Zarardan korunmak için

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Evden çıkarken, vasıtaya binerken ve korkulu yerlerde, (Bismillahillezî lâ yedurru ma’asmihî şey’ün fil-erdı ve lâ fissemâ’ ve hüvessemî’ul alîm) duasını okumalı ki, Allahü teâlâ her türlü felaketten muhafaza etsin. Bu duada, karada, denizde, havada, yani nerede olursa olsun, bir mümin, başladığı herhangi bir işte Besmele çekerse, ona bir zarar gelmeyeceği bildiriliyor. Bu, o kadar mübarek bir duadır ki, okuyana hiçbir şey zarar vermez. Çünkü dinimize uygun olarak yola çıkmış oluyoruz. Bunu okuduğumuz hâlde başımıza bir şey gelirse, bizim için mutlaka hayırlıdır. [Duanın Arapça orijinali için buraya tıklayınız!]

Âhir zamanda, iman zaafa uğradıkça, Allah korkusu azaldıkça, insanlar kötü yollara düşerler. Sihir ve büyü yaparlar. Tam İlmihâl Seadet-i Ebediyye kitabında bundan korunmanın çareleri yazılıdır. Bunun en büyük ilacı şu ikisidir:

1- Âyât-ı hırzı okumak ve üzerinde taşımak:
Cin ve şeytan şerrinden kurtulmak için, sara hastalığına ve büyüye karşı Âyât-ı hırz’ı, yedi gün sabah akşam okumalı ve üzerinde taşımalıdır. Âyât-ı hırz, cin çarpması yüzünden hastalanmış birine Peygamber efendimizin okuduğu âyetlerdir.

2- Silsile-i aliyye büyüklerinin isimlerini okumak:
Üç ihlâs bir Fatiha okuyup sevabını, isimlerini okuyarak Silsile-i aliyye büyüklerinin ruhlarına hediye etmek sûretiyle, onların yüzü suyu hürmetine, bu felaketlerden, bu dertlerden kurtulmayı talep etmeli. Bunun belli bir zamanı yoktur, her zaman okunabilir.

Merhum hocamız, (Saraya kapıdan girilir. O büyüklerin hepsi saray kapısıdır. Kapı çalınınca insanlar açmayabilir, ama kerimler öyle yapmaz. O büyükler kerimdir. Kerimlerin kapısı çalınınca açılır) buyururdu. O büyükleri vesile ederek yapılan dua kabul olur.

Kur’an-ı kerimde mealen, (İnsanlar aceleci yaratılmıştır) buyuruluyor. Dua ettiği zaman, tesirinin hemen görülmesini, neticesini hemen almasını ister. Fakat acelecilik doğru değildir. Çünkü kabul edilen bir duanın, en çok nerede ve ne zaman faydalı olacağını Allahü teâlâ bilir. Başına bir felaket geldiği zaman mı, dünyada mı, ölürken mi, kabirde mi, mahşerde mi, sırat köprüsünde mi, yoksa Cehennemde mi? Nerede daha faydalı olacaksa, Allahü teâlâ, mümin kuluna, o duanın neticesini, o zaman verir.

Kalbi kırıkların duası kabul olur

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Peygamber efendimiz, (Hastalık, Allahü teâlânın bir kemendidir, fakirlik de zindanıdır. Bunun ikisini de sevdiklerine verir) buyuruyor. Bazı büyükler, ağrı sızıdan çok muzdarip oldukları, çaresiz kaldıkları zaman, (İrhâm yâ Rabbî=Bana merhamet eyle ya Rabbî) diyerek, Allahü teâlâya sığınırlardı. Müslümanlar da böyle yapmalı. (Ben kalbi kırıkların yanındayım) hadis-i kudsîsi, (Hastaların, dertlilerin, borçluların duasını kabul ederim) demektir. Kalbi kırıklardan dua almaya çalışmalı.

Emir verir gibi, (İlla bana dua et!) diyerek zorla dua alınmaz. Öyle bir iş yapalım ki bize dua etmek, karşımızdakinin içinden gelsin. İşte bu şekilde dua almak, kolay değildir. Ama makbul olanı budur.

Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri herkesten dua alırdı. Bir gün alışveriş yaparken alışveriş yaptığı kişiden dua almadan köye döndü. Sonra tekrar o kişinin yanına gitti ve herkesten dua aldığını, ondan dua almayı unuttuğu için geri döndüğünü söyleyince adam ellerini açarak, (Yâ Rabbi, bunun kalb gözünü aç!) diye dua etti. İşte Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri o dereceye bu dua ile ulaştı.

Çok kişinin sevip saydığı meşhur bir kimse, mübarek bir zatı ziyaret eder. Sohbet esnasında o kimse, (Efendim bu nasıl oluyor? Ben mevkii, makamı ne kadar yüksek olursa olsun öyle herkesi çok önemsemem, fakat sizin henüz isminiz geçerken dahi hürmet duyuyorum ve içimden sevgi geliyor) der. Mübarek zat da, anne duası almanın önemini anlatıp buyurur ki:
(Altı yaşında ilim tahsiline başladım. Annem vefat ettiği güne kadar, bir kez bile onun elini öpmeden evden ayrılmadım. Bir defa vapuru kaçıracaktım. Aceleyle evden çıktım, yarı yolda, annemin elini öpmediğim hatırıma geldi. Hemen geri döndüm. Annem, “Ne oldu, bir şey mi unuttun?” dedi. “Evet, çok önemli bir şey unuttum. Elini öpmeyi unuttum” dedim. Annem de, “Sen deli misin oğlum, vapuru kaçırdın” dedi. Ben de, “Kaçarsa kaçsın, elini ver öpeyim” dedim. Elindeki anahtarı yere bırakıp, ellerini açtı, “Yâ Rabbî, ben oğlumdan razıyım, sen de razı ol!” diye ağlayarak dua etti. İşte bu dua sayesinde çok nimetlere kavuştum.)

Ölmüşlerimizi de unutmamalı. Peygamber efendimiz; (Ölünün mezardaki hâli, imdat diye bağıran, denize düşmüş kimseye benzer. Boğulmak üzere olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, ölü de, babasından, anasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duayı gözler) buyuruyor. Hiç değilse bir Fatiha okumalı. Eğer biz okursak, bizden sonrakiler de bizim için okurlar.


www.ailevekadin.com