Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:
Hikmetli Sözler  >  Bir gün daha izin verildi  
 
Yazıcı için   Yazı boyutunu büyütmek için     
Bir gün daha izin verildi

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Herkes kendi alınyazısını kendisi okuyabilir. Yani, yaptığı işe bakarak anlayabilir. Eğer ona Allahü teâlâ hayırlı bir iş nasip ediyorsa, şükretsin ki alın yazısı iyidir. Eğer ona Cenâb-ı Hak hayırlı bir iş nasip etmiyorsa, istiğfar etsin, demek ki işlediği bir haram var, bir günahı onu engelliyor, bu yüzden nasip olmuyor.

Dinimize doğru olarak yapılan hizmetler çok kıymetlidir. Yani Ehl-i sünnet itikadını insanlara ulaştırmak için yapılan hizmetler, dünyaya Cennetten inmiş bir sofradır. Bu nimete kavuşanlara afiyet olsun! Bu yemeği yiyemeyenlerde bir hastalık vardır. O hastalık tedavi edilmelidir. Onun tedavisi istiğfardır, pişmanlıktır, nefsine karşı gelmektir; çünkü nefs öyle yaratılmıştır ki, kesinlikle hayırlı hiçbir şeyi istemez. Çünkü onun gıdası günahlardır, haramlardır. En büyük mani, en büyük tehlike, kibir ve ucubdur.

Hiçbir göz kendini görmez, hep karşısındakini görür. Hiç kimse kendisini göremiyor. Hâlbuki tasavvufta herkes kendini görmeye çalışmıştır. Nasıl görür kendisini? İmam-ı Rabbani hazretleri gibi bir mürşid-i kâmilin aynasında kendisini görür. Ne halde görür? Elbette pis olduğunu görür, iyi olduğunu göremez. Bakacak ki, bütün iyi hasletler o mübarek zatta, bütün kötülükler ise kendisinde. O zaman kendini tedavi etmeye başlayacaktır. Onun için, bu büyük zatların hayat hikâyelerini okumakta, iyi insanlarla beraber olmakta çok büyük faziletler vardır. İnsan, kendi kusur ve hatalarını o zaman anlayabilir. Yoksa şarapçıya veya hırsıza bakan, elbette daima kendini iyi görür.

Hiçbir edepsiz Allah’ın sevgilisi olamamıştır. Şah-ı Nakşibend hazretlerine, (Yolunuzun esası nedir, başı, ortası, sonu nedir?) diye sormuşlar, hepsine de, (Edebdir) buyurmuş.

Hazret-i Ebu Bekr-i Sıddîk, bir dünya kelamı etmemek için ağzına taş koymuş. Bir mübarek zat da, nasıl olsa ahirette her sözümün hesabı sorulacak, öyleyse kendi hesabımı göreceğim demiş ve konuştuğu her şeyi yazmış. Ölümüne yakın, (Ya Rabbi, ağzımdan çıkan her kelimeyi yazdım, hepsini okudum. Baktım ki, bir tek kelime dünyalık değil, sana hamd olsun, hep ahiretlik konuşmuşum, sana bu defterimi teslim ediyorum) diyerek vefat etmiş.

Bir başka salih zat da, evin bahçesine mezar kazmış. Havasız ve karanlık kabrin içerisine girip, üzerini de örtermiş. Kâfirlerin Cehennemde söyleyecekleri sözü ve alacakları cevabı söyleyip çıkarmış. Her gün bir defa kabre girip, bu sözleri söyleyip, sonra kendine, (Sana Rabbim bir gün daha izin verdi, bir gün daha ömür verdi, ne yapacaksın bakalım) diyerek kabirden çıkarmış.

Kâfirler Cehennemde, (Ya Rabbi bizi tekrar dünyaya gönder, hiç günah işlemeyeceğiz, hep ibadet edeceğiz) diyecekler. Onlara, (Zaten oradan geldiniz ya...) denilecektir.


Söz taşımak, kovuculuk

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Nemime yani söz taşımak, kovuculuk yapmak, emanete hıyanet etmektir.

Yalan, gıybet ve hıyanetten uzak durmalı. Şerefli ve asil kimse, sözünde durur. Akıllı olan, yalan söylemez. Mümin olan, gıybet etmez. Şu üç şey Allahü teâlâyı çok üzer:
1- Vakti boşa geçirmek,
2- İnsanlarla alay etmek,
3-
Gıybet etmek.

Birisi hakkında birisi bir şey anlatıyorsa, onun iyiliklerini ve zararlarını düşünürüz, iyilikleri fazlaysa iyi insan deriz ve kötülüklerini görmeyiz. Allahü teâlâ bile ahirette terazi kuracak, sevablar sağ kefeye, günahlar sol kefeye konacak. Sevabları fazla gelirse, günahları affedecek. Allahü teâlâ kuluna böyle muamele ederse, bizim de öyle yapmamız gerekmez mi? Hemen kötülüğünden bahsetmek değil, iyiliklerini ve kötülüklerini beraber düşünmek lazım. İyilikleri fazla ise, kötülüklerini de affetmek lazım.

Bize başkası hakkında söz getirene hüsnüzan edip inanıyoruz da, söylenen kişiler hakkında niye hüsnüzan etmiyoruz? Dinen, birisi biri hakkında bir şey söylerse kabul edilmez. Nemimeyi kabul etmek yani dinlemek, söylemekten daha kötüdür. Yani, biri gelir bize biri hakkında bir şey söylerse, bunu dinlemek söylemekten daha büyük günahtır; çünkü dinlemek, söylemesine izin vermektir. Söylenen söz doğru ise gıybet, yalan ise iftira olur.

Bize söz getirenleri düşman gözüyle görmeli; çünkü hem bizi günaha sokuyor, hem de din kardeşimizin kabahatini ortaya çıkararak onu hürmetten düşürmeye çalışıyor. Eğer yalan da varsa, Allahü teâlâya isyan ve şeytana itaat ediyor demektir. Peygamber efendimiz, (En kötünüz, söz taşıyan, dostların arasını bozan ve ayıp araştırandır) buyuruyor.

Bize birisi hakkında bir şey söylerlerse, şu altı şeyi yapmak gerekir:

1-
Önce inanmamalı; çünkü söz getiren fasıktır. Fasıka inanılmaz. Sözüyle hareket edilmez.

2-
Onu susturmalı; çünkü haram işliyor. Harama mani olmak ise farzdır.

3-
Allah için onu sevmemeli; çünkü o âsidir, yani günah işlemiştir, âsiyi sevmemek vacibdir.

4-
Kötülediği kimseyi kötü bilmemeli; çünkü suizan etmek haramdır.

5-
Haber verdiği şeyi araştırmamalı; çünkü söz taşıyanın verdiği haberi araştırmak haramdır.

6-
Onun gibi nemmamlık yapmamalı, yani duyduğumuzu bir başkasına bildirmemeli.

 
Geridön
 





Dünya Namaz Vakitleri


Türkiye Takvimi


Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.