Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:
Hikmetli Sözler  >  En büyük nimet  
 
Yazıcı için   Yazı boyutunu büyütmek için     
En büyük nimet

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
(Kıyamette Cehennemin en derin çukuruna, dini yanlış anlatan ve kendileri ibadet etmeyen din adamları gidecek) hadis-i şerifi, dinimizi menfaatlerine alet edenlerin akıbetinin ne olacağını bildirmektedir. Bunlara din hırsızı denir.

En büyük nimet, İmam-ı Rabbanî hazretleri gibi bir Allah adamına veya böyle bir zatın kitaplarına kavuşmaktır. Çünkü onun gemisi Cennete götürür. Ancak, böyle büyük bir zattan istifade edebilmek için, ona zerre kadar imtihan, şüphe ve endişe etmeden kesin olarak inanmak ve tâbi olmak lazımdır. Aksi hâlde insan, o zatın talebesi sayılmaz. O zatı sevmiş ve yolunda gitmiş olamaz.

O büyüklere değil de, mezhepsiz, bozuk bir kimseye talebe olmak felakettir. Çünkü kişi o kimseye inanır, ne derse kabul eder, öyle itikad eder. Dinî veya dünyevî meselelerini ona sorar. O kimse, (Bu da olabilir, şu da olabilir, hiç mahzuru yok) diye çok sayıda bozuk ve uydurma hüküm verir. Bu kişi de her işinde ona uyar. Sonra da Cehenneme gider.

Büyük zatlar, Allah adamıdır; anlattıklarından ve yazdıklarından zerre kadar şüphe edilmez. Böyle inanmak çok büyük saadettir! Hocasından şüphe etmek kadar kötü bir şey yoktur. Hocası varken dinî bir meseleyi başkasına sormak, hocasına karşı güvensizlik olup ayrı bir yol tutmaktır, bölücülüktür. Bu ise, çok tehlikelidir, felakettir. Bir şeye kavuşan, her şeye kavuşur. Ama her şeye kavuşmak isteyen, yani hocasından başka kimselerden de medet uman, hiçbir şeye kavuşamaz. İnsan hangi şadırvana giderse gitsin, ancak bir musluktan su içebilir. Aynı anda iki musluktan su içemez. Şadırvan aynıdır, dolayısıyla bir tanesinden içmek bizim için kâfidir. Yeter ki, Allahü teâlâ, sevip güvendiğimiz, inandığımız o büyük zatın nazarından bizi düşürmesin.

Silsile-i aliyye büyüklerinden Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri, (Bu büyük zatların gözünden düşmek, yedi kat gökten düşmekten kötüdür) buyuruyor. Yedi kat gökten düşen ölür, imanı varsa şehit olur. Ama hocasının kalbinden düşen, Cehenneme düşer. Çünkü hocasının kalbi, başka bir kalbe bağlı. O diğer kalb de, bir başka kalbe bağlıdır. Bu silsile yoluyla Resulullah'a, oradan da Allahü teâlâya gider. Bu iş, başka tehlikeye benzemez! Bunun için, din büyüklerine karşı bir edepsizlik yapmaktan çok sakınmalıdır.

Tâbi olmanın üstünlüğü

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Büyük bir zatı tanıyıp da, onun talebelerinin yani din kardeşlerinin aleyhinde konuşanın sözlerinde münafıklık kokar. Zira her devirde, fitne çıkaranlar, fitneye, arkadaşlarını tenkit ederek başlar, sonra fitne, o büyük zata ulaşır. Talebeleri sevilmedikçe büyükler sevilmez. Bir büyüğe olan bağlılığın artması için, o büyüğün eserlerini okumalı, onu sevenlerle, kitaplarını okuyanlarla beraber olmalı, onlara karşı edebi gözetmeli.

Dine hizmet edenler, bir vücut gibi çalışmalı. Bu vücutta göz, kulak, ayak, baş veya el olmak, bir nimettir. Ama, (Niye baş değilim de el oldum) diye itirazda bulunmak ahmaklıktır. Onu yaratan öyle yaratmıştır. Bu vazifeyi veren, öyle vazife vermiştir. Saatin çarkları ne kadar güzel çalışırsa, akrep ve yelkovan vakti o kadar doğru gösterir. Bunun gibi, herkes kendi işini güzel yaparsa, hizmetler saat gibi düzenli ve devamlı yürür.

İslam âlimlerinin, büyük zatların dış görünüşüne göre hüküm veren kaybeder. Akıl, bir mürşid-i kâmili tanıyana kadar işe yarar, ondan sonra o büyüğe teslim olmak lazımdır. Mevlana Celaleddin-i Rumî hazretleri, (Hocamı tanıdım, aklımı bırakıp kurtuldum) buyurmuştur. Büyüklerin dış görünüşlerine ve yaptığı işlere kendi kıt aklıyla bakan zehirlenir. Büyükleri imtihan eden münafıktır. Tâbi olmak gibi hiçbir üstünlük yoktur ve olamaz.

Kanuni Sultan Süleyman’ın sütkardeşi olan Yahya Efendi, âlim ve evliya bir zattı. Onun Apostol ismindeki Hristiyan bir komşusu bir gün denizde fırtınaya tutulur. Kendisi Hristiyan olduğu hâlde, Yahya Efendi’nin hürmetine dua ederek kurtulur. Geri dönünce evinden şarap alarak Yahya Efendi’nin dergahına gelir. (Denizde boğulacaktım, siz kurtardınız. Kendim için özel, ve çok kıymetli olan bir hediye getirmeyi düşündüm. Yıllanmış bu şarabı size getirdim. Kabul buyurursanız çok minnettar kalırım) der. Yahya Efendi kabul edip talebelerine, (Herkes bardağını doldursun ve besmeleyle içsin!) der. Kimi, (Bizim hoca bozuldu) diye kaçar. Kimi, (İçsem mi, içmesem mi) diye tereddüt eder. Bazıları da, (Madem hocamız içmemizi istiyor, bir hikmeti vardır) diyerek besmeleyle içerler. İçenler hâlis, buz gibi nar suyu olduğunu görürler! Bu apaçık kerameti gören Hristiyan Apostol, Müslüman olmakla şereflenip, Ali ismini alır ve Yahya Efendi’nin talebeleri arasına katılır. Bu zat, Yahya Efendi ile aynı türbede yatmaktadır.

 
Geridön
 





Dünya Namaz Vakitleri


Türkiye Takvimi


Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.