Bid'at ve bidat ehli olanlar

Sual: Bid’at kaç türlüdür?
CEVAP
Resulullah efendimizin ve Onun dört halifesinin zamanlarında dinde olmayan bir inanışı, bir işi, bir sözü ortaya çıkarmak ve böyle bir bozukluğu yaymak ve bundan sevap beklemek yasak edilen bid'at olur. Bid'at üç türlüdür:
1- İslamiyet’in küfür alameti dediği şeyleri zaruret olmadan kullanmak, en kötü bid'attir.
2- Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uymayan inanışlar da kötü bid'attir.
3- İbadet olarak yapılan yenilikler, reformlar, amelde bid'at olup büyük günahtır. (c.2, m.19)

İbadetlerde böyle değişiklik yapanlara da bid'at ehli denir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Her bid'at sapıklıktır.) [Müslim]

(Bir bid'at çıkaranın namazı, orucu, haccı, umresi, cihadı, tevbesi, farzı, nafilesi ve hiçbir iyiliği kabul olmaz, hamurdan [yağdan] kıl çıkar gibi, dinden çıkması kolay olur.) [İbni Mace]

(Allahü teâlâ, bid'at ehlinin ne duasını ne zekatını ne haccını, ne namazını, ne de sadakasını kabul eder, yağdan kıl çıkar gibi dinden çıkar.) [Deylemi]

(Bid'at ehli, bid'atini Allah rızası için terk etmedikçe, hiçbir ameli kabul olmaz.) [Deylemi, İbni
Neccar, Ebu Nasr, İbni Ebi Asım]

(Bid'at ehlinin tevbesi, bid'ati bırakana kadar kabul olmaz.) [Taberani] (Tevbesi kabul olmaz demek, bid'at ehli, bid'atinden sevap beklediği, iyi bir iş yaptığını sandığı için tevbe etmeyi düşünmez. Bu bid'atten vazgeçmediği için de ibadeti kabul olmaz.)

(Bid'at ehlinin hiç birisi Sırattan geçemez, Cehenneme düşer.) [İbni Asakir]

(Bid’at çıkarıp, onunla amel edenlere lanet olsun.) [Dare Kutni]

(Bid’at çıkarana da, onu himaye edene de lanet olsun.) [Buhari]

(Bir zaman gelir, sünnetim unutulur, bid'atler çıkar. Sünnete uyanlar garip olur, yalnız kalır. Bid'atlere uyan ise, kendilerine çok yardımcı bulur.) [Şir’a]

(Amellerin en hayırlısı farzlar, en kötüsü de bid'atlerdir.) [Beyheki]

(Bid’at ehli, yaratıkların en kötüsüdür.) [Ebu Nuaym]

(Ümmetim gruplaşacak, bid'atlere bulaşacak, tıpkı kuduzun ısırıp da, kuduranda hiçbir yer kalmayıp her tarafını sardığı gibi, bu bid'at de onların her hallerine bulaşacaktır.) [Ebu Davud]

(Ümmetim 73 fırkaya ayrılır, [bid’at ehli olan] 72’si Cehenneme gider. Yalnız bir fırka kurtulur. Cehennemden kurtulan fırka, benim ve Eshabımın gittiği yolda gidenlerdir.) [Tirmizi] (Bu fırkanın ise, Ehl-i sünnet vel-cemaat olduğu icma ile bildirildi.) [Mekt. Rabbani, Hadika]

Ahmed bin Muhammed Tahtavi hazretleri buyuruyor ki:
Fırka-i naciyye, bugün dört mezhepte toplanmıştır. Bu zamanda bu dört hak mezhepten birine uymayan, bid'at ehlidir. (Tahtavi)

(Bid'atler yayıldığı zaman ilmi olanlar bunu açıklasın. Eğer açıklamayıp ilmini gizlerse, Allah’ın indirdiği Kur’anı gizlemiş olur.) [İbni Asakir]

(Bid'atler çıkınca âlim ilmini açığa çıkarsın! İlmini açıklamayana lanet olsun!) [Deylemi]

İmam-ı Malik hazretleri, (Bid'at ehlinin şahitliği kabul olmaz) buyurdu. O halde bid’atlerden çok sakınmalıdır.


