Dünya mümine zindan, kâfire Cennettir
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Resulullah efendimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Dünya, müminin zindanı, kâfirin ise Cennetidir) buyuruyor. Sâlih Müslüman, genelde, gayet rahat bir araya gelir, güzel evlerde oturur, güzel vasıtalara biner, güzel elbiseler giyer ve güzel yemekler yer. Burası ona nasıl zindan olur? Cennetteki sonsuz olan o güzelliklerin, o nimetlerin, o sohbetlerin yanında elbette zindan olur.

Burası kâfir için niçin Cennet? Kâfir, çok sıkıntılı bir hayat yaşasa da, Cehennemde çekeceği sonsuz acı azaplar yanında, dünya ona Cennet gibi gelir. Yani Cehennemdeki hayatına göre burası onun için Cennet sayılır. Müslüman isterse altın sarayda olsa da, yine onun için dünya zindandır. Niye? Sevdiklerimiz yok, hatıralar yok. Cennetteki güzellikler ve sohbetler yok. Bunların hepsi olsa bile, burası geçicidir, bir rüyadan farksızdır, bu fâni dünya, sonsuz olan Cennet hayatı ile nasıl mukayese edilebilir?

Peki, dünya müminin zindanı olduğu hâlde, nasıl oluyor da yüzümüz gülebiliyor? Çünkü Resulullah efendimiz, (Dünyada birbirini seven, Cennette beraber olur) buyuruyor. Büyükleri hasretle ananlar, onları severek hatırlayanlar, bu sevgiden dolayı bir araya gelirler. Şimdi yüzümüzün gülmesi bundandır. Yoksa iyi bir arabamız, rahat bir evimiz olsa çok para da kazansak, geçici dünyada gülmeye değer mi? Bunları sonsuz nimet saymak, sırf dünya için yaşamak, âhiretteki sonsuz azapları düşünememek, büyüklük ahmaklık olur...

Sıkıntısız Müslüman olmaz. Çünkü Peygamber efendimiz, (Mümin, illet, zillet ve kılletten kurtulamaz. En az birine maruz kalır) buyuruyor. İllet, hastalık; kıllet, fakirlik; zillet de, zelil olmak, hakarete uğramaktır. O zaman yapacağımız ilk iş, tevbe ve istigfar etmektir. Eskiden bir Müslüman, evde bir bardak, bir çanak kırılsa, benim yüzümden oldu diye tevbe edip, iki rekât namaz kılarmış.

İkincisi de, kendimiz büyüklerin nasihatlerine uyduğumuz gibi, biz de başkalarına dine uygun şekilde nasihat etmeliyiz. Ama (Nasıl olsa ağzım laf yapıyor, şöyle bir konuşurum, herkesi yola getiririm) demek ve böyle düşünmek yanlıştır, kendi kendimizi kandırmaktır. Bizim nasihatimizle hiç kimse düzelmez. Aksine daha da bozulur. Nasihatin yolu vardır. Kitaptan açıp büyüklerin sözlerinden okumalı veya kitabı ona vermeli. O nasihat, okuyana da, okutana da, dinleyene de, herkese faydalı olur. Büyüklerin sözüyle düzelmeyen kimse, zaten bizim sözlerimizle asla düzelmez. Onun için kendimizi aradan çekip, trafik levhası gibi büyükleri göstermeliyiz.

www.ailevekadin.com