Sual: Âdem, İdris ve Şit aleyhimüsselamın peygamberliklerinde şüphe var mı?
CEVAP
Hayır yoktur. İdris aleyhisselam, Şit aleyhisselamın torunlarından, kendisine 30 suhuf indirilen bir peygamberdir. Hazret-i Şit, Hazret-i Âdem’in oğludur. Şit aleyhisselamın Peygamber olduğu hadis-i şerifle bildirilmiştir. Diğer ikisinin Kur’an-ı kerimde Peygamber olarak isimleri geçmektedir. Bunları inkâr, Kur’an-ı kerimi inkâr olur. Kur’an-ı kerim tevili imkansız bir şekilde şöyle bildiriyor:
(İdris de pek doğru bir insan, bir Peygamberdi.) [Meryem 56]
Her âyeti inkâr gibi, bu âyeti de inkâr küfürdür. İdris aleyhisselamın Peygamber olduğu hadis-i şerif ile de sabittir. Bu husustaki iki hadis-i şerif meali:
(Miracta, ikinci göğe vardık. Cibril, bekçisine “Kapıyı aç” dedi. Melek Ona dünya semasının bekçisininkine benzer sorular sordu. İdris aleyhisselama uğradığımda bana şöyle dedi: “Merhaba ey salih Peygamber ve salih kardeş.” Ben “Bu kim?” diye sordum. Cebrail, “Bu İdris Peygamberdir” dedi.) [Buhari, Müslim, İ. Ahmed]
(Resullerin ilki Âdem, sonuncusu ise Muhammed’dir. İsrail oğullarının nebilerinin ilki Musa ve sonuncusu İsa’dır. Kalem ile yazan ilk Peygamber ise İdris’tir.) [Hakim-i Tirmizi]
Âdem aleyhisselamın ilk insan ve ilk Peygamber olduğu da bütün kitaplarda yazılıdır. Kur’an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki:
(Allah birbirinden gelme bir nesil olarak Âdem‘i, Nuh’u, İbrahim ailesi ile İmran ailesini [Peygamber] seçip âlemlere üstün kıldı.) [Al-i İmran 33]
(İşte bunlar, Allah’ın kendilerine nimetler verdiği Peygamberlerden Âdem’in soyundan, Nuh ile birlikte [gemide] taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail’in soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir.) [Meryem 58]
Âdem aleyhisselamın ilk Peygamber olduğunu bildiren bir hadis-i şerif de şöyledir:
(Peygamberlerin ilki Âdem aleyhisselamdır.) [Taberani]
İmam-ı a’zam hazretleri de buyuruyor ki:
Peygamberlerin ilki Âdem aleyhisselam, sonuncusu Muhammed aleyhisselamdır. (Fıkh-ı ekber)
Âdem aleyhisselamın üstünlüğü
Sual: İki âyet meali şöyledir:
(Nebilerden [Yalnız Allah’a kulluk ve ümmetlerini buna davet edeceklerine dair] söz almıştık. Senden, Nuh, İbrahim, Musa ve Meryem oğlu İsa'dan misak [sözüne sâdık olan o resullerden, ahitlerinde duracaklarına dair sağlam söz] aldık.) [Ahzab 7]
(O, Dîni doğru tutun [Allah’ı bir tanıyın, ona itaat edin, peygamberlerine, kitaplarına, ahiret gününe inanın, mümin ve Müslüman olun], ayrılığa düşmeyin diye dinden [iman esaslarından] Nuh’a emrettiğini sana da [senin ümmetine de] din olarak emretti. İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya vahyedilenleri, sizin için de din kıldı.) [Şura 13]
Bu âyetler, bu beş peygambere gelen dinin aynı olduğunu ve ülülazm peygamberlerin beş olduğunu, Hazret-i Âdem’in ülülazm peygamber olmadığını göstermiyor mu?
