Birçok talebesi, dergahı olan bir şeyhi, yıllar sonra talebelerinden biri perişan halde, Bağdat'ta tellallık yaparken görmüş. Acaba yanlış mı görüyorum diye tekrar tekrar bakmış. Evet gördüğü o zat. Yanına varıp sormuş:
- Siz falan zat değil misiniz?
- Evet benim, sen de falancasın.
- Hocam söylemek mecburiyetinde değilsiniz; fakat çok merak ettim, bu hallere niye düştünüz?
- Söylememde bir mahzur yok. Bilin ki siz ibret alın bu hallere düşmeyin.
Bir gün evime misafir gelmişti. Yemekte balık vardı. Misafire ikram etmeden önce balığın iyi taraflarını kendime ayırıp kılçıklı tarafını ona verdim. İşte başıma ne geldiyse bundan geldi. Dinimizde, Müslümanın Müslüman kardeşini kendisine tercih etmesi gerekir. Mevcut olan iki şeyden iyisini ona vermesi gerekir. Vermeyen benim gibi cezasını çeker.