Deri bilindiği gibi organizmada iç ortam dengesi ile dış çevrenin potansiyel zararları arasında bir bariyer oluşturarak yaşamsal bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla çevrede oluşan değişiklikler ilk ve doğrudan deriyi etkilemektedir.
Son zamanlarda insan kaynaklı çevre değişiklikleri artan oranda dikkat çekmekte medyada hemen her gün ozon katmanı incelmesi, asit yağmurları, global ısınma ve bunların sonuçlarına ilişkin haberler yer almaktadır.
Deriye ulaşan Ultraviyole (UV) ışın miktarını etkileyen faktörler nelerdir?
Saat:
Günlük toplam UV ışının %75’i saat 9 ile 15 arasında alınmaktadır. Saat 11 ile 13 arasında bu oran % 20-30 kadardır.
Mevsim:
Yaz aylarında UV’nın yeryüzüne ulaşma yoğunluğu artmaktadır.
Coğrafik enlem:
Yıllık maruz kalınan UV ışın miktarı ekvatordan uzaklaştıkça azalmaktadır.
Bulutlanma:
UV şiddetini bulutlar azaltmaktadır.
Yüzey yansımaları:
UV radrasyonunun %25 kadarı kumdan yansımaktadır.Bu nedenle plajda şemsiye altında oturulsa dahi gerek atmosferde saçılan UV ışınları, gerekse de bu yansıyan UV ışınları nedeniyle güneş yanığı oluşabilmektedir. Kar örtüsü ise %50-95 oranlarında UV yansımalarına yol açabilmekte, özellikle gözlerde ağrılı keratit gelişebilmektedir. Su %5 oranında yansımaya neden olmaktadır. Su konusunda asıl önemli olan UV radrasyonunun %75’inin 2 m. su derinliğine ulaşabilmesidir. Dolayısıyla uzun süreli yüzmelerde kişi güneş yanığı riski altındadır.
Yükseklik:
Genel olarak yükseklikte her 300 m.lik artış güneş ışınlarının güneş yanığı oluşturma etkisini %4 artırmaktadır.
En başta gelen istemli UV ışınına maruz kalma nedeni olan güneşlenme olgusu 2000 yıl önce Yunan ve Romalılarda başlamıştır. Günümüzde de tüm uyarılara rağmen aynı olay sürmekte, en popüler tatil mekanları deniz kıyıları olmaktadır. Oysa güneşlenme birçok olumsuz etkiyi de beraberinde getirmektedir. UV ışınlarının geç etkileri arasında bulunan melanom ve melanom dışı deri kanserlerinin görülme sıklığı ozon tabakasının incelmesi nedeniyle artış göstermiştir.
Bu nedenle ozon olayına kısaca değinmek yerinde olacaktır. Ozon kelimesi eski Yunanca “ozein” den gelmektedir. Koklamak demektir. Tipik kokulu bir gazdır. Yaşamsal bir önemi olup güneş kaynaklı UVC ışınlarını atmosferde filtre etmektedir.
ABD’de yapılan çalışmalar ozondaki %1’lik bir azalmanın melanom dışı deri kanserlerinde %2’lik bir artışa neden olabileceğini ortaya koymaktadır.
Ultraviyolenin fayda ve zararları nelerdir?
Fotosentez, vitamin D yapımı, görme duyusu, mikropların yok edilmesi, sağlıklı bir bronzlaşma sonucu derideki melaninin koruma fonksiyonu, insan psikolojisine olumlu etkisi, sedef ve diğer bazı deri hastalıklarının fototerapi yöntemleriyle tedavi edilmesi yararlı etkileridir. İnsan vücudundaki D vitamininin %75’i UV’nın etkisiyle sentez edilmektedir.
Ancak yaşam için vazgeçilmez olan bu ışınımın fazlası koruyucu mekanizmaları zayıf kişiler için oldukça zararlıdır. İnsan sağlığı açısından belli başlı zararları; güneş yanığı, deri kanseri oluşumu, foto yaşlanma diye adlandırdığımız ışığa bağlı yaşlanma, deride kırışıklıklar, kılcal damar genişlemeleri ve güneş lekelerinin oluşumu, bağışıklık sisteminin baskılanması ve fototoksik veya fotoallerjik reaksiyonların gelişimidir. İnsanlarda ve deney hayvanlarında UV etkisiyle deri kanseri gelişimi 1920’li yıllardan beri bilinmektedir.
