Birçok bölgede yetişen çirişin neredeyse her hastalığa derman olduğuna inanılır. Nisan ayından itibaren pazarlarda boy göstermeye başlayan çiriş, 50-100 cm boyunda bir bitkidir. Fazla uzamamış zambaklara benzeyen yaprakları uçlarına doğru sivrileşir. Körpeyken yapraklarından yemek yapılır.
Tadına doyulmaz
Çiriş, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da sevilerek tüketilmektedir. Mesela; Sivas’ta en çok kuzu kulağıyla birlikte yağlı ve soğanlı olarak pişirilmektedir. Bayburt yemekleri arasında “Çirişli Bulgur” meşhurdur. Hele de kavurma ile pişirildiğinde tadına doyulmaz. Ayrıca çiriş yaprakları, maydonoz gibi börek ve gözlemelerde sade ve kıymalı iç malzemesi olarak, ya da ıspanak gibi yumurtayla kavrularak da tüketilebilmektedir.
Çiriş, otlu peynir yapımında da kullanılmaktadır. Çirişin köklerinden de bir zamk çeşidi elde edilir. Kökler dilimlere ayrıldıktan sonra kurutulur ve değirmende öğütülerek toz haline getirilir. Bu zamk genellikle ayakkabıcılık, ciltçilik ve çantacılıkta kullanılır.
Eski bir şifa kaynağı
Çiriş, birçok bölgede “şifalı ot” olarak tanınır. Nerdeyse her hastalığa derman olduğuna inanılır. Erzurum’da pazarda çiriş satan yaşlı bir köylü şunları söylemişti: “Ne hastalığınız olursa olsun, çiriş pişirip yediğinizde hiç birinden eser kalmaz.” Çiriş bitkisi çok eskiden beri tedavi amacıyla da kullanılmaktadır. Eski zamanlada çiriş köklerinden hazırlanan merhemler uyuz ve frengi hastalıklarının tedavisinden kullanılırmış. Dahilen idrar artırıcı özelliği de vardır. Ayrıca bazı türlerinin köklerinden elde edilen kök ekstraktlarının (glukomannazlar) anti-tümör etkisi olduğu tespit edilmiştir.
Çiriş salatası
Malzemeler:
Yarım kilo çirişotu, sızma zeytinyağı, 1 diş sarımsak, 1 adet limonun suyu
Hazırlanışı:
Çirişlerin saplarının birleştiği zarı sıyırın, uçlarını kesin. Hepsini iyice yıkayın. Kaynar su dolu bir tencerenin içinde çirişleri yumuşayana kadar haşlayın. Soğuk suyun altından geçirip, suyu iyice akana kadar süzdürün. Bir karıştırma kabına arzu ettiğiniz miktarda sızma yağ, limon suyu koyun. Sarımsağı bir miktar tuzla dövün ve bu sosa ekleyin. Hepsini çatalla karıştırın ve üzerine çirişleri ekleyin. Sos heryere bulaşana kadar karıştırın. Bir servis tabağına düzgünce yerleştirip servis yapın. Bu aşamada biraz yoğurtla karıştırıp, serinletici bir lezzet elde edebilirsiniz.
Zeytinyağlı çiriş
Malzemeler:
1 kilo çiriş otu, 2 adet havuç, 1 adet kuru soğan, yarım çay bardağı sıvıyağ, yarım çay bardağı pirinç, tuz,1 tatlı kaşığı şeker, 1 tatlı kaşığı salça veya 2 adet domates.
Hazırlanışı:
Çirişleri güzelce ayıklayıp iyice yıkayın. Soğanları yemeklik olacak şekilde doğrayın. Havuçları da istenen şekilde doğrayın, sıvıyağda soğanları ve havuçları pembeleşene kadar kavurun. 1 tatlı kaşığı salçayı veya domatesleri de doğrayıp ekleyerek biraz daha kavurun, sonra çirişleri ekleyip bir iki çevirin. Pirinç, tuz ve şekeri de ilave ederek, üstüne de sıcak su ekleyerek pişmeye bırakın. Pirinçler pişti mi, çirişler çabuk piştiği için ateşten alın. Üzerine limon sıkarak soğuk servis yapın.