CEVAP
Hayır. Sadece iki âyet alınmaz. Bir âyet, başka âyetlerle açıklanabilir. Bu âyetler, her peygamberin getirdiği dinin, iman esasları yönünden aynı olduğunu gösteriyor. Yani, diğer dinler kötü insanlar tarafından bozulmadan önce Amentü’nün esasları bütün dinlerde aynı idi. Seçilmişlerden olan Âdem aleyhisselam ile ilgili üç âyet-i kerime meali:
(Allah, Âdem’i, Nuh’u, İbrahim ve İmran ailesini âlemlere seçkin kıldı.) [Al-i İmran 33]
(Âdem’e bütün isimleri öğretti, sonra eşyayı meleklere gösterdi. “Eğer sözünüzde samimi iseniz bunların isimlerini bana söyleyin” dedi.) [Bekara 31]
(Sizi yarattık, sonra şekil verdik, sonra meleklere, “Âdem’e secde edin” dedik; İblis’ten başka hepsi secde etti, o secde edenlerden olmadı.) [Araf 11]
Bu âyetlerde, Âdem aleyhisselamın âlemlere tercih edilenler arasında, meleklerden daha üstün olduğu, Meleklerin kendisine secde ettiği ve eşyanın mahiyetini bildiği açıklanıyor. Kur’an-ı kerimde, Peygamber gönderilmeyen kavme azap yapılmayacağı ve Hazret-i Âdem’in oğlu Kabil’in Cehennemlik olduğu bildiriliyor. Bu âyetler de Âdem aleyhisselamın peygamber olduğunu göstermektedir.
Âdem aleyhisselam ile ilgili birkaç hadis-i şerif meali:
(Resullerin ilki Âdem ve sonuncusu Muhammed’dir.) [Hakîm-i Tirmizi]
(Âdem, Allahü teâlâ ile konuşan bir nebidir.) [Hâkim, Beyheki]
(Allahü teâlâ, Âdem’i kudret eliyle Cuma günü yaratıp ruhundan nefhetti.) [Müslim]
(Allahü teâlânın indinde günlerin seyyidi Cumadır, kurban ve Ramazan bayramı gününden de kıymetlidir. Cuma gününün beş hasletinden biri; Allah, Âdem’i Cuma günü yarattı. Dünyaya o gün indirildi, o gün vefat etti.) [Buhari, İ. Ahmed]
(Musa, “Ya Rabbi, Âdem sana nasıl şükretti?” dedi. Allahü teâlâ buyurdu ki: “Başına gelenin benden olduğunu bildi. Bu onun şükrü oldu.”) [Hakîm-i Tirmizi]
(Allahü teâlâ Âdem’e her şeyin sanatını öğretti. Cennet meyvelerinden ona rızk verdi. Dünya meyveleri bozulur, Cennet meyveleri bozulmaz.) [Taberani]
(Her gün üç kere, “Selâvatullahi alâ Âdeme” diyenin bütün günahları affolur ve Cennette Âdem aleyhisselama arkadaş olur.) [Deylemi]
(Âdem ile Musa Rableri nezdinde münazara etti, Âdem Musa’ya galip geldi.) [Buhari, Müslim]
Hazret-i Âdem ülülazm bir peygamberdir. (İtikadname, Ahlak-i alai)
İlk peygamberi inkâr
Sual: Bazıları Hazret-i Âdem’in ilk peygamber olduğunu inkâr ediyorlar. Oğlu Kabil’in Cehennemlik olması, Hazret-i Âdem’in ilk Resul olduğunun başka bir delili değil midir?
CEVAP
Elbette öyledir. Allah’ın emrini kabul etmeyen Kabil’in, Cehennemlik olması, babasının peygamber olduğunu göstermektedir. Çünkü Allahü teâlâ bir peygamber gönderip, dinini bildirmeden insanları mesul tutup, yaptıklarından dolayı Cehenneme atmaz. Bir âyet-i kerime meali:
(Biz, [helal ve haramları bildiren] bir resul göndermeden önce azap etmeyiz.) [İsra 15]
Kabil’in katil olması
Sual: Hazret-i Âdem’in oğlu Kabil, niçin, kardeşi Habil’i öldürdü?