Bid’at ehli ile dostluk kurmak
Sual:
Bid’at ehli ile dostluk kurmakta mahzur var mı?
CEVAP
Bid’at ehli ile arkadaşlık yapmak, oturup onunla sohbet etmek caiz değildir. İmam-ı Rabbani hazretleri (İyi biliniz ki, bid'at ehli ile konuşmak, kâfirle arkadaşlık etmekten, kat kat daha fenadır. Bid'at ehlinden yılandan, canavardan kaçar gibi kaçmak gerekir) buyurdu. (m.260)

Bid'at ehlinden başka herkese, dosta ve düşmana, Müslümana ve kâfire, daima güler yüz, tatlı dil göstermelidir. Bid'at ehline ve münafıklara ve açıkça günah işleyenlere tatlı dil ve güler yüz caiz olmadığı için, zaruret olmadıkça, bunlarla karşılaşmamaya, görüşmemeye çalışmalı, görüşülürse, zaruret miktarını aşmamalıdır. (Nikaye)

Bid'at ehli ile görüşmeyi yasaklayan hadis-i şeriflerden bazıları şunlardır:
(Bid'at sahibine hürmet eden, İslamiyet’i yıkmaya yardım etmiş olur.) [Taberani]

(Bid'at ehline sert davran! Allahü teâlâ, onlara düşmandır.) [İbni Asakir]

(Onlardan kaçın! Sizi dalalete, fitneye düşürmesinler.) [Müslim]

(Hasta olurlarsa, ziyaretlerine gitmeyin!) [Ebu Davud]

(Karşılaşınca, onlara selam vermeyin!) [İbni Mace]

(Onlarla birlikte bulunmayın, birlikte yiyip içmeyin!) [Ukayli]

(Onların cenazelerine gitmeyin, onlarla birlikte namaz kılmayın!) [İbni Hibban]

(Onlar benden değil, ben de onlardan değilim. Onlarla cihad, kâfirlerle cihad gibidir.) [Deylemi]

(Kim bid'at ehlinden buğz ederek yüz çevirirse, Allahü teâlâ onun kalbini korkulardan emin kılar ve imanla doldurur. Bid'at ehline sert muamele edeni de, en büyük korku gününde emin kılar. Bid'at ehlini hakir ve zelil göreni de, Cennette yüz derece yükseltir. Bid'at ehline selam veren veya onu sevindirici şeyle karşılayan, Kur’an-ı kerimi küçümsemiş olur.) [Hatib]

(Bir bid'at ehli öldüğünde İslam’da bir fetih vuku bulmuş gibi olur.) [Hatib]

(Bir bid'at çıkaran, ölmeden önce mutlaka onun kötülüğüne maruz kalır.) [Taberani]

(Bid’at ehlinden ilim öğrenmeye çalışmak, kıyamet alametlerindendir.) [Taberani]

(Bid'at çıkarana, bunu yapana şeytan çok ibadet yaptırır, onu çok ağlatır.) [Mekt. Masumiyye c.2, m. 110]

Seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri Gunye’de buyuruyor ki:
Hadis-i şerifte (Bid'at ehline, Allah için sert bakanın kalbini, Allahü teâlâ imanla doldurur ve korkulardan emin kılar) buyurdu. Tasavvuf büyüklerinden Fudayl bin Iyad, “Bid'at söyleyenleri ve yapanları sevenlerin ibadetlerini, Allahü teâlâ kabul etmez ve kalblerinden imanlarını çıkarır. Bid'at ehlini sevmeyenin ibadeti az olsa da, Allahü teâlânın bunu affetmesi umulur. Yolda bid'at sahibine karşı gelirsen, yolunu değiştir” buyurdu. Süfyan bin Uyeyne de, “Bid'at ehlinin cenazesinde bulunana cenazeden ayrılıncaya kadar, Allahü teâlâ gadab eder” buyurdu. (Mektubat-ı Masumiyye c.4, m.29)

