Ateist diyor ki:
Sual: İnsanın yaratılışı, Kur’anda çamurdan, topraktan, sudan falan denilerek on çeşit farklı ifade vardır. Bunlar çelişki değil mi? İşte âyetler:
1- Döllenmiş Yumurta
O, insanı alekadan yarattı. (Alak 2) [Aleka’yı, embriyo, döllenmiş yumurta veya kan pıhtısı olarak tercüme edenler oluyor.]
2- Nutfeden
O insan, [rahme] akıtılan meninin içinden bir nutfe [sperm] değil miydi? (Kıyamet 37)
Rahimlere atılan meniden insanı yaratan siz misiniz, yoksa biz mi? (Vakıa 58-59)
O, insanı bir damla nutfeden [spermden] yarattı. (Nahl 4)
Biz insanı katışık bir nutfeden [sperm ile ovumun birleşmesinden] yarattık. (İnsan 2)
3- Sudan
Her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? (Enbiya 30)
Allah, her dabbeyi [her hayvanı, her canlıyı] sudan yarattı. (Nur 45)
Sudan bir insan yaratıp onu nesep ve sıhriyete dönüştüren Odur. (Furkan 54)
4- Topraktan
Allah nezdinde İsa'nın durumu, Âdem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona ol dedi ve oluverdi. (Al-i İmran 59)
Sizi topraktan yaratması, Onun [varlığının] delillerindendir. (Rum 20)
O sizi yerden [topraktan] yarattı. Ve sizi o yerde yaşattı. (Hud 61)
Sizi yerden [toprakta] yarattık; yine sizi o yere [toprağa] döndüreceğiz. (Taha 55)
5- Balçıktan
Biz insanı, kuru çamurdan, şekillenmiş balçıktan yarattık. (Hicr 26)
O sizi çamurdan yarattı. (Enam 2)
Biz insanı süzme çamurdan yarattık. (Müminun 12)
O, insanı, pişmiş [tuğla gibi] bir balçıktan yarattı. (Rahman 14)
6- Toprak ve Meni
Allah sizi topraktan, sonra meniden yarattı. (Fatır 1)
Yarattığı her şeyi güzel yaratan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayan Odur.
Sonra onun zürriyetini, değersiz, hakir bir sudan [meniden, spermden] üretti. (Secde 7,8)
7- Topraktan, nutfeden, alekadan
Ey insanlar, eğer öldükten sonra dirilmekten şüpheniz varsa, [bilin ki] biz, sizi topraktan, sonra nutfeden [spermden] sonra alekadan [embriyodan] sonra yapısı belli belirsiz bir et parçasından yarattık. (Hac 5)
Sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alekadan [embriyodan] yarattı. (Mümin 67)
Allah sizi topraktan, sonra nutfeden [spermden] yarattı. (Fatır 11)
8- Aşamalardan geçerek
Sizi merhalelerden [aşamalardan] geçirerek O yarattı. (Nuh 14)
9- Tek nefisten
O, sizi bir tek nefisten [Âdem’den] yarattı. (Enam 98, Zümer 6)
Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. (Hücurat 13)
10- Yoktan yarattı
İnsan düşünmez mi ki, o hiçbir şey değil iken biz onu yoktan yarattık. (Meryem 67)
CEVAP
Ateist bunları meallere bakarak yazmış. Halbuki bu ilim işidir. Arapça’nın inceliklerini ve tefsir ilmini bilmek ve Resulullah efendimizin bu âyetleri nasıl açıkladığına vakıf olmak gerekir. Her zaman yazıyoruz, meallerden din öğrenilmez. Tıp kitabı okumakla doktor olup ameliyat yapılmaz. Anayasa kitabını okuyan hukukçu olamaz, Anayasayı da anlayamaz. Yüzme bilmeyen birinin eline bir tahta verip okyanusun ortasına bırakarak, tarif edildiği gibi sen burada yüzmeyi öğren denmez. Mealden dinin hükümleri öğrenilmez.
Türkçe’de olduğu gibi her dilde deyimler vardır. Manası ile söylenen farklı olur. Mesela bir kimseye gözümden düştün veya gözüme girdin denilse, göz ile hiç alakası olmadığını Türkçe bilen herkes bilir. Birine gözüme girdin, seni çok sevdim, yanımda çok itibarın var, seni takdir ediyorum dense, bunlar birbirinden farklı şeyler değildir. Farklı kelimeler kullanmakla başka şeyler söylenmiş olmuyor.
Şimdi maddeler halinde açıklayalım:
1- Bu âyette, insanın alekadan yaratıldığı bildiriliyor. Aleka = Embriyo, erkekten gelen sperm [meni] ve dişiden gelen ovumun [yumurtanın] birleşmesiyle, yani döllenme ile oluşan organize yapıdır. Embriyo zamanla cenin ve çocuk oluyor.
2- Burada, insanın spermden meydana geldiği söyleniyor. Herkes bilir ki başlangıç olarak elbette çocuk spermden meydana geliyor. İnsan suresinin ikinci âyetinde ise, biraz daha açıklamalıdır. Katışık nutfe deniyor. Yani erkekten gelen spermin ve kadından gelen ovumun birleşmesiyle meydana geliyor deniyor. Bunun çelişki neresindedir?
3- Her canlının sudan yaratıldığı bildiriliyor. Sperm de içi hücre dolu bir sudur. Yine insanın meniden geldiği bildiriliyor.
4- Burada ilk insanı yani Âdem aleyhisselamı topraktan yarattığı bildiriliyor. Sonraki insanların oluşumu ile bunun ne ilgisi vardır ki çelişki olsun.