CEVAP
Hazret-i Havva bir kız, bir erkek doğururdu. Kabil ile doğan kız [Eklima] çok güzeldi. Kabil bu kardeşi ile evlenmek istedi. Hazret-i Âdem, (Allah’ın emri böyle. Sen kardeşin Eklima ile evlenemezsin. Eğer bana inanmazsan, Habil ile Allah’a birer kurban kesin, hanginizin kurbanı kabul olursa Eklima ile o evlenir. Sürü sahibi Habil, bir koç, çiftçi olan Kabil de, bir demet buğday başağı ortaya koydu. Kabul olan kurbanı gökten bir ateş inip yakardı. Gökten inen ateş, Habil’in kurbanını yaktı. Başak demetine bir şey olmadı. Kabil, buna kızıp, Habil’i öldürdü.
Bu olay Kur’an-ı kerimde mealen şöyle bildiriliyor:
(Onlara, Âdem’in iki oğlunun gerçek olan haberini anlat: Hani birer kurban takdim etmişlerdi de, birisinden kabul edilmiş, diğerinden ise kabul edilmemişti. [Kurbanı kabul edilmeyen Kabil, kıskançlık yüzünden, kardeşi Habil’e], “Andolsun seni öldüreceğim” dedi. Diğeri de dedi ki: “Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul eder. Andolsun ki sen, öldürmek için bana elini uzatsan da ben öldürmek için sana el uzatacak değilim. Ben, âlemlerin Rabbi olan Allah‘tan korkarım. Sen, hem benim günahımı hem de [beni öldürmek, Allahü teâlâya ve babamıza isyan ederek işlediğin] kendi günahını yüklenip ateşe atılacaklardan olursun, zalimlerin cezası işte budur.” Bunun üzerine, [Kabil, bir insan nasıl öldürülür bilmiyordu, ilk insan öldürülecekti. İblisin, bir kuşun başına taş vurarak öldürdüğünü görüp] nefsine uyup kardeşini [başına taş ile vurup] öldürerek, hüsrana [Cehenneme giderek büyük zarara] uğrayanlardan oldu. [Kabil, ölünün gömüleceğini bilmiyordu.] Allah, kardeşinin ölüsünü nasıl gömeceğini göstermek üzere, ona [ölü kargayı gömmek için] yeri eşeleyen bir karga gönderdi. [Kabil] “Bana yazıklar olsun! Kardeşimin ölüsünü gömmek için bu karga kadar olmaktan aciz kaldım” dedi.) [Maide 27-30]
Sual: “Eski hükümdarlardan Buhtunnasar bir rüya görmüş, Peygamberlerden Danyal aleyhisselam da bu rüyayı tabir ederek Peygamber efendimizin geleceğini müjdelemiştir” diye bir şey anlatılıyor. Böyle bir şey olmuş mudur, aslı var mıdır?