Doğal veya yapay UV ışınının insandaki deri kanserlerinde en önemli karsinojen olduğu belirtilmiştir. Hem olayı başlatıcı hem de ilerletici etkisi vardır ve bu etki deneysel olarak gösterilmiştir. Açık tenli kişiler, güneş ışığına daha duyarlıdırlar. Beyaz ırkta, siyah ırka göre deri kanseri görülme sıklığı 15 kat daha fazladır. UV’nın şiddeti, güneşte kalınan süre ve alınan toplam enerji çeşitli deri kanseri tiplerinin oluşumuyla ilgili görülmektedir.
Kuzey Avrupalılarda yapılan bir çalışmada, 70 yaşına kadar yaşayan insanlarda melanom dışı deri kanserlerinin görülme oranı %2-3 iken, her yıl bir hafta güneşli bir bölgede tatil yapanlarda bu oran beş kat artmış bulunmuştur.
UV’ye bağlı deri kanseri nelerdir?
Bunlar; bazal hücreli epitelyoma, yassı hücreli epitelyoma ve malin melanomadır. Bunlardan bazal hücreli epitelyoma en sık görülen deri kanseridir. Bu tümör çok yavaş ilerler ve pratik olarak metastaz yapmaz kabul edilir. Boyutları çok büyüse de ölüme neden olması enderdir. Yassı hücreli epitelyoma ise hızlı ilerler ve metastaz yaparak 2-3 yıl içinde ölüme yol açabilir. Malin melanom ise rastlanabilecek en habis kanserlerden biridir.
Erken yakalanmazsa 1-2 yıl içerisinde ölümle sonuçlanabilir. Bazal ve yassı hücreli kanserlerde ve ayrıca bunların ön şekli sayılabilecek olan soler keratozda yerleşim yerinin %90'ı’ üzerinde güneş gören alanlarda olması, güneş ışığı ile deri kanserleri arasındaki ilişkiyi vurgulamaktadır. Bunların büyük çoğunluğu yüzde yerleşiktir. Malin melanomların yaklaşık üçte biri doğumsal veya sonradan oluşan esmer-kahverengi pigmentli, halk arasında “ben” diye bilinen oluşumlar üzerinden gelişir ki sonradan ortaya çıkan benlerin gelişiminde UV, önemli bir pay sahibidir.
Güneş hangi durumda ciltte leke oluşturuyor?
Güneş özellikle renkli gözlü, açık veya kızıl tenli kişilerde ciltte leke gelişimini sağlar. Bu tür bir cilt yapısına sahip olan insanlar, yıllar içerisinde güneşe maruz kaldıkça güneşin deride oluşturduğu hasar zamanla artar ve lekeler oluşur.
Lekeler ilk zamanlarda yalnızca yaz mevsiminde ortaya çıkıp, kışın kendiliğinden kaybolur. Fakat güneşten yeterince korunulmazsa lekeler, kışın da kalıcı hal almaya başlarlar.
Lekelerin tedavisi var mı?
Nasıl?
Lekeler derinin üst tabakasındaki pigment birikimi olduğundan, tedavisinde hem üst tabakayı soyucu hem de yeni pigment oluşumunu azaltıcı yöntemler uygulanır. Lekelerin tedavisinde soyucu kremler, renk açıcı kremler, kimyasal peeling, mikro-dermabrazyon, lazer ve güneşten koruyucular başarı ile uygulanmaktadır. Kimyasal peeling yönteminde hastaya 3 veya 4 haftada bir alfa hidroksi asit denilen meyve asitleri uygulanır. Ortalama 6-8 seans sonunda hasta lekelerden kurtulmaktadır. Yalnız hastanın hem tedavi süresinde hem de sonrasında güneşten korunması şarttır.
Tedavi sonrası yeniden oluşur mu?
Eğer kişi açık renkli bir cilde sahipse ileride tekrar oluşabilir. Bu yüzden yüksek faktörlü ( en az 30 faktörlü) güneşten koruyucular kullanmak şarttır.
Tedavinin mevsimi var mı?
