Helâlle haramın aslı
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Haramlara dalan, haramların aslına kavuşur. Haramın aslı, ateştir. Çay yerine, meşrubat yerine şarap içen, onun aslına kavuşur. Helâli tercih eden ise, helâlin aslına kavuşur. O da Cennet nimetleridir. Her şeyin aslı, Cennette veya Cehennemdedir.

Bir talebe, deniz kenarında otururken hocasına sorar:

- Efendim, Cennette de, şu karşıda gördüğümüz gibi yalılar, kayıklar olacak mı?

- Kardeşim, hani yalı, hani kayık? Bunların hepsi hayâl. Bugün var, yarın yok. Bunlara var denmez, bunlar rüya. Hakiki, kalıcı olan köşk, yalı, sandal, deniz, hepsi Cennettedir. Orada gözlerin görmediği, kulakların işitmediği nice nimetler var. Bugün insanlar bunlarla eğleniyor gibi gözüküyorlar, fakat kahır ve üzüntü içindeler, eve girdiklerinde de sıkıntıları bitmiyor. En büyük üzüntüleri, bütün bu varlıklarını bırakıp gidecek olmaları. Cennette ise bırakıp gitmek yok.

Cenab-ı Hak, bu hayâl sevgisinden, hayâl peşinde koşmaktan bizi kurtarsın. Biraz sabredelim de, Rabbimizin razı olduğu o büyük nimetlere kavuşalım.

Herkes her an bir yol ayırımında. Yani yol ayırımı, bir defaya mahsus değil. İnsanın ağzından çıkan her kelime, insanın her hareketi, her bakışı, her nefesi, mutlaka insanın ya sağ tarafına yazılır, ya sol tarafına. Hiçbiri boşlukta kalmaz. Fakat düşünceler böyle değildir. İçimiz fısk dolu olsa, kötülükler düşünsek, ama yapmasak, Allahü teâlâ merhametinden onları yazmıyor. Ama iyi, hayırlı bir şey düşünsek, hemen yazılıyor.

İnsan, hayvanlar gibi başıboş bırakılmış değildir. Mutlaka mesuliyeti vardır. Bütün kâinatı her an varlıkta durduran Cenab-ı Hak, her an, (Ey kulum! Sana verdiğim bu nimeti, bu fırsatı nasıl değerlendiriyorsun? Hayırda mı, şerde mi?) diye bizi imtihan ediyor. Hayır veya şer olmaması, yani boşlukta olması mümkün değil. Çok insanlar vardır boşlukta gibi gözükür, fakat iyi niyet sahibidir, hep sevab yazılır. Kimi insanın yaptığını ibadet zannederiz, hâlbuki onun niyeti bozuktur, hepsi günah olarak yazılır. Onun için tasavvufta hep kalbe, niyete önem vermişler, kalbin iyi düşüncelerle dolmasını istemişler. Kalbi kurtardı mı, bütün organlar iyi işlemeye başlar. Hep hayra vesile olur.

Sonluyla sonsuzun kıyası

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bugün insanlar, bir bardak suda fırtına koparıyorlar. Neden? Çünkü bu bardağa sığmak, bu bardağın içinde yer almak istiyorlar. Tabiî küçük olan bardağın içi, hemen dolup taşıyor ve kördüğümün içinde kavga başlıyor. Hâlbuki büyüklerimiz, (Bu bardağın dışı sonsuz hayat, bardağın içine girmemeli) diyorlar. O zaman hem bardağın kendisi, hem de suyun kendisi çok cüzi kalıyor. Çünkü sonsuzun yanında sonlu, sıfırdır, yoktur. Matematik böyle söylüyor. En büyük sayıları sonsuza bölseniz, netice sıfır olur.

Bu yüzden, dünya denilen bu bardaktan dışarı çıkan, bardağı küçük görür. Ne kadar küçük görür? Ne kadar bardaktan uzaklaşırsa, o kadar çok küçük görür. Bardağın yanında, yine bardak büyük görünür. Nitekim Şah-ı Nakşibend hazretlerine biri demiş ki:

- Efendim filan yerdeki bir zat, (Ben bütün dünyayı tabağın içinde görüyorum) diyor.

- Biz de bütün kâinatı tırnağımızın ucunda görüyoruz, buyurmuş.

Peygamber efendimiz, (Bu dünyada Allah için olmayan her şey melundur) buyuruyor. Bu dünya neden melundur? Çünkü içine dalan artık âhireti görmez. Dostu da dosttan koparır. Bu dünya melundur, çünkü para, rütbe, etiket, takdirler, tenkitler insanı değiştirir, maksadı bunlar olur, insan bunlar için yaşar, çalışır. (Biz ibadet yapıyoruz, hizmet ediyoruz, çalışıyoruz) denirse, eğer bunlar Allah için değilse, onlar da melundur. Allah için olmayan dünyalıklar da melundur. Haramlar, günahlar, öfkeler, şehvetler, dedikodular, gıybetler, iftiralar melundur. (Biz bu günahları işlemiyoruz, şarap içmiyor, zina etmiyor, hizmet ediyoruz) denirse, (Bunları niye yaptın?) diye sorulacaktır. Eğer, desinler diye yapılmışsa, o da melundur, çünkü Allah için değil. Her ne yapılarsa yapılsın, (Niçin yapıyoruz?) sorusuna cevap hazırlamalı. İbadetleri de, hizmetleri de Allah için yapmalı, melun olmamalı.

Dünyada en büyük tehlike şirktir. Hiçbir Müslüman bilerek şirke girmez, ama şirke götüren yollara sapanlar az değildir. Bu yollar da kibir, ucup, riya, kendini başkasından üstün görmek veya bir başkasını hakir görmek gibi günahlardır. Bir de, günah işlemek zamanla normal hâle gelir ve insanı küfre sokar. Onun için günahtan çok sakınmalıdır.

www.ailevekadin.com