CEVAP
Evet, bu hadise doğrudur. Şevâhid-ün nübüvve kitabında Tabiin’den Ka’bul Ahbar hazretlerinin şöyle rivayet ettiği bildirilmektedir:
“Asuri devletinin hükümdarı Buhtunnasar bir rüya görür ve gördüğünü de unutur. Kâhinlerine rüyasının tabirini sorar. Onlardan, 'rüyayı söyle ki tabir edelim' cevabını alınca da çok kızar, ölümle tahdit eder. Bu haber halk arasında yayılır. O sırada Peygamberlerden Danyal aleyhisselam Buhtunnasar’ın hapsindedir. Zindancıyla, rüyayı tabir edebileceği haberini gönderir ve Buhtunnasar’ın yanına götürülür. İçeri girince Buhtunnasar’a secde etmez. Niçin secde etmediği sorulunca Danyal aleyhisselâm;
- Rabbim bana, başkasına secde etmemem şartıyla rüya tabiri ilmini öğretti. Eğer sana secde edersem o ilmi benden alır. Senin rüyanı tabir edemem. Sana secde etmemem hem benim için, hem de senin için iyi olacağı için secde etmedim, buyurur. Bunun üzerine Buhtunnasar;
- Sen Rabbinin ahdine vefa ettiğin için sana itimat edilir. Rabbinin ahdine vefa eden, iyi kimsedir. Benim rüyamı ve tabirini biliyor musun, der. Danyal aleyhisselam buyurur ki:
- Sen rüyanda bir put gördün. Üst tarafı altından, ortası gümüşten, uçları bakırdan, topukları demirden, ayakları saksıdan idi. Sen bu puta bakarken, aniden gökten bir taş düştü ve o putu toz hâline getirdi. Sonra gördün ki, o puta isabet eden taş büyüdü, büyüdü ve bütün yer ve gökyüzünü kapladı... Buhtunnasar bunları dinleyince;
- Doğru söyledin, gördüğüm rüya böyle idi. Şimdi bu rüyayı tabir eyle der. Danyal aleyhisselam da şöyle tabir eder:
- O gördüğün put çeşitli ümmetlerdir. Gökten inen ve o putu toz hâline getiren taş ise âhir zamanda gelecek olan bir dindir. Allahü teâlâ âhir zamanda bir Peygamber gönderecek ve Onun dini bütün dinleri yürürlükten kaldıracak, yeryüzünün tamamına yayılacaktır.”
Sual: Peygamberlerin cesetleri kabirde çürümez mi, eğer çürümezse, Peygamberlerden başka kabirde cesedi çürümeyenler de var mıdır?
CEVAP
Bütün Peygamberler, mezarlarında, bizim bilmediğimiz bir hayat ile diridir ve mübarek vücutlarını toprak çürütmez. İbni Hibbân, İbni Mâce ve Ebû Dâvud'un bildirdikleri hadis-i şerifte Peygamber efendimiz; (Cuma günleri bana çok salevat okuyunuz! Bunlar, bana bildirilir) buyurunca, orada bulunanlar, öldükten sonra da bildirilir mi diye arzettiler. Peygamber efendimiz de; (Toprak, Peygamberlerin vücudunu çürütmez. Bir mümin bana salevat okuyunca, bir melek bana haber vererek, ümmetinden falan oğlu filan, sana selam söyledi ve dua etti der) buyurdu. Zevâcir kitabında deniyor ki:
“Ebüdderdâ hazretlerinin bildirdiği hadis-i şerifte; (Toprak Peygamberlerin cesetlerini çürütmez. Cuma günleri bana çok salevat okuyunuz! Ümmetimin okuduğu salevat, her Cuma günü bana bildirilir) buyuruldu. Ya Resûlallah! Sen mezarda çürüdükten sonra, selamlar nasıl bildirilir dediler. Cevabında; (Allahü teâlâ, toprağın Peygamberleri çürütmesini haram etmiştir) buyurdu. Bunlar gibi hadis-i şerifler gösteriyor ki, Peygamberler mezarlarında diridir, çürümezler. Evliya da, onların varisidir.”
Ayrıca hiç haram lokma yememiş, takva ehlinin cesedi de çürümez. Başka sebeple çürümemenin, şehitlik ile alakası da yoktur.
Sual: Bir Peygamberin, peygamber olduğu bildirildikten sonra peygamberliği geri alınabilir mi?
CEVAP
Peygamberlerde Emnül-azl sıfatı vardır. Emnül-azl, Peygamberlikten atılmazlar demektir. Bu sebepten dolayı her Peygamber, dünyada ve ahirette hep Peygamberdir.
Sual: Peygamberlerin de kendi aralarında üstünleri var mıdır varsa bunlar hangi peygamberlerdir?
CEVAP
Muhammed aleyhisselam Habibullahtır, İbrahim aleyhisselam Halilullahtır, Musa aleyhisselam Kelimullahtır, İsa aleyhisselam Ruhullahtır, Âdem aleyhisselam Safiyyullahtır ve Nuh aleyhisselam Neciyyullahtır. Bu altısı, diğer Peygamberlerden daha üstündür, bunlara Ülül'azm denir. Hepsinin üstünü, Muhammed aleyhisselamdır.
