Kullanma kılavuzu
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Kendi kurallarımızı kendimiz koymaya kalkışırsak, huzur ve rahat bulamayız. Nasıl bir firma, bir makineyi ne şekilde kullanılması gerektiğini gösteren bir (Kullanma kılavuzu) veriyorsa, insanı yaratan ve onu en iyi bilen Allahü teâlâ da, onun dünyada ve âhirette mesut olması için ne yapması gerektiğine dair kurallar bildiriyor. Bu kurallara İslamiyet denir. Peygamber efendimiz bu kuralları bize öğretti. Bina nasıl yapılır, tarla nasıl sürülür, para nasıl kazanılır gibi dünya işlerini öğretmedi. (Hiç ölmeyecekmiş gibi, dünyaya çalışın!) buyurmuşsa da, bunları yaparken, Cenab-ı Hakk’ın rızasına uygun olup olmadığını gözetmemizi istedi. Allahü teâlânın emir ve yasaklarını yani dinimizi öğrenip buna uygun yaşamamızı bildirdi. Sonsuz olan âhirette başımıza gelecekleri haber verip, yarın ölecekmiş gibi âhirete hazırlanmamızı emretti.

Onun için İslamiyet, her iki cihanda da rahat etme dinidir. Kullarını yoktan var edip her an varlıkta durduran Cenap-ı Hak, bunları hâşâ yakmak için yaratmadı. Ana babanın bile, (Çocuğumuz büyüyünce, onu ateşte yakacağız) diye düşünmeleri olacak şey mi?

Büyük zatlardan biri, Allahü teâlânın sonsuz merhametini düşünerek der ki:
(Ya Rabbî, Kur'an-ı kerimde, (Acımam, merhametim sonsuzdur) buyuruyorsun. Kendimin ve annemin merhametine bakınca görüyorum ki, biz en süflî, en âdi kulların olarak, anlatılması zor bir acıma ve merhamet hissiyle yaşıyoruz. Sen yüz rahmetten birini dünyaya indirdin, 99’unu âhirette kullarını affetmek için sakladın. Dünyada bütün mahlûkata taksim ettiğin o merhametinin bir zerresi bu kulunda var, o da bu zerre merhametle şimdi ağlıyor. Ya Rabbî, sen affedicisin. Bu günahkâr kulun, nasıl yanacak diye senin kulların için ağlarsa, sen de o günahkâr Müslümanları affedersin.)

Allahü teâlâ, tevbe etmeden küfür, şirk üzere âhirete geleni affetmeyip yakacağını bildiriyor, ama (Günahkârları yakacağım) demiyor. Hattâ günahları bildirdikten sonra, arkasından af ve mağfiret âyetleri geliyor. (Af ve mağfiretim çoktur, küfre giren hariç, sizi affedeceğim) diyor. Bu yüzden, küfürden, şirkten çok sakınmalıdır.


Küfre düşmekten sakınmalı

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Küçük günaha devam, büyük günah olur. Büyük günaha devam, küfre götürür. Bir günahı beğenmek veya hafife almak küfür olur. İnsan, küfre, şirke bulaşmadan günah denizinde boğulsa bile, çektiği dünya sıkıntıları, ölüm acısı, kabir ve mahşer sıkıntıları bunların hepsini temizler. Fakat biraz küfür bulaşıklığı varsa, mutlaka Cehenneme girip cezasını çeker, temizlendikten sonra Cennete girer. Onun için imanı gideren işlerden ve sözlerden çok sakınmalıyız. Herhangi bir günahı hafif görmek küfürdür. Haram işleyen değil, küfre giren affolmaz. Âhir zaman, yani bu devir, Müslümanlar için çok tehlikelidir. Zira haramla helâl ayrılamayacak kadar birbirine karışmış, üstelik insanın tabiî yaşayışı hâline gelmiştir. Günahı çekinmeden, sıkılmadan rahatça işliyor. İşte haramı meşru gören, (Bu normaldir, bu zamanda artık böyle olur) diyen, kâfir olur, sonsuz azapta kalır. Allahü teâlâ, (Kâfirleri ebediyen affetmeyeceğim) buyuruyor.

Küfre düşmekten, kâfir olmaktan çok korkmalı. Çünkü (İmansız ölmekten korkmayan imansız ölür) buyuruluyor. Her hâl ve hareketimizde, (Bu iş, bu söz bizi küfre götürür mü, götürmez mi?) diye çok düşünmeliyiz. İslamiyet’le alay eden bir karikatüre, bir resme, bir espriye isteyerek gülen kâfir olur. Onun için Peygamber efendimiz, (Gülerek günah işleyen, ağlayarak Cehenneme gider) buyurmuştur. İman gidince nikâh da gider. O hâlde sabah akşam, küfre düşmekten korunmak, Allahü teâlâya sığınmak için (Allahümme innî ürîdü en üceddidel îmâne vennikâha tecdîden bi-kavli lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah) duasını okumalı. İki şahit yanında okunursa, imanın yanında nikâh da tazelenmiş olur.

İslamiyet, öğrenmek, öğrendiklerini Allah için yapmak ve Allah için başkalarına anlatmak dinidir. Anlatılmazsa vebali büyüktür. Çünkü önce dinimizi öğrenip amel edeceğiz, sonra başkalarına öğreteceğiz. Eğer öğrendiklerimizi kendimiz yapmadan, başkalarına (Siz yapın!) dersek, yanlış olur. Kur’an-ı kerimde, (Yapmadıklarınızı niçin söylersiniz?) buyuruluyor. Onun için ilmiyle âmil olmayanların nasihatleri, bir kulaktan girip ötekinden çıkar. İhlaslı olmadığı, kalbden çıkmadığı için kalblere tesir etmez.

www.ailevekadin.com