiniz meyleder) buyuruyor. Merhum hocamız da aynı hususta, (Bu yol, çok hassas ve ince bir yoldur. Bu yolda en büyük dikkat edilecek husus, yüksek mevki sahipleriyle ve zenginlerle fazla dostluk kurmamaktır. Önce kalbiniz meyleder, sonra da aslınızı kaybedersiniz) buyururdu.

Bazı hakikatler vardır ki, dünyada anlaşılmaz. Ancak ölüp âhirete gittiğimiz vakit, bugün inandıklarımızın orada tecelli ettiğini göreceğiz. İşte (Ölmeden önce ölünüz) hadis-i şerifinin mânâsı budur. (Öldükten sonra göreceklerinizi, ölmeden önce görmeye çalışınız) demektir.

Âhir zamanda yaşıyoruz. Allah korusun, bir müminin, bilmediği için küfre sebep olan bir söz söyleyerek imanı gidebilir. Bunları öğrenmemek günah olur. Hastalanınca en iyi doktorları bulup, en iyi ilaçları hem de tarifine en uygun şekilde kullanıyoruz. Ama sonsuz ateşe girmek tehlikesiyle karşı karşıyayken, kendimizi koruyacak ilmi ve ameli elde etmemek bir felakettir. İnsanın hayatının çoğu, dinini öğrenmekle geçmeli. Elbette dünyasını da terk etmemeli. Fakat, (Aman evladım oku, namazını sonra kılarsın) diyerek, bile bile çocuğunu ateşe atıp, sonra da şefkat ve merhamet iddiasında bulunmak, çok yanlıştır. Veyl adındaki Cehennem, dinimizin gereklerini ifa etmeyen bu tür çocuklar ve buna sebep olan anne ve babaları içindir. Hiçbir doktor, ölüme giden hastasına bir tekme de kendisi vuramaz, elinden gelen bütün gayreti gösterir. Merhametli, şefkatli olmalı, bunun için de çoluk çocuğumuza dinimizi öğretmeliyiz.

Kim sevilir, kim sevilmez?


Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Müslüman edepli olur. Allah değil, Allahü teâlâ der. Peygamber değil, Peygamber efendimiz der, sallallahü aleyhi ve sellem der. Kur’an değil Kur’an-ı kerim der. Eshâb değil, Eshâb-ı kiram der, radıyallahü anhüm der. Müslüman edebe riayet eder.

İmam-ı Rabbânî hazretleri evliya zatların üstünlüklerini saydıktan sonra, (Bunlar, Peygamber efendimizin sofrasının kırıntılarıdır) buyuruyor. Mektubat-ı Rabbânî'yi okumayan, Resulullah efendimizi, Eshâb-ı kirâmı anlayamaz. İmanın esasını, kimin sevilip kimin sevilmeyeceğini öğrenmek isteyen Mektubat-ı Rabbânî'yi okumalı. Müslüman her şeyden önce Rabbinin sevdiklerini ve sevmediklerini öğrenip, buna dikkat etmelidir.

İmanın şartı altıdır, bunlar inanılacak şeylerdir. İmanın bunlardan da önce gelen asıl iki şartı ise gayba iman ve hubb-i fillah, buğd-i fillahtır. Hubb-i fillah; müminleri, Ehl-i sünnet yolunda olanları, Allahü teâlânın dinine hizmet edenleri sevmektir. Buğd-i fillah, Allahü teâlânın düşmanlarını sevmemektir.

Kâfirleri ve Ehl-i sünnetten ayrılan 72 bid’at fırkasında olanları, Allahü teâlâ sevmez. Biz de sevmeyeceğiz. Fakat sevmek ve sevmemek, kalbde olur. Yoksa sevmemek demek, dövüşmek, kavga çıkarmak demek değildir. İslamiyet’te dövüşmek şöyle dursun, münakaşa etmek bile yoktur. Dostla münakaşa, dostluğu azaltır. Düşmanla münakaşa düşmanlığı arttırır. Münakaşa etmek yasakken, kötü söz söylemek, bedenle dövüşmek hiç olamaz. En büyük günah kalb kırmaktır. Kâfirin dahi kalbini kırmamalı. Güzellikle emr-i maruf yapmalı.

Peygamber efendimiz, bir gün Eshab-ı kiramla birlikte otururken (Şimdi içeriye bir Allah düşmanı girecek) buyurdu. Biraz sonra kapı çaldı. Peygamber efendimiz, kendi kalkarak kapıyı açtı. Gelen kimse çok tanınan, hurma bahçeleri olan bir zattı. Peygamber efendimiz, bu zatla çok yakından ilgilenerek sohbet etti. Daha sonra da kapıya kadar uğurladı. Hazret-i Ömer merakla, (Yâ Resulallah, gelecek dediğiniz Allah düşmanı kim? Daha gelmedi mi?) diye sorunca Peygamber efendimiz, (O Allah düşmanı, biraz önce konuştuğum kişiydi. Ben onu idare ettim. Bana bir düşmanlık yapamazdı, ama yanında birçok Müslüman çalışıyor. İntikamını onlardan almaya kalkardı) buyurdu. Bunun için bizler de Allah düşmanlarını idare etmeliyiz. Fakat dostlara karşı mert olmalıyız.

 
Geridön
 





Dünya Namaz Vakitleri


Türkiye Takvimi


Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.