Ömründe hiç nafile kılmayana ceza verilmez
Sual: Bir gazetede, “İnsanlar geçmişte kılamadıkları farz namazlarını kılmak için ne kadar acele etseler o kadar isabet etmiş olurlar. Çünkü namazın borcundan kurtulmanın tek çaresi, hemen kaza etmektir. Kaza kılmak çok mühimdir. Çünkü başka türlü namaz borcundan kurtulmak söz konusu olmaz. Ancak, bu borçtan kurtulmak için vakit namazlarının önündeki ve sonundaki sünnetleri kılmayıp, yerine kaza kılmak caiz ve sahih olsa da, bir kazanıp bir kaybetmek söz konusu olur, bu durumda. Kazandığı, geçmişte kılamadığı namazı kılmakla borcundan kurtulmaktır. Kaybettiği de, bu namazı kaza ederken sünnetleri kılmayıp onların sevabından mahrum kalmasıdır. Yani bir kazanırken, bir kayba uğranılmamalı. Kaza kılarak kazanırken sünneti terk ederek kayba düşülmemelidir” diyen yazarın görüşünde isabet var mıdır?
CEVAP
Sözleri tenakuzlu ve yanlıştır. Çünkü yazar kendi görüşünü bildiriyor, dinimizin hükmünü bildirmiyor. Kendi görüşü dinde senet değildir. İctihadları senet olanlar hakiki âlimlerdir.
Mesela onlardan birisi olan imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Zekat niyeti ile fakire bir altın vermek, yüz bin altın sadaka vermekten daha sevaptır. Çünkü zekat vermek, farzı yapmaktır. Sadaka ise, nafile ibadettir. Farz ibadetin yanında nafilelerin hiç kıymeti yoktur. Deniz yanında, damla bile değildir. Şeytan aldatarak, kazaları kıldırtmayıp ve zekat verdirmeyerek, nafileleri güzel gösteriyor. (3/17)

Farzların yanında nafilelerin hiç kıymeti yoktur. Bir farzı vaktinde yapmak, bin yıl nafile ibadetten daha çok faydalıdır. Hangi nafile olursa olsun, ne kadar halis niyetle yapılırsa yapılsın hepsi böyledir. Hatta farzları yaparken, bu farzın sünnetlerinden bir sünneti, hatta bir edebi gözetmek de böyle çok faydalıdır. (1/29)

Bir hadis-i şerifte, (Allahü teâlânın bir kulunu sevmemesi, onun faydasız şeylerle uğraşmasından anlaşılır) buyuruluyor. Bir farzı yapmayıp, bir nafile ibadeti yapmak da, boşuna uğraşmaktır. (1/123)

Nafilenin kıymeti, farzın yanında hiç gibidir, deniz yanında bir damla gibi bile değildir. Sünnet de farzın yanında böyledir. (1/260)

Zekat niyeti ile fakire bir altın vermek, yüz bin altın sadaka vermekten daha sevaptır. Çünkü, zekat vermek, farzı yapmaktır. Farzın yanında nafilelerin hiç kıymeti yoktur. Şeytan aldatarak, farzların kazasını kıldırtmıyor, nafile kılmayı, zekat verdirmeyip, nafile hayırları, göze güzel gösteriyor. (1/29)

Hanefi mezhebi âlimlerinden Abdülhak-ı Dehlevi hazretleri, “(Farz namaz borcu olanın nafile kılması, hamile kadının doğumu yaklaşmışken, çocuğunu düşürmesine benzer. Artık bu kadına, hamile de, ana da denmez. Bu kimse de böyle olup, farz namazlarını ödemedikçe, Allahü teâlâ, nafile namazlarını kabul etmez) mealindeki hadis-i şerif, farz borcu olanların, sünnetlerinin de kabul olmayacağını göstermektedir” buyuruyor. Abdülkadir-i Geylani hazretleri de buyuruyor ki: (Farz borcu varken sünnet ile meşgul olmak ahmaklıktır.) [F. Gayb m. 48]

Allahü teâlâ, (Bana farzla yaklaşılır), Resulü de, (Kaza borcu olanın aynı cins nafilesi kabul olmaz) buyururken, âlimler de, (Kazası olanın, sünnet kılması ahmaklıktır), (Sünnetler farzın yanında denizde damla değildir) derken, Allah’ın emri olan farzı tehir ettirerek yerine nafile kıldırmak çok yanlıştır. Ömründe hiç nafile kılmayana, ceza verilmez. Ama bir farzı terkin cezası çok büyüktür. (Düşman karşısında, bir farz namazı terk etmenin cezası, 700 büyük günaha bedeldir.) [C. Fetava]

www.ailevekadin.com