Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:
Âmentü'nün Altı Esası  >  Müteşabih âyet ve hadisler  
 
Yazıcı için   Yazı boyutunu büyütmek için     
Müteşabih âyet ve hadisler

Sual: Müteşabih âyet ve hadisleri tevil etmek gerekir mi?
CEVAP
Kur’an-ı kerimde manası açık olan âyetlere Muhkem âyetler, manası açık olmayan, tefsire, izaha muhtaç olanlara Müteşabih âyetler adı verilir. Müteşabih olanlara açık manalarını vermek akla ve dine uygun olmazsa, uygun mana vermek, yani tevil etmek gerekir. Açık manalarını vermek günah olur. Âyetler gibi hadis-i şerifler de, muhkem ve müteşabih diye ikiye ayrılır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kur’anda yedi şey bildirilir: Yasak, emir, helal, haram, muhkem, müteşabih ve misaller. Helali helal, haramı haram bilin, emredilenleri yapın! Yasak edilenlerden sakının! Misal ve hikaye olanlardan ibret alın! Muhkem olanlara uyun! Müteşabih olanlara inanın!) [Hakim]

(Gece seher vakti, Allahü teâlâ dünya semasına iner)
, (Resulullah, Allah gökte diyen cariyeyi tasdik etmiştir) hadis-i şerifleri müteşabihtir. Mücessime ve Müşebbih fırkaları, (Allah cisim gibidir. Arş üzerinde oturur, iner, yürür) gibi şeylere inandıkları için kâfirdir. (Tatarhaniye, Milel ve Nihal)

[Mısır, Şam, Kudüs kadılıkları da yapmış olan Şafii fıkıh ve hadis âlimlerinden Muhammed ibni Cemaanin (Erreddü-alel-müşebbihi fi-kavlihi teâlâ Errahmanü alel Arş-isteva) kitabı bu konuda çok güzeldir.]

Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlânın yönü, karşıda bulunması yoktur, madde, cisim değildir. Sayılı değildir. Ölçülmez. Onda değişiklik olmaz. Mekanlı değildir. Bir yerde değildir. Zamanlı değildir. Öncesi, sonrası, önü arkası, altı üstü, sağı solu yoktur. Bunun için, insan düşüncesi, insan bilgisi, insan aklı, Onun hiçbir şeyini anlayamaz. Onun nasıl görüleceğini de kavrayamaz. El, ayak, yön, yer ve bunlar gibi, Allah için caiz olmayan kelimelerin, âyet ve hadislerde bulunması, bizim anladığımız ve bildiğimiz, bugün kullanılan manalarda değildir. Böyle âyet ve hadislere Müteşabihat denir. Bunlar, kısa veya uzun olarak, tevil olunur. Yani, Allah’a yakışacak başka mana verilir. Mesela, (Allah’ın eli, onların ellerinin üstündedir) ve (Arş’ın üzerine istiva eden Allah, nerede olursanız olun, sizinle beraberdir) mealindeki âyetler için, burada ne murat edilmişse, öylece inandım demeli. Allah’ın ilmi, bizim ilmimize, benzemez. Onun eli de, elimiz gibi değildir, istivası da bizim istivamıza benzemez, beraber olması bizim beraber olmamıza benzemez demelidir. (İtikadname)

Selefiyeciler, bu âyetin beraber olma kısmını tevil ediyorlar da, istiva kısmını tevil etmiyorlar. Tevil etmeyince ikincisindeki tuhaflığı görüyorlar da, birincisindekini göremiyorlar. Birçok âyette, (Onlar kördür) buyuruluyor. Kur’an-ı kerim ve hadis-i şerifler Kureyş lügatı ve lehçesi iledir. Kelimelere, 1400 yıl önce, Hicaz’da kullanılan manaları vermek gerekir. Zamanla değişip, bugün kullanılan manaları vermek yanlış olur.

Zıllullah için, Allah’ın gölgesi diyorlar. Âlimler, zıl [gölge] kelimesine himaye, koruma gibi manalar vermiştir. Mesela, (Ali, Veli’nin gölgesinde geçiniyor) denince, Ali’nin Veli’nin himayesinde olduğu anlaşılır.