Sual: Bizim Peygamberimize kadar gelen peygamberlerin sayısı belli midir ve Kur’ân-ı kerimde bunların isimleri bildirilmiş midir?
CEVAP
Konu ile alakalı olarak Ma’lûmât-i Nâfi’a kitabında deniyor ki:
“Bu âlem, yani her şey yok idi. Allahü teâlâ, bunları yoktan var etti. Bu âlemin, kıyamete kadar insanlarla mamur olmasını istedi. Âdem aleyhisselamı topraktan yaratıp, Onun çocukları ile âlemi süsledi. İnsanlara dünyada ve ahirette rahat yaşamak, saadete kavuşmak için lazım olan şeyleri bildirmek için, içlerinden bazılarını Peygamber yaparak şereflendirdi. Bunlara yüksek mertebe vererek, başka insanlardan ayırdı. Bu Peygamberlere, Cebrâil aleyhisselam ismindeki bir melek ile emirlerini ve yasaklarını bildirdi. Bunlar da, bu emirleri, Cebrâil aleyhisselamın getirdiği gibi ümmetlerine bildirdi. Peygamberlerin birincisi, Âdem aleyhisselam, son geleni ise, Muhammed aleyhisselamdır. Bu ikisinin arasında, çok Peygamber gelip geçmiştir. Bunların adedini, ancak Allahü teâlâ bilir. İsimleri malum olan, bilinen yirmiyedisi şunlardır:
Âdem, Şît, İdrîs, Nûh, Hûd, Sâlih, İbrâhim, İsmâil, İshak, Yakûb, Yûsuf, Eyyûb, Lût, Şu'ayb, Mûsa, Yûşa, Hârun, Dâvud, Süleyman, Yûnus, İlyâs, Elyesa, Zülkifl, Zekeriyya, Yahya, Îsa ve Muhammed Mustafa aleyhimüssalatü vesselamdır. Bunlardan Şît ve Yûşa'dan başka, yirmibeşi Kur'ân-ı kerimde bildirilmiştir. Kur'ân-ı kerimde, Uzeyir, Lokman ve Zülkarneyn de yazılıdır. Fakat âlimlerimiz arasında, bu üçü için ve Tübba ile Hıdır için, Peygamber diyen olduğu gibi, velî diyen de vardır.”
Sual: Bütün Peygamberlerin iman ve ibadet olarak bildirdikleri hep aynı mıdır?
CEVAP
Bütün Peygamberler, hep aynı imanı söylemiş, hepsi ümmetlerinden aynı şeylere iman etmeyi istemişlerdir. Fakat, dinleri, yani kalp ile, beden ile yapılması ve sakınılması lazım olan şeyleri başka başka olduğundan, Müslümanlıkları da ayrıdır.
Sual: Gönderilen bütün Peygamberlerin esas vazifesi nedir, niçin gönderilmişlerdir?
CEVAP
Peygamberler Allahü teâlâ tarafından kullarına gönderilmiş insanlardır. Ümmetlerini Allahü teâlâya çağırmak, azgın, yanlış yoldan, doğru, saadet yoluna çekmek için gönderilmişlerdir. Davetlerini kabul edenlere, Cenneti müjdelemişler, inanmayanları ve inanıp da yapmayanları Cehennem azabı ile korkutmuşlardır. Onların Allahü teâlâdan getirdikleri her haber doğrudur, yanlışlık yoktur. Peygamberlerin hepsi aynı iman bildirmişlerdir. Peygamberlerin sonuncusu, Muhammed aleyhisselamdır. Onun dini bütün dinleri neshetmiş, yürürlükten kaldırmıştır. Onun kitabı, geçmiş kitapların en iyisidir. Onun dini kıyamete kadar bakidir. Kimse tarafından değiştirilmeyecektir. İsâ aleyhisselam gökten inecek, Onun dini ile amel edecek, yani Onun ümmeti olacaktır.