Genel olarak Ekim ile Mayıs ayları arasında tedavilerin yapılması tercih edilir. Kimyasal peeling her mevsim yapılabilir. Fakat yaz aylarında yapılacaksa mutlaka güneşten korunmalıdır. Lazer tedavisi ise kışın yapılmalıdır.
Ben nedir?
Benler, doğuştan veya doğumdan sonra ortaya çıkabilen, deriden gelişen sınırlı değişik renk ve şekillerde oluşumlardır.Klasik olarak benlerin doğumda ortaya çıktıkları söylense de erişkin yaşlarda da ortaya çıkabilmektedirler.
Genelde benler az sayıda oluşmalarına rağmen bazı hastalarda çok fazla sayıda ve geniş çaplarda olabilirler. Bu tür hastaların ben oluşumuna yatkın bir genetik zeminleri mevcuttur.
Benlerin oluşumunda güneşin etkisi var mı?
Güneş ışınlarının ben oluşumunda etkileri kesindir. Fakat travma, gebelik, infeksiyonlar gibi durumların da benlerin oluşumunda ve yayılmalarında rolleri vardır. Ama en önemli etken genetik yapıdır.
Benler nasıl tedavi edilir?
Benler tedavi edilmeden önce mutlaka bir dermotolog tarafından değerlendirilmelidir. Öncelikle benin adının konulması yani cinsinin belirlenmesi gereklidir. Daha sonra tedavi düşünülmelidir. Çünkü bazı benler cidden çok zararsız oldukları halde bazılarının üzerinden ileride malign melanom gibi öldürücü deri kanserleri gelişebilmektedir. Dermatoskop denilen bir alet yardımıyla benler incelenip, şüpheli bir yapısı olanlar histopatolojik inceleme için patolojiye gönderilir.
Tedavide;
koterizasyon ile yakma, kriyoterapi (sıvı azot tedavisi), lazer veya cerrahi çıkarma yöntemleri uygulanır. Tedavi sonrası benler tekrar aynı yerden oluşmazlar.
Genel tavsiyeler:
Vücudunda aşağıdaki özellikleri gösteren bir beni olan kişiler mutlaka bir cilt doktoruna başvurmalıdır:
*Benin çapı 6 mm’den büyükse,
*Benin rengi siyaha dönüşmüşse veya gittikçe beyazlanıyorsa
*Kenarları yuvarlak veya oval değil de girintili çıkıntılı ise.
Vücudunda çok sayıda beni bulunanlar veya ailesinde deri kanseri öyküsü olan kişiler her 6 ayda bir cilt doktoruna muayene olmalıdırlar. Avuç içi ve ayak tabanı gibi bölgelerde bulunan benler mutlaka bir cilt doktoruna gösterilmelidir. Deri kanseri gelişiminde UV’nın etkilerinin kesinleşmesi güneşten korunmanın önemini ortaya koymaktadır. Ancak günümüzdeki popüler kozmetik anlayış nedeniyle güneş banyoları ve solaryumlar toplumlarda büyük rağbet görmektedir. Kişilerin yanlış uygulamaları da oluşan zararlara katkı yapmaktadır.
Çoğu birey yaşamı boyunca alacağı toplam UV miktarının %50’sine 20 yaşına kadar maruz kaldığından, çocukluktan başlayarak güneş ışınlarına maruz kalmayı azaltacak davranış değişikliklerinin geliştirilebilmesine yönelik toplum eğitimi şarttır.
*Güneşle teması en az düzeye indirgemek gerekir. Bunun için UV ışınlarının en yoğun olduğu 11 ile 15 saatleri arasında güneşe çıkılmamalıdır.
*İnce pamuklu kumaşlar, ıslak tişörtler ve suni ipekten yapılmış ürünler ışığı daha fazla geçirdiğinden bu giysiler giyilmeden önce güneşten koruyucular sürülmelidir. İlaveten sık örgülü giysiler ışık geçirgenliğini azaltmakta ve şapkalar da kafa derisini ve yüzü korumaktadır. UV geçirmeyen güneş gözlükleri ise katarakta karşı koruyucudur.
*Uygun nitelikte yani geniş spektrumlu ve yüksek koruma faktörlü bir güneşten koruyucu kullanılmalıdır.
Uzm. Dr. Zekayi Kutlubay
Türkiye Hastanesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı
(Kaynak: www.erecete.com)