Bid’at ehlinden böyle uzak durmanın sebebi bid’atin çok kötü bir iş olduğu içindir. Çünkü bid’at çıkaran dine ilave yapıyor, Allah adına, Resulü adına hükümler koymuş oluyor. Allah’ın ve Resulünün koyduğu hükümleri beğenmemiş oluyor. Her günahtan daha büyüğünü işlemiş oluyor.


Bid’at ehli ile niçin birleşilmiyor
Sual:
Peygamber efendimiz, (Allah’ın kulları, kardeş olun) buyurduğuna göre, birbirlerinin hatalarını görmeyip Ehl-i sünnet ile bid’at ehli niçin birleşmiyor?
CEVAP
Bu hadis-i şerifin manası, (Kardeş olmanızı sağlayacak şeyleri yapın) demektir. Buna göre, bid’at sahiplerinin, hak yolda bulunan Müslümanlarla kardeş olabilmeleri için, bid’ati terk etmeleri ve sünneti kabul etmeleri gerekir. Bid’ate devam edip de, Ehl-i sünnet olanları kendileri ile kardeş olmaya çağırmaları, açık sapıklık ve çirkin bir hiledir. (Umdet-ül-kari)

Bid’at ehli ile görüşmeyi yasaklayan hadis-i şeriflerden bazılarını yukarıda bildirdik.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Bugün kalbler kararmış olduğundan, bazı bid’atler güzel görünse de, hepsinden kaçınmak gerekir. Kıyamette hepsinin zararlı olduğu anlaşılacaktır. Hadis-i şerifte, (Her bid’at sapıklıktır) buyuruldu. [Kur’an-ı kerimde ise, (Bazı şeyleri faydalı sanıp seversiniz, halbuki sizin için zararlıdır) buyuruldu. (Bekara 216)]

Bid’atin zararı büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir bid’at çıkarınca, bir sünnet kaldırılmış, eksiltilmiş olur.) [İ.Ahmed]

(Bid’atten sakının; her bid’at dalalettir ve her dalalet ehli de ateştedir.) [İbni Asakir]


Bid’at ehlini hoş görme
Sual:
Bir yazar, (Mezhepsiz yazarların kitaplarında, yanlışlık ve bid'at de olsa, hoş görmek, yumuşak davranmak ve bir kardeş olarak onları sevmek gerekir! Mezhepsiz âlimlerin, kitaplarından uygun olanı alırız, yanlış olanı atarız) diyor. Bu caiz midir?
CEVAP
Yazar, (Bid’at ehline sevgi ile bakmalı, kardeş olmalıyız) diyor. Peygamber efendimiz de, (Bid’at ehline, selam vermeyin, sert davranın! Allah, onlara düşmandır. Onlardan kaçın! Sizi dalalete, fitneye düşürmesinler! Onlarla birlikte bulunmayın, onlarla namaz kılmayın, birlikte yiyip içmeyin, cenazelerine gitmeyin, kız alıp vermeyin! Ben onlardan değilim, onlar da benden değildir) buyuruyor. Resul-i ekrem efendimiz böyle buyururken, yazarın öyle davranması caiz olur mu?

