Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:
Hikmetli Sözler  >  Bilmek ve inanmak  
 
Yazıcı için   Yazı boyutunu büyütmek için     
Bilmek ve inanmak

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Dinin aslı bilmek değil, inanmaktır. Herkes, bilgisini iman zannediyor, bu yanlıştır. İnanmak çok farklıdır. İmanın kaynağı kalb, bilmenin kaynağı ise beyin, yani akıldır. Beyin ölürken zaten çalışmaz. O nur, kalbde olur. Mesela beyin ölümü gerçekleşen bir kimsenin beyni durur, ama kalbi çalışır. Dolayısıyla kalbinde sevgi olan, Allah'a imanı olan kimse, unutup, hatırlamasa bile, kalbi yine çalışır, yine inanır. Kalbin temizliği çok önemlidir. Bu da, ancak temiz insanların sohbetlerini dinlemekle ve kitaplarını okumakla kazanılır. Kişinin kendisi temiz değilse, yazıları, konuşmaları doğru da olsa, kalbi karartır. Çünkü kalb bardak gibidir ve içinde ne varsa o çıkar. Onun için içeceğimiz suya ve nasıl bir bardaktan içtiğimize çok dikkat etmeli. İmam-ı Rabbani hazretleri gibi evliya zatların yazdığı, hazırladığı kitapları okumalı. O kitapların satırları arasında büyüklerin ruhaniyeti vardır. İnsan farkında olmadan kalbinin temizlendiğini hisseder. Kalb temizlenince de, insan imanla ölür. İmanlı veya imansız ölmek kalbe bağlıdır. Kalbin temizliği imanla gitmenin işaretidir. Kalbin, günahlarla kirlenmesi son nefeste felakete sebep olur.

Bu yolda inanmanın, teslimiyetin önemi büyüktür. Bir talebe hocasına, kalbinin hasta olduğunu söyler. Hocası, (Merak etme, ameliyat yaparız) buyurur. (Nasıl olacak efendim?) diye sorar. (Gece saat üçte inşallah...) buyurur. Talebe, ameliyata hazırlanır. Aklını bırakır, bunun bir latife veya mecaz olabileceğini bile düşünmez. O gün yıkanır, temizlenir, her şeyi hazırlar. Gece saat üçte hocasının bulunduğu yere gelir. Hocasının uyuduğunu görünce gider. Ertesi gün talebe, biraz değişmiş hâlde, gece ameliyat olamadığını söyler. Hocası, (Dün gece yorgundum. Bu gece inşallah. Fakat senin uyanık olman şart değil, sen uyurken de, bu ameliyat mümkündür, merak etme!) buyurur. Talebe, o gün bir arkadaşıyla konuşurken, bu durumu sevinçle anlatır, (Bu gece ameliyat oluyorum) der. Arkadaşı durumu anlayınca, (O ameliyat başkadır, sana özel dua eder. Onun duası ameliyat gibidir, sen onun duasını al yeter!) der.

İşte eskiden büyüklerin talebeleri böyle inanmış, teslimiyet sahibi kimselerdi. Biz de, her fırsatta, o büyük zatları hatırlayarak, onların dualarına ve feyizlerine kavuşmak için çalışmalıyız.


Kalb için en faydalı ilaç

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Helâl kazanıp helâl yemeye çalışmalı. Helâl lokmayla beslenen vücudun en büyük istifadesi, kalbin nurlanmasıdır. Çünkü kalb çok hassastır. Kalb bir kuvvettir, madde değildir. Madde olsa tek başına bulunabilirdi. Kalb yürekte bulunur. Tıpkı ampulün içinden geçerek, o ince tellerin ışık vermesi gibidir. Orada elektriğin gelip gitmesi diye bir şey yok, sadece o tellerin ısınmasından ışık teşekkül eder. Nefs de, akıl da öyledir.

İnsan, başlangıçta aldığı zevkin nefsten mi, kalbden mi geldiğini ayıramaz. Hâlbuki bu iki zevk çok farklıdır. Biri Cennete, diğeri Cehenneme götürür. Bunları ayırmak zordur. Fakat insan ibadet yapıp, Allahü teâlânın ismini çok zikredince, kalb yavaş yavaş nefsin etkisinden ayrılıp, kendi zevkini bulmaya başlar. Nefs ise, kendi zevkine devam eder. Kalb kendi zevkinden habersizken, yapılan ibadetler sebebiyle, büyüklerin sohbetlerini dinlemenin ve kitaplarını okumanın gerçek zevk olduğunu yavaş yavaş anlar. İşte bu zevkler, diğer zevklerden ayrıldığı zaman, hakla bâtıl ayrılmış olur.

Şu hâlde, kalbin bu zevkleri ayırabilmesi için, kuvvetli olması lazımdır. Onun gücü ve kuvveti ibadetleri yapmakta ve haramlardan sakınmaktadır. En kıymetli, en güçlü ilaç da, sohbettedir. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Hiçbir üstünlük, hiçbir şifa, sohbetinki kadar tesirli olamaz) buyuruyor. Çünkü sohbet, insanın bütün organlarına hitap eder. Büyük zatlardan bahsedildiği için, onların ruhaniyetleri sohbetin olduğu yere gelirler. Biz bilsek de, bilmesek de, anlasak da, anlamasak da, insan o ruhlardan istifade eder. Karpuz, güneşten aldığı enerjiyle olgunlaştığını bilmediği gibi; büyük zatlardan çok bahsedilince veya bahsedilen yerlere gidince, insanın kalbi yavaş yavaş kendine gelir, kendini tanımaya ve doğruyla eğriyi ayırmaya başlar.

Bir gün yaşlı bir akrabası, mübarek bir zata, (Efendim, siz hocanızdan çok bahsediyorsunuz, hocanızdan ne istifade ettiniz, neler öğrendiniz ki, bu kadar çok sevip anlatıyorsunuz?) diye sorunca, o büyük zat, (Kim sevilir, kim sevilmez, hak nedir, bâtıl nedir, bunu öğrendim. Bu da bana yetti) buyurur.

 
Geridön
 





Dünya Namaz Vakitleri


Türkiye Takvimi


Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.