(Allah, gölgesinden
[himayesinden] başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamette, yedi sınıf insanı kendi gölgesinde gölgelendirir.) [Buhari]

(Sultan, yeryüzünde Allah’ın gölgesidir.)
[Taberani] mealindeki hadislerde geçen gölge himaye demektir. Sultan, Allah’ın gölgesidir demek, (Sultan Allah’ın emirlerini uygulamak yetkisine sahip) demektir.

(Din, kılıçların gölgesi altındadır) hadis-i şerifi ise, (Din, devletin himayesi ile yayılır) demektir. Nasıl ki, Beytullah [Allah’ın evi] kelimesini, hâşâ Allah’ın barındığı ev olarak anlamıyorsak, gölge, el, yüz, istiva gibi kelimeleri de böyle anlamak gerekir.


Müteşabih nassların keyfiyeti bilinmez
Müteşabih olan âyetlerden üçünün meali şöyledir:
(Kıyamet günü bütün yeryüzü Allah’ın kabzasında [avcundadır]. Gökler Onun sağ eliyle dürülmüş olacaktır. O, müşriklerin şirkinden yüce ve münezzehtir.) [Zümer 67]

(Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır
[sıkıdır] dediler. Hayır, Allah’ın iki eli de açıktır.) [Maide 64]

(Allah’ın eli onların ellerinin üzerindedir.)
[Fetih 10]

Bu üç âyette bildirilen el, insan eli gibi bir el sanılır. Halbuki Allahü teâlâ hiçbir mahluka benzemez. O halde selef-i salihin [sahabe, tabiin ve tebe-i tabiin] gibi, (Yedullah’ın ve diğer müteşabih ifadelerin keyfiyetini Allah bilir) demek lazımdır. Bekara suresinin, (Doğu da batı da Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın vechi oradadır) mealindeki 115. âyetinde, vech kelimesi yüz olarak yazılırsa, Allahü teâlânın bir mahluk gibi yüzü olduğu anlaşılabilir. Vecihten kasıt nedir bilinmez. Nur suresinin, (Allah yerin ve göklerin nurudur) mealindeki 35. âyetinden Allah nur sanılır. Halbuki nur yaratıktır. Bunun da keyfiyeti meçhuldür.

Esas konumuzu teşkil eden âyet-i kerime ise şudur:
(O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a istiva edendir. Nerede olsanız, O sizinle beraberdir.) [Hadid 4]

Allahü teâlâ için yaratmak zor değildir, yaratması için altı güne ihtiyacı olmaz. Ol derse hemen olur. Kün feyekün âyetleri de bunu göstermektedir. Altı günde yarattığına inanırız, fakat keyfiyeti meçhuldür deriz. Bazı âlimler günden maksat devirdir demişlerdir. Gökleri yarattıktan sonra Arş’a istiva ettiği bildiriliyor. Arş’a istiva ettiğine inanırız ama keyfiyetini bilemeyiz. İbni Teymiyeciler gibi Arş’ta oturuyor demeyiz. Çünkü böyle söylemek onu mahlukata benzetmek olacağı için küfürdür. Âyetin sonunda ise, (Nerede olursanız olun, sizinle beraberdir) buyuruluyor. İbni Teymiyeci, bu âyeti tevil ediyor da ötekini tevil etmiyor. Bu da, bir kimsenin bir kimse ile beraber olması gibi elbette değildir. O zaman mahluka benzemiş olur. Allah her yerde demek de, mekan isnat edildiği için küfürdür. Bir hadis-i şerifte, (Allah her yerde hazır ve nazırdır) buyuruluyor. Halbuki Allah mekandan münezzehtir. O halde, (Allah her yerde hazır ve nazırdır) ifadesi mecazdır. Yani zamansız ve mekansız hiçbir yerde olmayarak hazır ve nazır demektir. (Eşedd-ül-cihad)

Vehhabiler, müteşabih âyet ve hadislere veya zahir ifadelere bakarak, (amel imandan parçadır) diyorlar. Günah işleyene mesela içki içene veya namaz kılmayana kâfir diyorlar. (Şu günahı işleyen Cennete giremez veya mümin değildir) demek, (O günahtan tevbe edilmezse, af veya şefaate uğramazsa, günahının cezasını çekmeden Cennete girmez) demektir. Çünkü zerre kadar imanı olan Cennete girecektir. Günah ile, imansızlık ayrı şeylerdir. (Hadika)

Tevilsiz yanlış anlaşılacak bazı hadis-i şerifler:
(Allahü teâlâ, gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamette, yedi sınıf insanı kendi gölgesinde gölgelendirir.) [Buhari] (Burada gölge himaye demektir.)