(Kitaptaki faydalı yeri alır, zararlısını atarım) demek çok yanlıştır. Bir kitapta, itikadı zedeleyen, insanı küfre düşürücü bir ifade bulunursa, elbette o kitap çok zararlıdır. Kitap bilgi öğrenmek için okunur. Bilmediği bir şey onu küfre düşürebilir, ebedi felaketine sebep olabilir. Bir şeyin hak veya bâtıl, faydalı veya zararlı, iyi veya kötü olduğunu bilen, o konudaki kitabı niçin okusun? Bilmiyorsa, bâtılı hak, kötüyü iyi, zararlıyı faydalı zannedebilir. Pisliğin içinde faydalı şey ararken, üstüne necaset bulaşmasa bile, en azından kokusundan zarar görür. Bunun için mezhepsizlerin kitaplarını okumak çok zararlıdır. Dinimiz noksan değil ki, bir mezhepsizin kitabına ihtiyaç duyulsun. İslam âlimleri her meseleyi halletmiştir. Yenilik, reform âdetlerde olur, ibadetlerde yenilik olmaz.

Kötü âlim, mezhepsiz âlim olur. Fakat mezhepsizliği över gibi, (Mezhepsiz âlimlerin iyi yönlerini almalıyız) demek hoş değildir.

Sivri akıllının biri, şeytanı görmek istermiş. Bir evliyaya yalvarmış. Evliya da, (Şeytandan insana fayda gelmez) demişse de, adam çok yalvarmış. Nihayet duası kabul olup şeytanı görmüş. Şeytan, bunu görünce, (Seni bir vuruşta öldürürdüm. Ancak ömrüne daha kırk yıl var) demiş. Adam ise, (Yirmi yıl günah işlerim. Sonra tevbe eder, kalan yirmi yılı da ibadetle geçiririm) demiş. Fakat, yirmi yıl yaşamadan günahlar içinde ölmüş. Şeytanın yoldaşlarının kitaplarını okuyanların, oradaki zehirlerden etkilenmemesi mümkün değildir. Zehirle şaka olmaz. Azıcık zehirden ne zarar gelir denmez. Yahut elimi bir defa yılanın veya aslanın ağzına koysam, acaba bir zararı olur mu demek ahmaklık olur. Aslan, insanın canını alır. Şeytan ve yoldaşları ise, insanın sonsuz felaketine sebep olurlar.


Kâfir ve bid’at sahibi
Sual:
Mektubat-ı Rabbani’de, (Bid’at sahibi ile arkadaşlık etmek, kâfirle arkadaşlık etmekten, daha fenadır) deniyor. Yani bid’at sahibi olmak, kâfir olmaktan daha mı kötüdür?
CEVAP
Kâfir denmiyor, kâfir olmaktan daha kötü de denmiyor. Kâfirlerle arkadaşlık etmekten daha kötü deniyor. Çünkü Müslüman, genelde kâfirin kötü olduğunu bilir, ona inanmaz. Fakat bid’at sahibinin namaz kıldığını, dine uygun yaşamaya çalıştığını görünce, ister istemez, kalbi ona meyledebilir. Bozuk sözlerinin, bozuk itikadının tesiri altında kalabilir. Bu ise, onu felakete götürür. Çünkü bid’at ehlinin namazı, orucu ve diğer ibadetleri kabul olmaz. Bid’at ehlinden yılandan, aslandan kaçar gibi kaçmak gerekir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kişinin dini, arkadaşının dini gibidir, kiminle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin.) [Hakim]


Bid’at ehli Cennete girecek mi?
Sual:
Bid’at ehli Müslüman doğrudan Cennete giremez mi?
CEVAP
Bid’at ehli, imanındaki bozukluk sebebiyle mutlaka Cehenneme girecektir. Affedilmeleri mümkün değildir, yani affedilmeyecekleri bildirilmiştir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ümmetim 73 fırkaya ayrılır, 72’si Cehenneme gider, yalnız bir fırkası kurtulur. Bu fırka, benim ve Eshabımın yolunda gidenlerdir.) [Tirmizi]

Bid’at ehli, iman ile ölürse sonunda elbette Cennete gider; fakat bu zamanda Ehl-i sünnet itikadında olmayanın küfre düşmemesi, iman ile ölmesi imkansız denecek kadar zordur. Çeşitli haramları işlemekten çekinmeyen Ehl-i sünnet itikadındaki kimsenin de bid’at ehli gibi küfre düşmesi çok kolay olur. Namaz kılmayan içki içen bir kimsenin küfre düşmesi an meselesidir. Çünkü onda dini kaygı kalmamıştır. Rahatça küfre düşürücü söz ve harekette bulunabilir. Namaz kılmadığı, içki içtiği için değil, bu günahlar onu küfre düşürebileceği için Cehennemlik olabilir.