5- Bu maddede de, insanın çamurdan yaratıldığı bildiriliyor. Çamur, sulandırılmış toprak demektir. Hadis-i şerifte açıklandığına göre, Allahü teâlâ dünyanın her yerinden alınan toprağın çamur haline getirilmesini emrediyor, bu çamur iyice yoğruluyor. Bu çamurdan bir insan heykeli meydana getiriliyor. Güneşte kalarak pişmiş tuğla gibi oluyor. Sonra, Allahü teâlâ bu heykele can veriyor ve Âdem aleyhisselam meydana geliyor. İlk insanın topraktan veya çamurdan yaratıldı denmesinde bir çelişki yoktur.
6- Burada ilk insanın topraktan, çamurdan meydana geldiğini, sonrakilerin ise, meni vasıtası ile ürediği bildiriliyor. Diğerleri ile çelişkili bir durum yoktur.
7- Burada ise öteki âyetlerin bir nevi açıklaması yapılıyor. İnsan önce topraktan, meydana geldi. Sonraki insanlar da sperm vasıtası ile çoğaldı. Sperm de kadında meni ile aleka halini, sonra cenin halini aldığı bildiriliyor. Yani çocuğun meydana geldiği devreler anlatılıyor. Burada da hiç çelişki yok.
8- Bu âyette de yedinci maddedeki durum açıklanıyor. İnsanın belli devreler, aşamalar halinde meydana geldiği açıklanıyor.
9- Burada da, bütün insanların tek kişiden Hazret-i Âdem’den geldiği bildiriliyor. İkinci âyette de, Hazret-i Havva validemizle Hazret-i Âdem’den geldiği bildiriliyor. Bu ikisi farklı bir şey değildir.
10- Bu son maddede ise, ortada hiçbir şey yokken, ilk insan topraktan, sonrakiler de meni vasıtası ile yaratılmış oluyor. Bu on maddenin hiç biri, diğeriyle çelişkili değildir.
Netice:
1- Allahü teâlâ her şeyi yoktan yarattı. Yani Onun yaratmasından sonra var oldular.
2- Hazret-i Âdemi topraktan yarattı. Ondan Havva validemizi yarattı.
3- Bu ikisinden diğer insanları [sperm, ovum vasıtasıyla] yarattı.
4- Bunları ve yaratmasındaki aşamaları âyetlerinde bildirdi.
Aslında âyetlerde çelişki olmadığını ateist kılığına giren yabancılar da pek iyi biliyorlar. Maksatları, çamur at izi kalır düşüncesiyle Müslümanların zihinlerini karıştırmaya çalışıyorlar. Fen bilgisini iyi bilen, Müslüman bunların tuzağına düşmez.
Sual: Çocuk dünyaya gelince, beş duyu organı, sırayla mı yoksa hemen mi verilmektedir?
CEVAP
İmâm-ı Rabbânî hazretleri İsbât-ün-nübüvve kitabında konu ile alakalı olarak buyuruyor ki:
“İnsan, yaratılışında her şeyden habersizdir. Hâlbuki, insanın dışındaki mahluklar o kadar çoktur ki, Allah'tan başka kimse bilmez. Bunu, Müddessir suresinin 31. âyeti bildirmektedir. Çocuk, idrâk, anlama aletleri ile âlemleri anlamaya başlar. Mahlukların her cinsine bir âlem diyoruz.
İnsanda ilk yaratılan idrâk aleti lems, dokunma hassasıdır. İnsan, bu hassası ile, soğuğu, sıcağı, yaşı, kuruyu, yumuşağı, katıyı ve benzerlerini anlar. Lems hassası renkleri, sesleri anlayamaz.
Sonra görme hassası yaratılır. Bununla, renkler, şekiller anlaşılır. Görmekle anlaşılan şeyler, lems âleminden daha geniştir.
Sonra, işitme hassası açılır. Bu his organı ile sesler, nağmeler anlaşılır.
Sonra tat duyma hassası yaratılır.
Sonra, koku alma hassası yaratılır.
Böylece his âlemini tanıtan beş duyu kuvveti tamamlanır.
Yedi yaşına doğru temyîz kuvveti yaratılır. Bununla, his kuvvetleri ile anlaşılamayan şeyler anlaşılır. Bu kuvvet, his kuvvetleri ile idrâk olunan, anlaşılan şeyleri birbirlerinden ayırır.
Daha sonra akıl yaratılır. Akıl, temyîz kuvveti ile ayrılmış, faydalı, zararlı, iyi, fena oldukları anlaşılan şeylerden, lazım, caiz, mümkün, imkânsız olanları ayırır. Akıl, temyîz ve his kuvvetlerinin anlayamadığı şeyleri anlar.
Allahü teâlâ, bazı seçtiği kullarında, akıldan sonra başka bir kuvvet daha yaratır. Bununla, aklın bilemediği, bulamadığı ve ileride olacak şeyler anlaşılır. Buna nübüvvet yani peygamberlik kuvveti denir.
Temyîz kuvveti, akıl ile anlaşılan şeyleri anlayamadığı için, bunlara inanmıyor. Akıl da, peygamberlik kuvveti ile anlaşılan şeyleri anlayamadığı için, bunların var olduklarına inanmıyor. Anlamadığını inkâr etmek, anlamamanın, bilmemenin ifadesi oluyor. Bunun gibi, kör olarak dünyaya gelen, renkleri, şekilleri hiç işitmese, bunları bilmez, varlıklarına inanmaz.
Allahü teâlâ, nübüvvet kuvvetinin de bulunduğunu kullarına bildirmek için, bu kuvvetin benzeri olarak, insanlarda rüyayı yarattı. İnsan ileride olacak şeyi, açıkça veya Âlem-i misâldeki şekli ile rüyada görmektedir.”