Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:
Hikmetli Sözler  >  Kötülüklerin ve günahların başı  
 
Yazıcı için   Yazı boyutunu büyütmek için     
Kötülüklerin ve günahların başı

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:


* Dünya sevgisi, bütün kötülüklerin başıdır. Günahların başı ise, küfürdür, imansızlıktır.

* İnsanlar neyi istediklerini bilselerdi, dinimizin emir ve yasaklarına uymak onlara zor gelmezdi.

* Bir vaktin insanlarının bozulduğuna alamet, o insanların, korkudan çok ümit içinde olmalarıdır.

* Kur'an-ı kerimi çok okumalı; çünkü Kur'an-ı kerim, okunup emir ve yasaklarına uyulduğu zaman, Cennet’e götürür.

* İnsana, kabirden daha ibret verici ve daha çok nasihat eden bir şey yoktur. Yalnızlıktan daha emin bir şey yoktur. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitapları ise, insana yakın ve samimi bir arkadaştır.

* Ya Rabbi! Sana, büyüğümüz, küçüğümüz, tevbe ederiz. Tevbelerimizi, doğru kıl. Bizi tevbesine uymayanlardan eyleme Allah’ım!

* İnsanoğlu gaflete dalarsa, Allahü teâlânın emirlerini yapmamaya ve yasakladığı şeyleri yapmaya başlar. İnsanlardan korkarak, emr-i maruf ve nehy-i münker, yani iyiliği emredip, kötülüklerden alıkoyma farzını terk eder.

* Dünyalık hususunda, kendisinden yukarı olanlara, din hususunda kendisinden aşağıda olanlara bakan kimseyi, Allahü teâlâ şükredici ve sabredici olarak yazmaz. Dünyalık hususunda kendisinden aşağıda olanlara bakıp, din hususunda kendisinden yukarıda olana bakan kimseyi, Allahü teâlâ, şükreden ve sabırlı bir kul olarak yazar.

* Akıllı bir kimseyi, işlediği hata için azarlamak yakışmaz. Kim birini incitirse, daha şiddetli azarı, bir başkasından kendisi duyar.

* Nefsinin arzularına tâbi olan, Allahü teâlâya nasıl kul olur? Ey insan! Kime tâbi isen, onun kulu olursun.

* Namazdan başka şeyde rahatlık arayan bir kimse, makbul değildir. Namazı zayi eden, elden kaçıran, dinin diğer emirlerini daha çok kaçırır.

* Büyüklere olan bağlılığı muhafaza etmeli. Güzel ahlaklı olup, insanlarla iyi geçinmeli. Kaza ve kader hususunda nasılı ve niçini bırakmalı. Fakr, kanaat, rıza, teslim, tevekkül ve feragat üzerine olmalıdır!

* Gıybette, söyleyen de, dinleyen de aynıdır.

* Dert ve belalar, kemend-i mahbub olduğundan, Allahü teâlâ, sevdiği kullarından dilediklerine verir.

* Her zaman Allah’tan korkmalı. Beş vakit namazını severek kılmalı. Haramlardan uzak durmalı, böylece Allahü teâlâya yaklaşanlardan olmaya çalışmalıdır!


Ateşte sonsuz yanmak ne demek?

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:


* İmanı olmayan kimsenin Cehennem ateşinde sonsuz yanacağını Peygamber efendimiz haber verdi. Bu haber elbette doğrudur. Buna inanmak, Allahü teâlânın var olduğuna, bir olduğuna inanmak gibi lazımdır.

Ateşte sonsuz yanmak ne demektir? Herhangi bir insan sonsuz olarak ateşte yanmak felaketini düşünürse, korkudan aklını kaçırması lazım gelir. Bu korkunç felaketten kurtulmanın çaresini arar. Bu ise, çok kolaydır. Allahü teâlânın var ve bir olduğuna ve Muhammed aleyhisselamın Onun son peygamberi olduğuna ve Onun haber verdiği şeylerin hepsinin doğru olduğuna inanmak, insanı bu sonsuz felaketten kurtarmaktadır. Bir kimse ben bu sonsuz yanmaya inanmıyorum, bunun için böyle bir felaketten korkmuyorum, bu felaketten kurtulma çarelerini aramıyorum derse, buna denir ki:

İnanmamak için elinde senedin, vesikan var mı? Hangi ilim, hangi fen inanmana mani oluyor?

