Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:
Hikmetli Sözler  >  Üç nasihat, üç bin dirhem  
 
Yazıcı için   Yazı boyutunu büyütmek için     
Üç nasihat, üç bin dirhem

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Zamanın birinde, yeni evlenen gencin biri, ilim öğrenme hevesiyle köyden ayrılır. Uzun bir yolculuktan sonra şehre varıp medrese ararken, işçiye ihtiyacı olan bir zenginle karşılaşır. Zengin iyi para verince, niyetini bozup onun yanında çalışmaya başlar. 20 yıl bunun yanında çalışıp, üç bin dirhem para biriktirir. Sonra köyüne dönmeye karar verir.

Yolda, konakladığı bir yerde biri, (Bende öyle bir nasihat var ki, bunu alan dünyada ve ahirette rahat eder; fakat bedeli bin dirhem) der. Adam, (Evden ilim öğrenmek için çıkmıştım, bunu öğrenemedim, bari bu nasihati alayım, kalan iki bin dirhem bana yeter) deyip, buna bin dirhem vererek, karşılığında, (Kaza ve kaderde ne varsa o olur! Kaderde olandan başkası başa gelmez) nasihatini alır. Yoluna devam eder. Başka bir konak yerinde, yine böyle birisiyle karşılaşır. Bu da, (Bende öyle bir nasihat var ki, bunu alan dünyada ve ahirette rahat eder; fakat bedeli bin dirhem) diye bağırıp durur. Adam, (Bin dirheme de, bunu alayım, kalan bin dirhem bana yeter) deyip, bin dirhem de ona vererek, karşılığında, (Gönül kimi severse, güzel odur!) nasihatini alır. Yoluna devam ederken, başka bir konaklama yerinde yine birine rastlar. Bu kişi de, (Bende öyle bir nasihat var ki, bunu alan dünyada ve ahirette rahat eder; fakat bedeli bin dirhem) diye bağırıp duruyor. Adam, bu sefer kendisiyle mücadeleye başlar. Bir yandan ilim öğrenememenin acısı, diğer yandan kalan son para! Sonunda ilim öğrenme sevgisi ağır basar, tekrar çalışır kazanırım diyerek, bin dirhem de ona vererek, karşılığında, (Hoşlanmadığın, uygunsuz bir durumla karşılaştığın zaman acele etme!) nasihatini alır.

Yoluna devam eder. Yolda bir kalabalıkla karşılaşır. Yanlarına vardığında derler ki:
(Şu kuyunun içinde bir deli var, yanında da bir kız var. Köyümüzün suyunu kesti. Kim içeri girerse öldürüyor. Bizi bu sıkıntıdan kurtarana, şu çömlekteki altınları vereceğiz.)

Adamın aklına birinci nasihat olan, (Kaza ve kaderde ne varsa o olur) sözü gelir. Kuyuya iner. Deli, (Sana bir soru soracağım bilirsen suyu açacağım. Bu kız mı güzel, yoksa şu kurbağa mı?) diye sorar. İkinci nasihat hatırına gelir, (Gönül kimi severse güzel odur) der. Deli, (Aferin sana! Şimdiye kadar hep, bu kız güzel dediler, bilemediler, sen bildin) der. Deli, kurbağayı sevdiği için, bu söz hoşuna gider, suyu açar. Adam da, önceki parasından çok fazla olan altınları alıp köyüne döner.

Evinin penceresinden baktığında, içeride hanımının yanında genç birini şakalaşırken görür. Hemen bıçağına sarılır. Bu sırada, üçüncü nasihat olan (Acele etme!) sözü hatırına gelir. Bıçağı gizleyerek, kapıyı çalar. Hanımı kapıyı açınca, yanındaki gence, (Bak oğlum, baban geldi) der.


Namaz ve şükür

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Hayat hayâldir. Geriye doğru bakınca, geçen ömrümüzün hayâl olduğunu görürüz. Bunun içinde namaz yoksa hiçbir işe yaramaz. Namazsız geçen ömürden Allah muhafaza etsin! Hiçbir şey kalmaz geriye. Hâlbuki namaz öyle mübarek bir ibadet ki, insanın yaptığı bütün dünyalıklar, namaz sayesinde ahiretlik oluyor. Bu ne büyük nimet, ne büyük devlettir. Allahü teâlânın feyizleri, nimetleri, ihsanları, yani iyilikleri, her an, insanların iyisine, kötüsüne, herkese gelmektedir. Herkese mal, evlat, rızık, hidayet, irşad ve selamet ve daha her iyiliği fark gözetmeksizin göndermektedir. Fark, bunları kabulde, alabilmekte ve bazılarını da almamak suretiyle, insanlardadır. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah, kullarına zulüm etmez, haksızlık etmez. Onlar, kendilerini azaba, acılara sürükleyen bozuk düşünceleri, çirkin işleri ile kendilerine zulüm ve işkence ediyorlar.) [Nahl, 33]

Eğer bizdeki nimet değişirse, dertler, belalar, sıkıntılar başlarsa, bilelim ki biz kendimiz bozulduk, biz kendimiz değiştik. Allahü teâlâ, mealen, (İnsanlar gidişlerini bozmazlarsa, Allahü teâlâ da bunlara verdiği nimetlerini değiştirmez) buyuruyor. (Rad 11)

Ehl-i sünnet itikadını yayanlar, Allahü teâlânın razı olduğu bu yolu yaymakla uğraşanlar, bilsinler ki, çok mümtaz kişilerdir; çünkü Allahü teâlâ rast gele insana, bu kadar kıymetli bir vasfı vermez. Bu mümtaz hizmeti, bu mümtaz devleti nasip etti diye çok şükretmeli ki, Allahü teâlâ ellerinden almasın; çünkü Cenab-ı Hak, (Şükrederseniz, nimetlerimi artırırım. Şükretmeyip nankörlük ederseniz, azabım çok şiddetlidir) buyuruyor. (İbrahim 7) Bu, vaad-i ilahidir. Allahü teâlâ vaadinden, sözünden dönmez.

İlâhi kudret karşısında kendi küçüklüğümüzü ve zayıflığımızı düşünerek hareket etmeli. Onun karşısında acizliğimizi ve güçsüzlüğümüzü düşünmeli. Her hususta Ona ihtiyacımız vardır. Ona yönelmeli, rızasını dilemeli. Cezasından korkmalı. Emirlerini yerine getirmeye çalışmalı; çünkü O, iyilikten başkasını emretmez. Yasaklarından kaçınmalı; çünkü O, kötülükten başkasını yasaklamaz.

İnsan, aciz demektir. İnsanın kemâli, aciz olduğunu idrak etmesindedir. Hadis-i şerifte bildirildi ki:
(Eyyüb aleyhisselam, yıkanırken üstüne yağan altın çekirgeleri toplamaya başlayınca, Allahü teâlâ “Ya Eyyüb, seni, gani kılmamış mıydım?” diye nida etti. O da, “Evet izzetin hakkı için gani kılmıştın, dedi) Yani (Yâ Rabbi; müstağni olan yalnız sensin. Ben ise perişan, muhtaç ve aciz bir kulunum. Sana karşı olan aczimi ifade etmek niyetiyle altın çekirgeleri topladım) diyor.

 
Geridön
 





Dünya Namaz Vakitleri


Türkiye Takvimi


Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.