Kolesterole ilaçsız çözüm
Son yıllarda en çok tartışılan ve kamuoyunda en çok konuşulan sağlık problemlerinden biri de kolesteroldür. Bu konuda iki farklı görüş ortaya çıktı.
Bazılarının görüşüne göre ölüm sebeplerinin ilk sırasında kalp krizleri yer almaktadır ve kalp krizine yolaçan rahatsızlıkların başında da kolesterol gelmektedir. Yani, kolesterolünüzü kontrol altında tutmanız, hayati önem taşıyan kalp krizi, damar sertliği, beyin felci, inme gibi birçok ölümcül hastalıkla mücadelede size büyük avantaj sağlayacaktır.
Mutfakların yeni fobisi
Bir başka görüşe göre de; son yıllarda bütün dünyada müthiş bir ‘kolesterol fobisi’ oluşturuldu. Eskiden; tereyağını ekmeğe sürüp de yerken... Sütlerimiz bir karış kaymak tutarken... Yumurta sofralarımızdan eksik olmazken... Koyun eti mutfaklarımızın baş tacı iken ‘Yüksek kolesterol’ nedir bilmezdik.
Ancak son zamanlarda oluşturulan “Kolesterol fobisi” insanları o kadar kötü etkiledi ki, sonunda herkesin kafasında adeta bir “kolesterol kâbusu” oluştu. Kalp krizi ve inme gibi ölümcül hastalıkların tek sebebi kolesterolmuş gibi tanıtıldı. Gerçekte yüksek kolesterol; kalp krizi riskini artıran sigara, şişmanlık, tansiyon, diyabet ve stress gibi risk faktörlerinden sadece biridir. Kolesterol yüksekliği tek başına asla bir hastalık değildir.
Doğru beslenme
Bu iki farklı bakış açışının da haklı tarafları olabilir. Bu sebeple kolesterolü ne hafife almalıyız ne de “ölümcül bir kâbus” gibi görmeliyiz. Hepsinden önemlisi bu konuda bir şikayetimiz varsa hemen ilaca sarılmak yerine, beslenme alışkanlıklarımızdaki yanlışları düzeltmeleyiz. Yani kolesterole ilaçsız çözüm bulmaya çalışmalıyız. Bunun için öncelikle beslenmemizi, bitkisel kaynaklara yöneltmeliyiz.
Bol bol sebze ve meyve yemeliyiz. Sadece bu bile kolesterol düzeyini yüzde 10 civarında düşürücektir. Doymuş yağ alımını azaltmak da kolesterolü yüzde 5-10 oranında düşürür. Çünkü henüz bilinmeyen bir sebeple doymuş yağlar süratle kolesterole dönüşmektedir. Hayvansal ürünler, sakatat, yağlı süt ürünleri, sucuk, pastırma, sosis, salam gibi şarküteri ürünleri doymuş yağlar açısından çok zengindir.
Doğal ürünleri tercih edin
Ayrıca, keten tohumu, ceviz, fındık, zeytin, soya ürünleri, kırmızı biber, sarımsak, soğan, havuç, enginar, brokoli, domates, maydanoz, limon, elma, portakal, hububat, pirinç, makarna, avokado, fasulye, zeytinyağı, patates, kereviz, zencefil, çemen, susam, bamya, karnıbahar, ıspanak, incir, çilek, balkabağı, turp ve kayısı kolesterolün düşürülmesinde etkili olan gıda maddeleridir. Bunu bolca tüketmeye bakın.
Normal değerler nelerdir?
Total Kolesterol:
200 mg/dl’den düşük olmalı
LDL ( kötü ) Kolesterol:
100 mg/dl’den düşük olmalı
HDL (iyi) Kolesterol:
40 mg/dl’den yüksek olmalı
SİNSİ TEHLİKE Hipertansiyon
Sağlıksız beslenme, stres, şehir hayatının karmaşası, hareketsiz bir hayat, beraberinde birçok hastalıkla birlikte hipertansiyon hastalığını da getirirken, hipertansiyonun başta kalp krizi olmak üzere, beyin kanaması, böbrek hastalıkları, damar tıkanıklığı gibi ciddi sağlık problemlerine de zemin hazırladığına dikkat çekildi. Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Tekin Akpolat, hipertansiyonun tedavi edilebilir bir hastalık olmasına rağmen pek çok kişinin kan basıncı değerlerini bilmeden yaşadığını söyledi.
