Ur çıkmadan nur girmez
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Küfürden sonra en kötü ahlâk, en büyük günah, kibirli olmaktır. Peygamber efendimiz, (Kalbinde zerre kadar kibir olan Cennete giremez) ve (Mal ve şöhret hırsı, iki aç kurttan daha tehlikelidir) buyuruyor. Mal ve şöhret hırsı girdiği kalbi harap eder. Bundan onu ancak, Ehl-i sünnet âlimlerinin sevgisi kurtarır. Sevgi (Peki) demektir, itaat demektir. Çünkü itaat sevgiden doğar. İtaat etmeyenin, (Seviyorum) demesi yalandır. İtaat olmayınca, onun sevgisinin ağaca, kuşa, tabiata olan sevgiden farkı olmaz.

Rey şehrinden bir genç, (Ben âlim ve evliya olmak istiyorum) der. Kalkıp, Mısır’a Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin yanına gidip ona 25 sene boyunca talebe olur. Sonra çuvallar dolusu notlarıyla beraber Rey şehrine geçmeden önce, Bağdat’taki büyük bir evliya zatın da duasını almak için onun dergâhına gider. Mübarek zat, sohbetin sonunda, (Herkes gitsin, sen kal!) der. Sonra gence, (Anlat bakalım) der. Genç anlatır:

- Ben, 25 yıl Zünnûn-i Mısrî hazretlerine talebe oldum. Şu kadar not aldım. Şimdi memleketime dönüyorum. Sizden de dua ve nasihat almaya geldim.

O zat, bu talebeden iki şey yapmasını ister. Talebe, (Yaparım) deyince, o zat (Yapamazsın) der. Talebe ısrarla, (Yaparım) der. O zat, (Önce bütün notlarını Dicle Nehrine at! Sonra Rey şehrine gittiğin vakit, Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin hiç ismini anmayacaksın, Hocam Zünnûn-i Mısrî demeyeceksin) der. Bunun üzerine talebe der ki:

- Efendim, ölürüm de, bunları yapamam.

- Yapamayacağını baştan söylemiştim.

- Bunları bana yaptıran şey nedir?

- Evladım senin içinden pis kokular geliyor. Senin kalbinde iki ur var. Biri şöhret sevdası, öteki ise kibirdir. Sen, değil başkalarına faydalı olmak, kendine de faydalı olamazsın, bu hâlinle Cehenneme gidersin. Sen insanları etrafına toplayarak şöhrete kavuşmak için tahsil yaptın. Bu zatın ismini, notlarını da şöhretine, kibrine alet edeceksin. İnsanın kalbinden ur çıkmalı ki, nur girsin. Ur çıkmadan nur girmez. Bu ikisi birbirine zıttır. Def-i mefâsid, celb-i menafiden evladır. Yani zarardan korunmak, menfaat sağlamaktan önce gelir. Demek ki zarar yok edilmeden fayda temin edilemez.

Başarının ana sırrı

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Din büyüklerimiz, bize ne söylenmişse, onu en iyi yapmaya çalışmanın önemini, ama kendi kafamıza göre asla bir şey yapmamak gerektiğini bildiriyor. Dünyada da, âhirette de başarılı olmanın birinci kuralı, ehil olan birine tâbi olmak ve onda kararlı olmaktır. Onun dediklerini anlamak ve yapmaktır. Başarının sırrı budur. Çünkü kararlı yapılan iş, kararsız iş gibi çürük olmaz. (Şunu mu, bunu mu yapayım) demek yerine, tereddütlü işi bırakmalı, gidip en kötüsü de olsa tereddütsüz olanı yapmalı. İslamiyet’te bu tereddüt, kökünden yok edilmiştir. Bunun ilacı sormak, istişare etmektir. Artık ondan sonra, (Bu nasıl olur, nasıl olmaz) tartışması yapılmaz. Elden geldiğince, en iyi şekilde uygulanır. Merhum hocamız bu hususta buyuruyor ki:
(Eğer soran Allah için sorar, cevap veren de, Allah için cevap verirse, cevap yanlış da olsa, Cenâb-ı Hak onu düzeltir, hayra tebdil eder, neticesi hayırlı olur.)

Neticede her şey, Cenab-ı Hakk’ın kudretinde değil mi? Soran da, cevap veren de, Allah rızasını gözetmiştir. Fakat insanlık hâli, verdiği cevap yanlış olabilir, fakat ihlâsla cevap verdiği için, Allahü teâlâ onun neticesini doğrultur. Hiç sormadan, araştırmadan, seccadeyi dağın başına serse, kıbleye karşı namaz kılsa, kabul olmaz. Araştırsa, sorsa, ters tarafa namaza dursa, kabul olur. Neden? Birinde dinin emir ve yasaklarına, ötekinde aklına, nefsine göre hareket etmiş oluyor. Bizim dinimiz, insanın kendi nefsine, aklına uygun hareket etmeyi reddediyor. İşte bize misal olsun, ders olsun diye, bir âyet-i kerimede mealen buyuruluyor ki:
(Ey Habibim! Sen bir işe karar vermeden önce, Eshabınla istişare et! Ondan sonra karar ver! Ama karar verdikten sonra da, Allah’a güven ve bir daha dönme!)

Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretleri bir talebeye buyurmuş ki:
(Herkesin mutlaka danışacak bir kimsesi olması lazım. Her insanın, birine bir şey sorma ihtiyacı olur, sen de mutlaka sor! Sakın kendi kendine bir işe girişme! Eğer soracak ehil bir kişi bulamazsan, git bir ağaca sarık sar, ona danış! Allahü teâlâ senin kalbine iyisini ihsan eder. Yoksa kendi kendine karar vererek yapacağın her şeyden sonra sıkıntı çekersin.)

www.ailevekadin.com