Kolestrol tehdidi

Kalbimizin baş düşmanlarından birinin kolestrol olduğu herkes tarafından kabul ediliyor. Damar cidarlarında birikerek daralmalara sebep olan kolestrol, kalp kaslarına yeterli kan gitmesine mani oluyor. Sonuç olarak kalbe daha az oksijen gidiyor, bu da krizlere yol açıyor.

Ancak, kolestrol konusunda uzmanların fikir birliğine vardıkları en önemli tespit şu:
Kanda kolestrol oranının artması beslenme alışkanlıklarımızla doğru orantılıdır. Bunun için bazı yiyeceklerden vazgeçmek ve bazılarına da ağırlık vermek, bu sinsi rahatsızlığın getirdiği risklerden kurtulmamıza yardımcı olmaktadır. Örnek vermek gerekirse; tereyağı, krema, pasta, kızartmalar, sakatat, tavuk ve balık derisi, koyun ve kuzu eti, salam, sucuk ve sosis, uzak durmamız gereken yiyeceklerden bazıları. Kolestrol açısından beslenmemizde ağırlık vermemiz gereken yiyeceklerden bazıları da şunlar: Badem, ceviz, fındık (azar azar), haşlama ve ızgara dana eti, sebze ve meyveler, yağsız beyaz peynir ve süt, zeytinyağı, mercimek, tavuk ve balık...

Bilim adamları, özellikle badem ve balın kandaki kötü kolestrol oranını düşürerek, kalbi koruduğunu belirtiyorlar.

Amerikan Kalp Kuruluşu’nun yayın organı “Circulation” dergisinde yayınlanan habere göre; Kanadalı bilim adamları, her gün düzenli olarak tüketilen bademin, kolestrolü düşürerek kalbi koruduğunu söylediler.
Yapılan araştırmada, kolestrol değerleri yüksek 27 erkek ve kadına düzenli olarak badem yedirildi. Bir ay boyunca günde iki avuç dolusu badem yiyen kişilerin kanındaki kötü kolestrol oranının yüzde 10 düştüğü tespit edildi. Bir avuç dolusu badem yiyen kişilerin kanındaki kötü kolestrol oranı ise yüzde 5 oranında düştü.

Balla gelen şifa
Bu arada, kolestrolünü düşük tutmak isteyenlere bol bol sebze ve meyve yemelerini tavsiye eden uzmanlar, meyve ve sebze yeme alışkanlığı olmayanların aynı amaçla bal yiyerek kolestrollerini düşürebileceklerini belirttiler.

Tavşanlar üzerinde yürütülen bir araştırmada balın, damarların sertleşmesine yol açarak kalp hastalığı meydana getiren “Atherosclerosis” hastalığının tedavisinde etkili olduğu tespit edildi.

Bu arada elma, muz, portakal ve çilekte olduğu gibi balda da bol miktarda anti-kanserojen madde bulunduğuna dikkati çeken araştırmacılar, koyu renkli balda bu maddenin daha fazla olduğunu ifade ettiler. Yaşları 18-68 arasında değişen 25 erkek üzerinde yapılan araştırmada, balın kandaki anti-kanserojen madde oranını artırdığı gözlendi.

Illinois Üniversitesi’nde süren başka bir araştırmada ise balın, ağızda dişlerin çürümesine yol açan patojenik bakteri “streptococcus mutans”a karşı önleyici etkisi gözlendi. (27 Ağustos 2002)


www.ailevekedin.com