Elbet vesika gösteremeyecektir. Senedi, vesikası olmayan söze ilim, fen denir mi? Buna zan ve ihtimal denir. Milyonda, milyarda bir ihtimali olsa da, sonsuz olarak ateşte yanmak felaketinden sakınmak lazım olmaz mı? Azıcık aklı olan kimse bile, böyle felaketten sakınmaz mı? Sonsuz ateşte yanmak ihtimalinden kurtulmak çaresini aramaz mı? Akıbetini düşünmeyen kimseye nasıl akıllı denir ki?

* Lokman Hâkim oğluna şöyle dedi:
Ey oğul! Ateş gelirken ondan nasıl emin olunur? Dünyadan ayrılmak muhakkak iken, ona nasıl meyledilir? Ölüm nasıl akıldan çıkar? Onun geleceğinden asla şüphe edilmez. Nasıl uyku varsa, ölüm de vardır. Uyuyan uyanabilir; fakat ölen uyanamaz. Dirilerek uyanınca da iş işten geçmiş olur.

* Allahü teâlâ, cesaret ve atılganlıkla günah işleyip de; O bizi affeder diyen kullarını sevmez. Günahları küçük görmekten daha zararlı bir şey yoktur. Günahların küçüklüğünü değil de, kimin koyduğu yasakları çiğnemekte olduğunu düşünüp, hayâ etmelidir.

* Hak teâlânın sevdiklerinin yolunda olmakla dünyaya düşkün olmak, bir arada bulunmaz. Bu yolda bulunan bir kimsenin kalbinde, dünyanın zerre kadar kıymeti bulunursa, yağdan kıl çıkması gibi, kolayca bu yoldan çıkar. Allahü teâlâ, dünyayı elimizle terk etmeyi değil, kalbimizle terk etmeyi ister ve beğenir.

* İşlediğimiz taat ve ibadetleri beğenmemeliyiz. O taat bize hoş gelmemeli, bir lezzet aramamalıyız. İbadetini beğenmek, ucub olur. Yalnız Allahü teâlânın emri olduğu için, buyurulduğu gibi, yani ilmihal kitaplarında bildirdiği gibi yapmalı. Yaptığımız ibadeti Hak teâlâya ısmarlamalı ve kendi beğenmemizi, şeytanın yüzüne çarpmalıdır!


Ahiret yolunda lazım olan dört şey

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:


* Ahirete giden yolda şu dört şey lazımdır:

1- İtikad ve amel: Bunun için, kendisine lazım olan ilmi öğrenip tatbik etmek lazımdır. Bu ilim, yolcuya yön verir, idare eder.


2- Zikir: Bu, yolcuya tenhada arkadaşlık eder ve zikir yardımıyla yalnızlık çekmez.


3- Takva ve vera: Yolcunun haram ve şüphelilerden sakınması ve dünyaya düşkün olmaması lazımdır. Bu, uygun olmayan düşünce ve başka şeylerin kendisini meşgul etmemesine sebep olur.


4- Yakîn: Bu da, yolcuyu gideceği yere kadar götürür. [Yakîn, sağlam ve kesin inanış demektir.]

İşte, ömründe bu dört şeyden ayrılmayan, saadete kavuşur.


* Bedbahtlığın, zarar ve ziyan içinde olmanın en açık alameti, Allah yolunda her gün ilerleyememektir.

* Malı seviyorsan, yerine sarf et de, sana sonsuz arkadaş olsun! Eğer sevmiyorsan, ye de, yok olsun.

* Allahü teâlâ, kendi rızasını isteyenlerin yardımcısıdır.

* Üç kısım ilim vardır:

1- Tevbe ilmi: Bu ilmi seçilmişler, büyük zatlar, avam ve diğerleri kabul ettiler.

2- Tevekkül ilmi: Bu ilmi, seçilmişler kabul etti; ama avam kabul etmekte sıkıntı çekti.

3- Hakikat ilmi: Bu ilimse, insanların ilim, akıl ve anlayış seviyelerinin üstünde olduğu için, çok kimse anlayamadı.

* Allahü teâlânın azabına müstahak olanlar, her an gaflette bulunanlardır. Bunlar, başlarına gelmesi muhtemel olan korkunç azaptan gafil oldukları için, kendilerini emniyette ve rahat hissederler. Her zaman uyanık olan kalblerse, her an korku ve hüzünle dolu olurlar. Devamlı, ahiret için hazırlık yaparlar. Dolayısıyla, bu kimseler, cezaya müstahak değildir.

