Sıkıntılar, cihat edenlerin aşkını, hevesini artırır
Merhum hocamızın bir bayram sohbetinden:
Rabbime çok şükürler olsun, bizi sıhhat ve selametle bu mübarek güne eriştirdi ve hayatlarını tehlikeye koyarak, Onun dinini doğru olarak anlatan kitapları, Onun kullarına yaymak için oruçlu oruçlu dolaşan, yorulan, sizin gibi mücahid kardeşlerimizle böyle karşılaştığımız, mübarek ellerinizi sıkmakla şereflendiğim için Rabbime sonsuz şükrediyorum. İslamiyet'in garip olduğu, Kahhâr sıfatının tecelli ettiği bir zamanda, böyle Onun dini için aşkla gayret eden, çalışanlara ne mutlu! Ne mutlu Onun seçtiği mücahidlere, o mücahidlerin arasında bulunmak saadetine kavuşan siz kardeşlerime ne mutlu! İnanıyorum ki sizin o cihadınızda, gittiğiniz, bastığınız yerlere melekler kanadını serdiler. Çünkü Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Allah'ın kullarına, Allah'ın dinini öğret! Dini öğretmeye giderken basılan yerlere melekler kanatlarını serer. Gökteki melekler, yerdeki hayvanlar, havadaki kuşlar, denizdeki balıklar onun için dua ederler. Kıyamette ona, peygamberlerin bile imreneceği makam ihsan olunur.)

Elhamdülillah, bu müjdeye mazhar olan kardeşlerimizsiniz, onun için çok bahtiyarsınız. Allahü teâlânın bu nimetine karşı çok şükretmeli. Belki bu cihadınızda çok sıkıntılar çektiniz, çok üzüldünüz, çok yeise düştüğünüz anlar da oldu. Ama Eshab-ı kiramın, hattâ peygamberlerin çektiği sıkıntılar, bunlardan kat kat daha fazlaydı. Bu sıkıntılar, mücahidlerin aşkını, hevesini artırır.

Allahü teâlâ, sevgili peygamberine minnet ediyor, (Sana yardımcılar yarattım) buyuruyor. Biz de sizin gibi yardımcılar, sizin gibi mücahidlerle Rabbimize şükrediyoruz. Elhamdülillah, Rabbimiz sizleri seçmiş, bu cihadın şerefiyle şereflendirmiş. Bu cihadın, bu hizmetin devamını arzu ediyoruz. Nasıl devam eder bu? Allahü teâlâ, (Nimetime şükrederseniz artırırım) buyuruyor. Onun yolunda çalışmak, Onun dinine hizmet etmekten daha büyük nimet olur mu? Bu nimetin devamı için Rabbimize çok şükretmeli.

Öncelikle bizi bu cihada sürükleyen kuvvetli imanımıza şükretmeliyiz. Bu iman nimetinin şükrünü ifa etmek için, hubb-i fillah ile şerefleneceğiz, birbirimizi seveceğiz, birbirimizin kalbini kırmaktan titreyeceğiz.

Sabredenin gideceği yer Cennettir

Peygamberler hariç, herkesin kusuru, günahı olur. Bir müminin kalbini incitmek, Beytullah'ı yetmiş kere yıkmaktan daha büyük günahtır. Kusurları görmemeli, affetmeli ve sabretmeliyiz. (Sabredenin gideceği yer Cennettir) hadis-i şerifindeki müjdeye kavuşmak için bizi inciten kardeşimize sabretmek, ona dua etmek lazımdır.

Ana baba hakkı çok büyüktür. İlk imanımızı onlardan öğrendik. Bu yüzden, din düşmanları, aile yuvasını yıkarak, İslâmiyet'i kökünden kazımaya çalışıyorlar. Ana babamızın kıymetini bilmeliyiz. Resulullah efendimiz, bir bayramda, hutbe için minberin ilk basamağına çıkınca (Yâ Rabbî! Ana babasının hizmetinde kusur eden, onların kalblerini inciten, onların rızasını, duasını almayanı, Cehenneme sok yâ Rabbî!) buyurdu. Yine (Ana babanın evladına duası, peygamberin ümmetine duası gibi kıymetlidir) buyuruyor. O hâlde, onların dualarını, rızalarını almalıyız.

Hanımların kıymetini de bilmeliyiz. Onlar, Allahü teâlânın bize emanetidir. Saliha bir hanım, Cennet nimetidir. O, hayatını bize vakfetmiştir. Biz neşeliysek o da neşeli, biz üzüntülüysek o da üzüntülü olur. Onun kalbini incitmek, Beytullah’ı yıkmaktan daha büyük günahtır. Ona sert söylememeli, kusurlarına sabretmeli. Üzülürse, sinirleri bozulur. Bugün hastalıkların çoğu da, hep sinirden kaynaklanıyor. Hasta olunca, sıkıntısını yine kocası çeker. Doktor peşinde koşar, ağzının tadı kalmaz. Aklı olan kendini bu hâle düşürür mü?

Peygamber efendimiz, (Kızmayın! Güzel huylu olun! Hanımınızla iyi geçinin!) buyuruyor. Hiç kimseyle münakaşa etmemeli. Münakaşa, dostun dostluğunu azaltır, düşmanın düşmanlığını arttırır. (Sabreden kazanır) hadis-i şerifine uymalı.

Birbirimize gıyaben hayır dua edelim. Gıyaben yapılan dua kabul olur. Fâsıklar, mürtedler dedikodu yapar, sâlih Müslümanlar dua eder. Biz, Müslümanlara ve Allah'ın bütün kullarının hidayeti için dua ederiz.

Nimet içinde olan sevinmeli, kızmamalı. Saadete kavuşan kızmaz, neşelenir. Peygamber efendimiz, (Müminin alâmeti güler yüzdür. Münafığın alâmeti asık surattır) buyuruyor. Allahü teâlâ ihsan ettiği nimeti göstermemizi sever. Cihad etmek, yani Allah’ın dinine hizmet etmek en büyük nimettir, bu nimet, güler yüzle, tatlı dille, şefkatle, merhametle gösterilir.

www.ailevekadin.com