Bir kimse, icma ile ve zaruri olarak bildirilmemiş olan inanılacak şeylerde manası açıkça anlaşılamayan nasslara [âyet-i kerime ve hadis-i şeriflere] yanlış mana verirse buna bid’at ehli denir. Fakat dinde inanması zaruri lazım olan şeylere inanmayan, yani her Müslümanın işittiği, bildiği şeyleri tevilini bilmeden reddeden küfre girer.


Değişiklik yok etmek demektir
Sual:
Bid’at sahiplerini sevmemek hatta buğdi fillah etmemiz lazım ama iç içeyiz ne yapmamız lazım?
CEVAP
Sevmemek başka iyi geçinmek başka. Herkes ile iyi geçinmek gerekir. Bid’at ehli, küfre düşmemişse Müslümandır. Din kitaplarımızda, kâfirlerin bile kendilerinin değil, itikatlarının pis, kötü, yanlış olduğu bildirilmektedir. Bid’at ehlinin hâli de buna benzer.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Bid’at ehli, yapacağı değişikliklerle, dini düzelteceklerini, olgunlaştıracaklarını zannederek bid'at çıkarıyor, bid'atlerin zulmetleri ile sünnetin nurunu örtmeye çalışıyorlar. Bunlar, dinin noksanlıklarını tamamladıklarını iddia ediyorlar. Bilmiyorlar ki din noksan değil, kâmildir. Dini noksan sanıp, tamamlamaya [çağa uydurmaya, çeşitli bid’atler çıkarmaya] çalışmak, Maide suresinin, (Bugün sizin için dininizi ikmâl eyledim. Üzerinize olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslamiyet’i vermekle razı oldum) mealindeki 3. âyetine inanmamak olur. (m.260)

(Her bid’at sünneti ortadan kaldırır. Bid’atler, reformlar, herhangi bir bakımdan olsa bile, sünnetten fazla oluyorlar. Bu fazlalık, sünneti değiştirmek demektir. Değişiklik ise, yok etmek demektir.) (m.186)

Konunun herkes tarafından anlaşılması için basit bir örnek verelim:

Mesela bir I harfi yazalım. I nın üstüne yatay olarak çok kısa bir çizgi daha çizersek T olur. Peki I harfi ne oldu? Çok küçük bir çizgi yüzünden kayboldu gitti, T oldu. Bu nedir diye sorulduğunda T denir. Halbuki az önce I idi.

Peki T harfinin üzerindeki bu çok küçük yatay çizgiyi biraz aşağıya koyarsak ne olur? T kaybolup gider, yerine haç işareti gelir. Yani bambaşka şey oldu. Üstelik kâfirlerin saygı duyduğu, taptığı bir işaret oldu. Bu nedir diye sorulduğunda haç işareti denir.

Bu çok küçük yatay çizgiyi tam ortaya koyarsak ne olur? T kaybolup gider, yerine + işareti gelir. Bu nedir diye sorulduğunda + işareti denir. Halbuki daha önce I idi.

