Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:
Hikmetli Sözler  >  Müstesna nimetlerin şükrü  
 
Yazıcı için   Yazı boyutunu büyütmek için     
Müstesna nimetlerin şükrü

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Dünya fanidir, bırakıp gitmeyen yok. Dünya gölgedir, yetişen yok. Bu faniye aldanmamalı. Dünya bir bataklık gibidir. Allah korusun, bir ayak battı mı, onu çekerken öteki daha fazla batıyor. Korkunç bir şey! Kimi bataklığı bilemez. Kimi battığını anlamaz. Kendi kendimize bundan kurtulmamız zordur. Nasıl ki bir çoban sürüsünü muhafaza ederse, din büyüklerimiz de, bizi o şekilde, bataklığa düşmekten muhafaza ediyorlar.

Cenab-ı Hakk’ın verdiği nimetler ne kadar çok hatırlanırsa, Rabbimiz, bundan o kadar çok razı olur. Dünyanın en bahtiyar insanları Ehl-i sünnet itikadındaki Müslümanlardır. Allahü teâlânın bir kimseye doğru imanı, yani Ehl-i sünnet itikadını ve bu yolun büyüklerini tanıtması, müstesna bir nimet olduğu gibi, bu yolda hizmeti ve bu yola hizmet eden din kardeşleri nasip etmesi de, müstesna nimettir.

İşte bütün bu nimetlerin şükrü, ancak bu yoldakilerin birbirlerini sevmeleriyle mümkündür. Kıymetli iman, ancak kıymetli insanlar arasında bulunur. Yoksa o kıymetli cevherin kıymetsizlerin içinde ne işi var? Ama Allah korusun, iman gidebilir de. Gitmemesi, devamlı kalması için gerekli şartı Cenab-ı Hak, hubb-i fillah ve buğd-i fillah olarak bildiriyor.

Hubb-i fillah için, Allah rızası için din kardeşlerini çok sevmek, onun yardımına koşmak, onunla ilgilenmek, onun derdiyle dertlenmek gerekir. İşte bu hâller oldukça, insan biraz da kendisini hesaba çekince, (Ben neyim? Ne zaman geldim? Niçin geldim? Nereye gidiyorum? Ne olacak benim akıbetim?) diye biraz düşünürse, din kardeşine dört elle sarılır. İnsan da sevdikleriyle âhirette beraber olur.

Buğd-i fillah için de, Allah rızası için, din kardeşlerimizi sevmeyenleri sevmemek, düşmanlarını düşman bilmek lazımdır. Sevgiye gevşeklik sığmaz.

Din büyükleri, (Allahü teâlâyı hatırlamadan alınıp verilen her nefes için günah yazılır) buyuruyorlar. Her nefesin iki şükür hakkı vardır. Birisi nefes aldığı, diğeri de verdiği içindir. Çünkü nefes alamayanlar ve bu yüzden ölenler çoktur. Nefes içeriye girdikten sonra ya dışarı çıkmazsa, o da tehlikelidir. Onun için de ayrıca bir şükür daha lazımdır. Dolayısıyla her nefesin iki şükür hakkı varken tamamen gaflet içinde alınan ve verilen her nefes sebebiyle bir günah yazılır. İşte bundan dolayı Cenab-ı Peygamber, (Ne iş yaparsanız yapın, ne ibadet yaparsanız yapın sonunda mutlaka istiğfar edin!) buyuruyor.

Kendini kusurlu görmek
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
İki türlü akıl vardır: Akl-ı selim ve akl-ı sakim. Akl-ı selim, dinin her hükmünü tereddütsüz kabul eder. Bu akıl peygamberlerde, Eshab-ı kiramda, âlim ve evliya zatlarda bulunur. Akl-ı sakim ise, diğer insanların aklıdır.

Cenab-ı Hak, kim neyi isterse onu yaratır. Çok sevdiği kullarının isteklerini bazen yaratmaz. Çünkü bunların o istekleri, küçük çocuğun mangala, ateşe yaklaşması gibidir. Böyle yapan çocuğa elbette ana babası onu sevdiği için mani olur. Allahü teâlânın da, sevdiği kullarının bazı isteklerini yaratmaması buna benzer. Kâfiri ise, sevmediği için, onun hemen hemen her isteğini yaratır.

Bir üzüntü, bir sıkıntı olursa, kabahati hiç kimsede aramamalı, kendimizde aramalıyız. Çünkü Allahü teâlâ kullarına zulmetmez. Dinimiz içinde hiçbir zarar yoktur, olamaz. Dinimizin dışında da hiçbir fayda yoktur ve olamaz. Sıkıntıdan kurtulmanın çaresi bol bol istiğfar edip, kendini hesaba çekmek, kabahati kendinde bulmaktır.

İmam-ı Rabbani hazretlerine bir talebesi mektup yazar, (Efendim çok hastayım) diye dert yanar. Cevaben, (Senin başka bir hastalığın var. Bu asıl hastalığından niye bahsetmiyorsun? Bu hastalıkla ölürsen Cehenneme gidersin. Senin kalbin hastadır) diye yazar. O kişi hatasını anlar, hemen tekrar mektup yazıp, (Evet, kalbim çok hastadır, bana dua edin!) diye arz eder.

İmam-ı Rabbani hazretleri ona şu cevabı yazar:
(Sen önce şunları yap ki duaya layık olasın:
1- İnsan önce suçunu, hastalığını kabul etmeli. Hastalığım yok diyene niye ilaç versinler?
2- Pişman olup tevbe etmeli, günahtan vazgeçmeli!
3- Dille Allahü teâlâya yalvarmalı!
Bu üç şart yerine gelirse yapılan dua kabul olur. Bu üç şart yerine gelmezse, duanın faydası olmaz.)

İnsan kendini ne kadar kusurlu görürse, o zaman din kardeşini o kadar haklı, kıymetli ve aziz görür. Bu da onun kurtuluşuna vesile olur. Peygamber efendimiz, (Haklı olduğu hâlde, kabahat bende, sen haklısın diyene Cennette köşk verilecek, ben buna kefilim) buyuruyor. Suçu falan yok, ama yeter ki münakaşa uzamasın, kalbi kırılmasın diye, din kardeşine, (Kusur bende, sen haklısın) diyor. Çünkü ne niyetle yapılırsa yapılsın, tartışmaya girilince, karşı taraf suçlanmış olur veya yanlış bildiği söylenmiş olur, neticede kalbi kırılır.

 
Geridön
 





Dünya Namaz Vakitleri


Türkiye Takvimi


Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.