Türkiye’de yaklaşık 15 milyon hipertansiyon hastası olduğunu belirten Akpolat, “Bu hastaların 6 milyonu, yani yüzde 40’ı hastalığının farkında, sadece 1.2 milyonu yani yüzde 8’i kan basıncını kontrol altına alabilmiş, 9 milyon hipertansiyon hastası ise hastalığının farkında olmadan yaşıyor” dedi.
Sinsi hastalık
Hipertansiyon hastalığının, belirti vermeyebileceğini ifade eden Akpolat, belirti vermemesi nedeni ile insanların hipertansiyon hastası olabileceği konusunda endişe de yaşamadıklarını söyledi. “Ülkemizde hiç tansiyonunu ölçtürmemiş insanlar var” diyen Akpolat, 18 yaşından sonra en az 2 yılda bir tansiyon ölçtürülmesinin kan basıncının takibi açısından önemli olduğunu vurguladı. Hipertansiyon açısından riskli yaş grubunun 35-64 yaş arası olduğuna işaret eden Akpolat, tansiyonu hipertansiyon öncesi değerlerde çıkanların ise tansiyonlarını yılda bir kere ölçtürmelerini tavsiye etti.
Prof. Dr. Akpolat, hipertansiyonun hâlâ toplumda ne olduğunun tam olarak bilinmediğini belirterek, şu bilgileri verdi:
“Hipertansiyon kan basıncının normalden fazla olmasıdır. Kan basıncının normalden fazla olması başta kalp, beyin, böbrekler, atardamar ve gözler olmak üzere vücutta birçok organı etkiler. Hipertansiyon bu organları etkileyerek kalıcı sakatlık ve ölüm gibi istenmeyen sonuçlara yol açabilir. Bir insanın büyük tansiyonu 12-13.3 veya küçük tansiyonu 8-8.9 arasında ise hipertansiyon öncesi olarak kabul edilir. Büyük tansiyon 14 veya küçük tansiyon 9’dan fazla ise yüksek tansiyon olarak kabul edilir. Kan basıncının yüksek olduğu belirlenen hastalar hemen bir doktora başvurmalıdır.”
İngilizler depresyonda!
İngiltere’de aile hekimlerinin rekor seviyede kişiye antidepresan verdiği, sadece geçen bir yıl içinde 31 milyon müsekkin ilaç reçetesi yazıldığı açıklandı.
İlaçta talep patlaması
Sağlık Bakanlığı ve uzmanların uyarılarına rağmen, antidepresan kullanımının artmasını eleştiren The Times gazetesi, “Antidepresan milleti olduk” diye manşet attı. En çok Prozac ve Seroxat gibi ilaçların yazıldığını ve kullanımda yılda yaklaşık yüzde 10 gibi artış olduğunu duyuran Times, bu tür ilaçları kullanan bireylerin kesin sayısının ise bilinmediğini yazdı.
İngiltere’de aile hekimlerinin büyük bölümünün de bu tür ilaçların çok fazla verilmesinden şikayetçi olduğu, ancak hastalarının ısrarlarına dayanamadıkları, kaynak ve eleman yokluğundan dolayı hastaya davranış tedavisi öneremedikleri için ilaç yazmak zorunda kaldıkları belirtiliyor.
Yaşlılar başı çekiyor
İngiltere’de yapılan araştırmalar, depresyonun her 5 kişiden birini hayatının en az bir döneminde etkisi altına aldığını gösteriyor. Bu da 16-75 yaş arasındaki nüfusun içinde en az 1.5 milyon kişinin depresyonun etkisi altında olduğu anlamına geliyor. Depresyon ayrıca, İngiltere’deki intiharların yüzde 70’inde temel etkenlerden biri kabul ediliyor. (15 Mayıs 2007)