Ana Sayfa Yap   |   Favorilere Ekle   |   
Arama:


Bütün Yazıları


Enginarın faydaları

Eyvah ağzım kokuyor

Fast food beyni de vuruyor

Gebelikte taze balık ve astım

GÖLEVEZ bağırsak kanserine birebir

Gribe karşı bol balık yiyin

Gribin ilacı ve kuru fasulye diyeti

Grip ve bitkilerle zayıflamak

Güçlü hafıza ve saçlarınız için

Güzelleşmek isterken sağlığınızdan olmayın

Güzelliğin sırrı bitkilerde saklı

Güzelliğin yolu doğru beslenmek

Hafìzayı ve zekayı geliştiren besinler

Hangi kansere karşı hangi yiyecekler

Hardal otu, mutfakta ve eczacılıkta

Harika bir bitki Papatya

Hava değişimleri bronşiti tetikliyor

Havuç kanser riskini azaltıyor

Her gün bir avuç çağla kanserden koruyor

Hiperaktif öğrenciye dikkat


1 2 3 4 5 6 7 8 9

 
Yazı boyutunu büyütmek için      Yazıcı için

Sağlığımızın anahtarı Antioksidanlar

Aldığımız besinlerin vücudumuzda yanarak enerjiye dönüşmesi sırasında “serbest radikal” diye adlandırılan toksinler açığa çıkar. Bu “oksidan özellikli serbest radikaller”in önemli bir kısmı bağırsaklar, böbrekler, ter bezleri ve akciğerlerle dışarı atılır. Ancak dışarı atılmayan “serbest radikal”, hücre zarlarına yapışarak, onların yıpranmasına, yaşlanmasına, hatta DNA’sını bozarak kanserojen bir özellik kazanmasına sebep olur. Oksidasyonun artması, bağışıklık sistemine de zarar vererek, vücut direncini zayıflatır. Okside olan yağlar, damar sertliği oluşumunda önemli bir faktör oluşturur. Oksidasyon ile yaşlanma arasında yakın bir ilişki olduğu da bilinmektedir. Yaşlanma sürecinin tek sorumlusu değilse bile önemli bir parçasını oluşturur. Bu zararlı toksinleri dışarı atmak için vücudumuz ilave antioksidan güçlere ihtiyaç duyar. Doğada özellikle sebze ve meyvelerde bol miktarda mevcut olan bazı vitamin ve mineraller, polifenoller, flavonoller, bu ek antioksidan ihtiyacımızın en güçlü silahları, sihirli mermileridir.


Vücudu çökertiyorlar
Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, bir yazısında toksinlerle ilgili olarak şunları söylemektedir: “Serbest radikal diye bilinen toksinlerin en önemli özellikleri vücutta birer yağmacı gibi davranmalarıdır. Bunlar davetsiz misafirler gibidir. Hücrelerimizin değişik kısımlarına yapışır ve o bölümleri paslandırır. Oksidasyon denen bu kimyasal süreçler; damarlarımızı, bağışıklık sistemimizi, organlarımızı daha erken yaşlandırır. Mesela; vücudumuzdaki her hücrenin müthiş bir genetik hafızası vardır. Her hücre neyi, ne zaman, ne sıklıkta yapması gerektiğini çok iyi bilir. Hücreler bu yeteneklerini DNA’lardan alır. Bölündükçe DNA yeni hücrelere de kopyalanır. Eğer bu kopyalanma sürecinde bazı hatalar oluşursa, bazı sağlık problemleri kapımızı çalmaya başlayabilir. Vücudumuzda biriken ‘oksitleyici serbest radikaller’ DNA kopyalanması sürecini bozabilir ve zarar görmesine sebep olabilir. Oksidasyon kanser eğilimini de tetikleyebilir veya kanser hücrelerinin yayılmasını engelleyen bağışıklık sistemine zarar verebilir.”


En önemli ‘vücut kalkanları’
Vücutta biriken toksinlerin dışarı atılmasını sağlayan antioksidanların neler olduğunu ve hangi besinlerde bulunduğunu merak ediyorsanız, işte size listesi:

Likopen:
Domates, karpuz, pembe greyfurt ve kayısıda bulunan likopenin; kalın bağırsak, meme ve prostat kanserinden korunmada etkili olduğunu gösteren güvenilir çalışmalar var.

Lutein:
Havuç, ıspanak, domates, biber ve daha pek çok yiyecekte bulunan bu doğal karotenoid; yaşlanmayı geciktirir, yaşlılığa bağlı görme rahatsızlıklarına karşı direnci artırmaktadır.

Selenyum:
Güçlü bir antioksidan olan selenyum; hücreleri korur, prostat kanserini önler. En çok patates, yumurta, ay çekirdeği ve ekmekte bulunur.

Kateşin:
Çayda bulunan bu güçlü antioksidanın, kalp-damar hastalıklarına ve kansere karşı etkili olduğunu gösteren güvenilir çalışmalar mevcut.

Kuversetin:
Elma, soğan ve daha pek çok yaz sebzesinde bulunan doğal bir antioksidandır. Kanser, kalp-damar hastalıkları ile ilişkili bu antioksidan, savunmayı güçlendirir.

Resveratrol ve antosiyaninler:
Üzümde bol miktarda bulunan sağlık harikası antioksidanlardandır. Özellikle kalp-damar hastalıklarına karşı ciddi bir koruma sağladığı belirtilmektedir.

Alfa lipoik asid:
Olağanüstü güçlü bir doğal antioksidandır. Hücrenin bütün yapılarında savunmayı güçlendirmektedir. Yağsız ya da az yağlı kırmızı et, mayalı, kepekli ekmekler ve tahıl ürünlerinde bol miktarda bulunur.


Isırgan kanı temizliyor
Şifalı bitkiler arasında önemli bir yeri olan ısırgan otunun; kan dolaşımını artırma, bağışıklık sistemini güçlendirme, diyabete karşı koruma ve kanı temizleme gibi pek çok özelliği bulunuyor. Son yıllarda kansere iyi geldiği belirtildiği için adından sıkça söz edilen ısırgan otu, A ve C vitaminleri bakımından oldukça zengindir. Isırgan otu aynı zamanda midenin, bağırsakların, karaciğerin, pankreasın ve safra kesesinin salgılarını uyaran “sekterin” adlı bir madde içerir. Isırgan otundaki demir, alyuvarları sürekli yenileyerek yeni dokulara bol oksijen gitmesini de sağlar. Çeşitli kaynaklarda, tavukların yemine katılan ısırgan yapraklarının hayvanların kanını temizlediği ve verimliliğini artırdığından da bahsediliyor.

Mutfakların baş tacı olan bitkinin; yaprak ve saplarından çorba, salata, yemek, börek ve köfte yapılabiliyor. Genellikle yemeklerde bitkinin genç dalları ile üst kısımları kullanılıyor. Isırgan otlu bulgur pilavı veya pirinç pilavı da değişik yörelerde sevilerek yenen yemekler arasında yer alıyor. Ayrıca, bazı bölgelerde ısırgan otunun yapraklarından çay yapılıyor. Bitkinin yaprak ve dallarında yakıcı tüyler bulunduğundan doğal ortamlarından toplarken ve ayıklarken eldiven kullanılması öneriliyor. (25.07.2006)

 

Sitemizdeki bilgiler, bütün insanların istifadesi için hazırlanmıştır.
Orjinaline sadık kalmak şartıyla, izin almaya gerek kalmadan, herkes istediği gibi alıp istifade edebilir.