Sonra yaparım diyen helak olur
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:
Bu din bize çok zor şartlar altında geldi. Çok emek ve gayretle, çok zahmetle, çok fedakârlıkla bize ulaştı. Ehl-i sünnet âlimlerinin, Silsile-i aliyye büyüklerinin hayatını okuyan, bunu görür. Bazıları, talebeleriyle ve yakınlarıyla dahi görüşmeyip, kitap hazırlamakla uğraşmışlardı. Bazıları, istirahat etmeyi, gezmeyi bırakmışlar, bayramlarda bile kitap yazmışlardır. Bu zatlardan birinin hanımı anlatır:
Bayram namazını kılıp eve geldi. Bir bayramlaşmadan sonra, hiç laf etmeden masasına geçip hep kitap yazdı. (Efendim, bayramda bir yere gitmeyecek miyiz?) diye sordum. (Bu kitaplar varken ben bir yere gidemem. Herkes istediği yere gitsin, bayramlaşsın) diye cevap verdi. Üç-dört gün, bayram boyunca hiç kitabın başından kalkmadı.

Bu zatın bir talebesi de şöyle anlatır:
Bir gece saat iki buçukta bizim kapı çaldı. Eyvah dedim, herhalde bir hastalık veya önemli bir şey var. Dışarı çıktım. Mübarek hocamın elinde kâğıt vardı. Efendim, hayırdır inşallah dedim. (Bir mesele uykumu kaçırdı. Kitaba bir ilave yaptım. Bunu yarın matbaaya götürün, şuraya ilave edin!) buyurdular. (Peki, efendim) dedim, ama (Niye sabah değil de şimdi getirdiler?) diye içimden düşünürken, (Ya sabaha kadar ölürsem? Bu kâğıdı size kim verecek, kim tarif edecek? Sabaha kadar yaşayacağımı bilemediğim için, benden sonra bu unutulur, kalır diye, sizi bu saatte rahatsız ettim) buyurdular. Sonra böyle düşündüğüm için hemen tevbe ettim.

Görüldüğü gibi, bize dinimizi doğru olarak öğreten bu kitaplar kolay yazılmadı. Yine aynı zat buyuruyor ki:
Bu kadar çok kitabı nasıl okudunuz, bu kadar kitabı nasıl yazdınız, ev bark, çoluk çocuk, iş güç varken, bunca kitabı, üstelik bu imkânlarla bir ömre nasıl sığdırdınız diye soranlara cevabımız şöyledir:
(Helekel müsevvifûn) yani (Sonra yaparım diyen helak oldu) hadis-i şerifini kendime rehber edindim. Hayatımda, bu işi biraz sonra yaparım diye bir düşüncem olmadı. Bir işi, yarına değil, birkaç saat sonraya bile bırakmadım. O anda yapıp, ilk fırsatta bitirirdim. Gece veya gündüz, evde veya dışarıda, nerede olursa olsun, işi ertelemedim. Biraz sonra yaparım demedim. İşte Allahü teâlâ bana, bundan dolayı çok başarı verdi. Bizi seven de, bizim gibi bu hadis-i şerifi rehber edinmeli, bugünün işini yarına bırakmamalıdır.

İyi çığır açmak


Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Peygamber efendimiz, (Hayra delalet eden [yol gösteren, sebep olan, önderlik eden] o hayrı yapan gibi sevaba kavuşur. İyi bir çığır açana, onun sevabı ve kıyamete kadar onunla amel edenlerin sevabı kadar sevab yazılır. Kötü bir çığır açana da, onun günahı ve kıyamete kadar onu işleyenlerin günahı kadar günah yazılır) buyuruyor.

Hasta yatan evliya bir zata, bir talebesi, (Efendim, buraya kim bilir ne kadar çok sevab yağıyor) der. Hocası, (Nereden biliyorsun?) diye sorar. Talebesi, (Efendim, bu kadar Müslümanlar, hem imanlarını, hem ibadetlerini sizin eserlerinize borçlu. Yapılan bu hizmetlerden hâsıl olan sevabların bir misli size geliyor. Bunda zerre kadar şüphemiz yok) der. Hocası, (Evet bu yazılan kitaplar, raflarda kalmıyor, kardeşlerimiz dağıtıyor. Bu sevablar yalnız bize gelmiyor, hizmet eden kardeşlerimiz de bu sevaba ortak oluyorlar) buyurur.

Ehl-i sünnet âlimlerinin en çok sevdikleri şey, nakli esas alarak hazırladıkları kitaplarının okunması ve dağıtılması suretiyle, İslamiyet’in yayılmasıdır. Bu büyüklerin hayatının özeti üç maddede toplanır:

1- İlim öğrenmek:
Bu kıymetli kitaplarda yazılı olanlar, Ehl-i sünnet âlimlerinin sözleridir, nasihatleridir. Bunları okuyan hakkı bâtıldan ayırır, asla doğru yoldan sapmaz.

2- Başkalarına öğretmek:
Bu kitapları her tarafa yaymalı. Bir gün Peygamber efendimiz, (Allahü teâlâ, benim halifelerime rahmet etsin) buyurdu. (Ya Resulallah, sizin halifeleriniz kimlerdir?) diye sorulunca, (Dinimi yayanlardır) buyurdu. Her zaman, her yerde bu hizmete koşmalı. Kıymetli kitapları yaymayan ve hizmetlere yardımcı olmayan, talebe olamaz. Bu ikisini yapanı alnından öperler, çünkü bu peygamberlik vazifesidir. Bu vazifeyi yapana Peygamber efendimiz şefaat edecektir.

3- Birbirimizi sevmek:
Tarih boyunca milletler, cemiyetler, devletler hep içeriden yıkılmıştır. Fitne içeriden olur. Arkadaşını üzecek, fitneye sebep olacak bir söz söyleyene sus diyen, yüz şehit sevabı alır. (Allah’tan kork, arkadaşının bu kadar iyiliklerini görmeyip bir hatasını söylüyorsun, ayıptır) diyerek onu susturmalı. Mümin, müminin arkasından dua eder, münafık gıybet eder.

www.ailevekadin.com