Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:
Hikmetli Sözler  >  Kul hakkının çaresi  
 
Yazıcı için   Yazı boyutunu büyütmek için     
Kul hakkının çaresi

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Kâbe’ye bakmak ibadettir. İnsan sadece Kâbe’ye baksa, sevab yazılır. Müminin yüzüne bakmak da ibadettir. Kâbe’yi İbrahim aleyhisselam yaptı, kalbi ise Allahü teâlâ yaptı, yani yarattı. Müminin kalbi, Kâbe’den daha kıymetlidir. Dinimiz, (Müminin kalbini kırmak, Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günahtır) diyor. En çok ve en kolay işlenen günah da kalb kırmaktır.

Kâfirin kalbini kırmak, Müslümanın kalbini kırmaktan daha büyük günahtır. Hayvan hakkı, insan hakkından, kâfirin hakkı da, hayvan hakkından daha önemlidir. Âhirette kâfirin ve hayvanın hakkından kurtulmak çok daha zordur. Onun için, kul ve hayvan hakkından çok korkmalıdır.

Allahü teâlâ, çaresiz bir şey yaratmamıştır. Kul hakkının çaresi de, şu üç günlük dünyada, karşımızdakine (Ben haklıyım) dememek, (Sen haklısın) demektir. Çünkü bütün kavga ve münakaşalar, (Ben haklıyım) demekten çıkıyor. Ondan sonra da karşı taraf kırılıyor. (Niye bana bunu söyledi, neden bana bunu yaptı, neden bana böyle hakaret etti?) diye düşünüyor, kalbi kırılıyor. Dünyadan âhirete gidecek insanların en kârlısı, üzerinde kul hakkı olmayanlardır. Onun için kalb kırmaktan çok sakınmalı. Herkes her fırsatta, herkesle helalleşmeli ve dualarını almalı. Kimin, hangi müminin duasıyla kurtulacağı belli olmaz. Bilhassa evlat ana-babanın, karı-koca da birbirinin duasını almalı. Evlilikte de, kul hakkından çok korkmalı. Kadın, Allah’ın emanetidir. Emanete hıyanet eden haindir. Kadın evde köle, hizmetçi değildir. Saliha hanım, evin sultanıdır. Dinimizin kadınlara verdiği hak ve hukuk, hiçbir dinde, hiçbir cemiyette verilmemiştir. Peygamber efendimiz, (Erkek tarafından dövülen kadının, âhirette, savunucusu, davacısı ben olurum. Hanımınıza iyi davranın, çünkü içinizde hanımına en iyi davranan benim) buyuruyor.

Evlat da emanettir. Çocuklarını İslamiyet üzere yetiştirmeyen, onlara Ehl-i sünnet itikadını, Kur’an-ı kerimi, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını öğretmeyen, evlat nimetine hıyanet ettiği için âhirette çok sıkıntı çeker.

Bütün organlarımız, gözümüz, kulağımız, elimiz, ayağımız da birer emanettir. İşimiz de emanettir. Bu emanetlere hıyanet etmemeli, kıymetini bilip, dinimizin emrettiği şekilde, hepsini yerli yerinde kullanmalıdır.

Kendini haklı sananlar

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Dünyadayken birbirimizle helalleşip, bu işi âhirete bırakmamalıyız. Burada kendisinin yüzde yüz haklı olduğunu düşünen çok kimse, hesap gününde haksız duruma düşecektir. Onun için, maddî ve manevî alacak verecek işini âhirete bırakmamalı, dünyada bitirmeli. Orada alacaklı yani mazlum olan, karşıdakinin ibadetlerini alacak, mazlumun günahları da ona yüklenecek. Neticede, kendisini kesin haklı zannedenler perişan olacaktır. Peygamber efendimiz, (Haklı olduğu halde din kardeşini affeden, hata bende diyerek münakaşayı terk eden kimseye Cennette köşk verilecek, onun kefili benim) buyuruyor. Haklı olduğu hâlde, din kardeşinin kalbi kırılmasın, üzülmesin diye, (Sen haklısın, hata bende) diyene, bu inceliği gösterene, Allahü teâlâ bu sabrından dolayı Cennette köşk verecek. Bunun kefili de Peygamber efendimiz olacak. O hâlde dünyada ve âhirette rahat etmek, huzurlu olmak isteyen, karşısındakini haklı görmeli, münakaşaya hiç yaklaşmamalıdır.

Asıl hayat
Asıl hayat öldükten sonra başlayacak. Bu dünya rüyadan ibarettir. Ölüp rüyadan uyanınca gerçekler ortaya çıkacaktır. Hayatımızın bugüne kadar geçen kısmı hayal oldu. Neşeli, tatlı günler geçtiği gibi, acılı, üzüntülü günler de geçti. Geriye günahı veya sevabı kaldı. Günahı biliyoruz, ama sevab kalıp kalmadığını bilemiyoruz. Hangi ibadetimizin, hangi namazımızın, hangi hizmetimizin Allah indinde makbul olduğuna dair bir garantimiz yok. Acaba ihlâsımız noksan mıydı, riya mı karıştı, bilemiyoruz. Günah ise bellidir, kesindir, çünkü günahta niyete, kalbe bakılmaz. Ne niyetle yapılırsa yapılsın, hattâ iyi niyetle bile yapılsa, günah, günah olmaktan çıkmaz.

Peygamber efendimiz, namazlardan sonra olduğu gibi, ibadetlerden sonra da, istiğfar edilmesini bildiriyor. Çünkü insanların ibadetleri, hatta tevbeleri bile tevbeye muhtaçtır. O yüzden ne ibadet yaparsak yapalım, ibadet ederken de günah işleyebiliriz, bir hatamız, kusurumuz mutlaka olur. Olmaması mümkün değil. İstiğfar edince, insan aczini itiraf etmiş, nefsini de rezil etmiş olur. Böylece o ibadetteki kusurlar affedilir, ibadetler makbul hâle gelir.

 
Geridön
 





Dünya Namaz Vakitleri


Türkiye Takvimi


Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.