Bid’atler de buna benziyor. İmam-ı Rabbani hazretlerinin buyurduğu gibi (değişiklik yok etmek demektir.) Bu yok etmek, mekruh olabilir, haram olabilir veya küfür olabilir. Bu yazılar iyi anlaşılırsa, bid’atin zararı, bid’at ehlinin hem dine, hem kendine hem de başkalarına zararı daha iyi anlaşılmış olur. Bu yüzden, bid’at ehliyle olsun, kâfirlerle olsun dostluk kurmanın, onların itikatlarını sevmenin zararına uğramamak için uzak durmak, görüşmemek lazımdır. Bu, kavga döğüş etmek, münakaşa etmek demek değildir. Onların itikatlarını sevmemek demektir. Bu yüzden herkes ile iyi geçinmelidir. Münakaşa etmemeli, kaba davranmamalıdır. Bir kâfir bile kelime-i şehadet getirip Müslüman olursa, tertemiz insan olur, din kardeşimiz olur.

Sual: Sırf merak için, ne yazmışlar diyerek, bidat ehlinin kitaplarını okumakta bir mahzur var mıdır?
CEVAP
Konu ile alakalı olarak Fetâvâ-i Hindiyyede deniyor ki:

“İman edilecek ve yapılacak, kaçınılacak şeyleri ve geçinecek sanat bilgilerini öğrenmek herkese farzdır. Bundan fazlasını öğrenmek farz değil ise de, sevaptır, öğrenmezse günah olmaz. Farz olan bilgilere yardımcı olanları, mesela astronomi öğrenmek de sevaptır. Fıkıh öğrenmeyip, yalnız hadis öğrenen, iflas eder. Kelam ilmini, yani iman bilgilerini, ihtiyaçtan fazla öğrenmek caiz değildir. Bidatlerin, fitnelerin yayılmasına sebep olur. Sadrül-islâm Ebül-Yüsr buyuruyor ki:

‘Kelâm, tevhid kitaplarının birkaçında felsefi bilgiler gördüm. İbni İshak Kindî Bağdâdînin ve İstikrârînin kitapları böyledir. Bunlar, İslamın bildirdiği doğru yoldan ayrılmış sapık kimselerdir.’

Ehl-i sünnet bilgilerini öğrenmeden önce böyle sapık kitapları okumak caiz değildir. Abdül-Cebbâr Râzî ve Ebû Alî Cübbâî ve Kâ'bî ve Nazzâm İbrâhîm bin Yesâr Basrî ve talebelerinden Amr Câhız Mu'tezilî sapıklarının kitapları da, eski Yunan felsefecilerinin bozuk fikirleri ile doludur. Böyle kitapları okumak gençlere zararlıdır. Muhammed bin Hîsûm gibi Mücessime fırkasındakilerin kitapları da böyledir. Bunlar bidat fırkalarının en kötüsüdür. Ebül-Hasen-i Eş'arî de, önceleri Mutezile inancını yaymak için çok kitap yazdı. Allahü teâlâ, kendisine hidayet verdikten sonra, eski fikirlerini kötüleyici kitaplarını yaydı. Yanlışlarını görebilenlerin, bu kitapları okuması zararlı olmaz. Şâfii âlimleri, iman bilgilerini Ebül-Hasen-i Eş'arînin kitaplarından aldılar. Ebû Muhammed Abdullah bin Sa'îdin bu kitapları açıklayan eserleri tamamen zararsız hâldedir... Sözün kısası, eski felsefecilerin yazdığı din kitaplarını gençlere okutmamalıdır. Ehl-i sünnet bilgilerini öğrendikden sonra okumaları caiz olur.”x

Mısırlı mezhepsiz, Hasen el-Bennânın ihtilalci yazıları, Seyyit Kutb'un Fîzılâl-il-Kur'ân ismindeki bozuk tefsiri ve başka kitapları, Hindistan'daki Vehhâbîlerden Muhammed Sıddîk Hân'ın bazı kitapları, Mevdûdî, Hamîdullah ve Cezâyirli îbni Bâdis gibi dinde reformcuların kitapları da böyledir. Dinini öğrenmek isteyenler, bunların bozuk kitaplarını okumamalıdır.


www.ailevekadin.com