Sual: Musa ve İsa aleyhisselamın Peygamberliğine, gösterdikleri mucizeler delil oluyor ise, Muhammed aleyhisselamın gösterdiği mucizeler de Onun Peygamberliğine delil değil midir?
CEVAP
Musa ve İsa aleyhisselamın Peygamberlikleri mucizelerle belli olduğu gibi, Muhammed aleyhisselamın Peygamberliği de, mucizelerle meydandadır. Musa aleyhisselam zamanında sihir yani büyü, İsa aleyhisselam zamanında doktorluk, Muhammed aleyhisselam zamanında ise şiir, fesahat ve belagat yani güzel ve tartılı konuşmak sanatları çok ilerlemişti. Allahü teâlâ da; bu Peygamberlerine ümmetlerinin kıymet verdiği şeylerde mucizeler ihsan eyledi. Muhammed aleyhisselamın da, İsa aleyhisselam gibi, ölüyü dirilttiği ve Firavun ile adamlarının Musa aleyhisselama sihirbaz dedikleri gibi, Kureyş kafirlerinin de Muhammed aleyhisselama sihirbaz dedikleri kitaplarda açık ve uzun yazılıdır.
Muhammed aleyhisselam ümmi idi. Yani, mektebe gitmedi. Okuyup yazmadı. Hiçbir insandan ders almadı. Ümmi olduğu hâlde, tarih, fen, ahlak, siyaset ve sosyal bilgilerle dolu bir kitap ortaya koydu. Yalnız o kitaba uyarak dünyaya adalet yaymış olan hükümdarların yetişmesine sebep oldu.
Kur'ân-ı kerim, Muhammed aleyhisselamın hatta bütün Peygamberlerin mucizelerinin en büyüğüdür. Dinde reformcular, Muhammed aleyhisselamın daha çocuk iken, Şam yolculuğunda bir papazla birkaç dakika konuştuğu zaman, bütün bu bilgileri, o papazdan öğrendiğini söylerken, utanmaları, sıkılmaları lazım gelir. Bu kadar çürük, bu kadar gülünç bir iftira olamaz. Kâbe duvarında yıllarca asılı duran ve sahiplerini birer dâhi, birer kahraman derecesine yükselten ve binlerce şiir arasından seçilmiş bulunan fesâhat ve belâgat şaheseri yazıların birer paçavra gibi sökülüp indirilmesine ve yazarlarının başlarının eğilmesine sebep olan âyet-i kerimeler, o papazla birkaç dakikalık konuşmanın neticesi olamaz! Kur'ân-ı kerimin belâgatini yeniden anlamaya kalkışmaya, hiç lüzum yoktur. Çünkü, Arapçanın en yüksek zamanında, en salahiyetli mütehassıslara, üstünlüğünü imzalatmıştır. Arap edebiyatının mütehassısları olanlardan, Muhammed aleyhisselamın zamanında yetişenler arasında, Kur'ân-ı kerimin belâgatindeki ilahi üstünlüğü görüp de inanmayan yok gibidir.
Sual: Babanın oğlunu sevdiği kadar, Peygamberin de ümmetini sevdiği, emir ve yasaklarında faydalar bulunduğu, nasıl anlaşılır?