* Bizi Allahü teâlâdan uzaklaştıran her şey, dünya demektir. Bizi Rabbimizden başka bir şeyle meşgul eden her şey de fitnedir. Bu kısa ömrü, Allahü teâlâdan uzaklaştıran şeylere yaklaşmakla geçiren, Ondan başka şeylerle meşgul olan kimse, ahiretini harap etmiş olur. Bu da, akıl sahiplerinin yapacağı şey değildir.

* Sıdk ve muhabbetin alameti, ahde vefadır.

* Nefsimiz bizi uygun olmayan şeylerle meşgul etmeden önce, biz nefsimizi hayırlı şeylerle meşgul etmeliyiz.

* Hak teâlâya yakın olmayı [Onun sevgi ve rızasını kazanmayı] istememek ve düşünmemek, cinayettir.


* Kişinin, sözü amelinden çok olursa, noksanlıktır. Ameli sözünden fazla olursa, kemaldir.

* Ümitsizlik, küfre açılan bir kapıdır. Allahü teâlânın rahmetinden ümidini kesmek, küfürdür.



Evliya cahillerden gizlenmiştir

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

* Firaset iki türlüdür:

1- Marifet sahiplerinin firaseti olup, talebenin istidadını keşfetmek, Allahü teâlânın evliyasını tanımaktır.

2- Riyazet çeken, açlıkla nefislerini parlatanların firaseti olup, mahluklara ait gizli şeyleri bilmektir.

İnsanların çoğu, Allahü teâlâyı hatırlamayıp, gece gündüz dünyayı düşündüğünden, dünya işlerinden, ele geçirmek istedikleri şeylerden haber verenleri arıyor. Bunları büyük biliyor; hatta bunları evliya, Allahü teâlâya yakın sanıyorlar. Evliyanın marifetine, doğru bilgilerine dönüp de bakmıyorlar. Belki, bunlara dil uzatıp,
(Bunlar Allah’ın sevgili kulu olsaydı, kaybolan şeylerimizi, gizli düşüncelerimizi bilirlerdi. Bizim halimizden haberi olmayan bir kimse, mahlûkların üstündeki ince bilgileri hiç anlayamaz) diyerek, evliyanın firasetine, Zat-ı ilahiye ve sıfatlarına olan bilgilerine inanmıyorlar. Böyle, yanlış ölçüleri sebebiyle, o büyüklerin doğru ilim ve marifetinden mahrum kalıyorlar. Allahü teâlânın, o büyükleri, cahillerin gözünden saklayıp, kendine mahsus kıldığını bilmiyorlar. O, evliyasını dünya işleriyle meşgul etmeyip, kendisiyle meşgul etmiştir. Evliya zatlar, insanların hallerine, işlerine bağlansalardı, Allahü teâlânın huzuruna layık olmazlardı.

* Mürşid-i kâmilin yani yetişmiş ve yetiştirebilen rehberin, mübarek cemalini görmek ve sohbetine kavuşmak, en büyük ganimetlerdendir. Onların güzel cemali ve sohbeti her zaman ele geçmez. Onu elden kaçırmamalı. Bulabilen, bu büyük ganimeti layıkıyla değerlendirmeli, nimetin kıymetini bilmelidir.

* Allahü teâlânın kıymetli bir kulu vefat edeceği zaman, Azrail aleyhisselam gelip der ki:

Korkma! Erhamürrahimine gidiyorsun. Asıl vatanına kavuşuyorsun. Büyük bayrama vasıl oluyorsun. Bu cihan, bir konaktır. Bu konak, müminin zindanıdır. Ödünç olarak sana verilen bu varlık bir bahanedir. Bu sebepten, bu bahane gider ve uzaklaşır. Hakikat meydana çıkarak, kişi Allah’a kavuşur.”

O kul için, dünyada bundan daha tatlı, daha hoş ve daha rahat bir gün olmaz.

* Allahü teâlânın bir kulunu sevmediğinin alameti; o kulun, kendisine faydası olmayan boş şeylerle meşgul olmasıdır.

* Arif; kalbini Allahü teâlâyı düşünmek, unutmamak; bedenini de, insanların rahmet-i ilahiyeye kavuşmaları için seferber eden kimsedir.

* Her denizin kenarı, sonu, her günün gecesi vardır. Peşinden gece gelmeyecek gün, kıyamet günüdür. Ucu bucağı bulunmayan deniz, Allahü teâlânın rahmet deryasıdır.

* Büyüklerin yolu, cömertlik ve hep vermek üzerinedir.

 
Geridön
 





Dünya Namaz Vakitleri


Türkiye Takvimi


Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.