(Sultan, yerde Allah’ın gölgesidir.)
[Taberani] (Müslüman sultan yetkilidir.)
(Allahü teâlâ gece sabaha doğru yer semasına iner.) [Buhari] (Rahmeti iner.)

(Üç sınıf kimseye, Allahü teâlâ güler.)
[Taberani] (Gülmek, razı olmaktır.)
(Cennet kılıçların gölgesi altındadır.) [Müslim] (Cihat eden mümin Cennete gider.)
(Cennet anaların ayakları altındadır.) [Müslim] (Cennet, Müslüman ana babanın rızasındadır.)

(Namazı kasten terk eden kâfirdir.)
[Taberani] (Namazın farz olduğuna inanıp, tembellikle kılmayana kâfir denmez.)

(Mümin, zina ederken, şarap içerken ve hırsızlık ederken mümin değildir.)
[Müslim] (Bunlar, bu halde iken kâmil mümin değildir.)

Müteşabih nasslar
Sual:
Yed, vech, istiva, nüzul gibi kelimeler için keyfiyetini bilmeyiz ama, Allah’ın eli vardır, yüzü vardır, oturur, iner çıkar demekte bir sakınca var mıdır? İnsan görüp işitiyor, Allah da görüyor, insanın eli olduğu gibi Allah’ın da eli vardır, ama Onunkinin keyfiyetini bilemeyiz demekte mahzur var mıdır?
CEVAP
Bu müşebbihe fırkasının inancıdır. Bu, Allahü teâlâyı mahlukata [yaratıklara] benzetmek olur. Yaratan yaratıklara asla benzemez El, yüz, bir organı hatırlatır. Bir hadis-i şerif meali:
(Allahü teâlâ, hatıra gelen her şeyden uzaktır.) [Diya-ül kulüb]

Bir âyet-i kerime meali de şöyledir:
(Leyse kemislihi şey’ün [Onun benzeri hiçbir şey yoktur, O hiçbir şeye benzemez.]) [Şura 11]

Eli ayağı var, kalbi var, gözü kulağı var demek, Onu bir şeye, yaratıklara benzetmek olur. O, hatırımıza gelen her şeyden münezzehtir.

(Tatarhaniyye)
fetva kitabında, (Milel ve Nihal) kitabında ve bütün Ehl-i sünnet kitaplarında (Mücessime) ve (Müşebbihe) fırkalarının, (Allah, Arş üzerinde oturur, iner, yürür, eli vardır) gibi şeyler söylediklerinden dolayı kâfir oldukları yazılıdır.

Allahü teâlânın görmesi göz ile değildir, işitmesi kulak ile değildir. Kur’an-ı kerimde geçen Yedullah kelimesindeki yed, hiçbir zaman organ olan el anlamında değildir. Vech, yüz anlamında değildir. İstiva da oturmak anlamında değildir. İstiva, sahip olmak, malik olmak, emri altında olmak demektir. Diğerleri de böyledir. Selefi salihin denilen eski âlimler, (Allah’ın eli vardır ama bilmeyiz) dememişler, (Yedullah’ın ve diğer müteşabihlerin keyfiyetini Allah bilir) demişlerdir. Selefi denilen kimseler, selefi salihin gibi söylemiyorlar, (Keyfiyetini bilmeyiz ama Allah’ın eli vardır) diyorlar. Selefi salihin böyle söylemiyor. (Yedullahın keyfiyetini bilemeyiz) diyor. Aradaki farkı anlamalı, küfre düşürücü benzetmelerden uzak durmalıdır.

 
Geridön
 





Dünya Namaz Vakitleri


Türkiye Takvimi


Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.