CEVAP
İsbât-ün-nübüvve kitabında konu ile alakalı olarak buyuruluyor ki:
“Sevgi görünmez, tutulmaz. Babanın oğluna olan sevgisi, oğluna karşı olan muamelesinden, hâllerinden, sözlerinden anlaşılır. İnsaflı bir kimse, Resûlullah efendimizin sözlerine dikkat ederse, insanları irşâd için uğraşmalarını, herkesin hakkını korumaktaki titizliğini ve güzel ahlakı yerleştirmek için merhametle çalışmalarını bildiren haberleri incelerse, Onun ümmetine olan merhametinin, sevgisinin, babanın oğluna olandan kat kat fazla olduğunu açıkça görür, iyi anlar. Onun şaşılacak işlerini, mübarek ağzından çıkan, Kur’ân-ı kerimdeki şaşılacak haberleri ve dünyanın sonunda olacak şeyleri bildiren sözlerini anlayan kimse, Onun, aklın üstünde yüksek derecelere erişmiş olduğunu ve aklın erişemeyeceği, anlayamayacağı şeyleri anlamış olduğunu hemen görür. Böylece, Onun söylediklerinin hep doğru olduğu meydana çıkar. İmâmı Gazâlî hazretleri buyuruyor ki:
“Bir şahsın Peygamber olup olmadığında şüphesi olan kimse, onun yaşayışını görmeli veya yaşayışını bildiren haberleri, insafla incelemelidir. Tıp veya fıkıh ilmini iyi bilen kimse, tıp veya fıkıh âliminin hayatını bildiren haberleri incelemekle, onun hakkında bilgi edinir. Meselâ, imâm-ı Şâfi hazretlerinin fıkıh âlimi veya Calinos'un tabip olup olmadığını anlamak için, bu ilimleri iyi öğrenmek, sonra bunların bu ilimler üzerindeki kitaplarını incelemek lazımdır. Bunun gibi, Peygamberlik üzerinde bilgi edinen ve sonra Kur’ân-ı kerimi ve hadis-i şerifleri inceleyen kimse, Muhammed aleyhisselamın Peygamber olduğunu ve Peygamberlik derecelerinin en üstünde bulunduğunu iyi anlar. Onun sözlerinin kalbi temizlemekte olan tesirlerini öğrenince ve bildirdiklerini yaparak kendi kalp gözü açılınca, Onun Peygamber olduğuna imanı, yakîn hâlini alır. (Bildiklerine uygun hareket edene, Allahü teâlâ, bilmediklerini bildirir!) ve (Sabahları, yalnız Allahü teâlânın rızasını kazanmayı düşünen kimseyi, Allahü teâlâ, dünya ve ahiret arzularına kavuşturur) hadis-i şeriflerinin doğru olduğunu her zaman görür. Böylece, bilgisi ve imanı kuvvetlenir.”
Sual: Nuh aleyhisselama "insanlığın ikinci atası" denmesinin sebebi, hikmeti nedir?
CEVAP
Bu konu hakkında kitaplarda, özetle şu bilgiler verilmektedir:
“İdris aleyhisselam göğe çıkarıldıktan sonra, insanlar doğru yoldan ayrıldı, putlara, heykellere tapmaya başladılar. Cenab-ı Hak, bunlara Nuh aleyhisselamı gönderdi. Nice yıl, onları dine davet etti. Yalnız oğulları Sâm, Hâm, Yâfes ile az kimse iman etti. Kendi oğlu Yâm yani Kenan bile iman etmedi. Alay ve işkence ettiler. Nuh aleyhisselam onlara beddua etti. Beşyüz yaşından sonra, gemi yapması emrolundu. Gemi bitince, tufan oldu. Müminler ile gemiye bindi. Gemiye binenlerin seksen kişi olduğu ve geminin üç kat olduğu Arâis-ül-mecâlis kitabında yazılıdır. Bu kitap Mısır'da basılmıştır. Her hayvandan da birer çift aldı. Oğlu Kenan’ı da gemiye çağırdı. ‘Ben, dağa çıkar kurtulurum’ dedi. Bir dalga geldi, oğlunu alıp boğdu. Sular dağları aştı. İnsanlar ve hayvanlar telef oldu. Altı ay sonra, yağmurlar durdu, sular çekildi. Gemi, Cûdî Dağı'na oturdu. İnsanlar, üç oğlundan türedi. Nuh aleyhisselama 'İkinci Âdem' denildi. Sâm’dan Arap, Fars ve Rum, Hâm’dan Hindistan, Habeş ve Afrika halkı, Yâfes’ten de Asyalılar ve Türkler meydana geldi. Bering Boğazı'ndan Amerika’ya da geçip yerleşenler oldu. Nuh aleyhisselam, bin yaşında vefat etti.”