Cihazla ibadet etmek
Sual: Bazı ülkelerde, bir camiden diğer camilere TV ile irtibat kuruluyor, diğer camidekiler, büyük camideki imama uydukları gibi, camiye gitmeyen de evinden, TV’deki imama uyup namaz kılıyormuş. Bunun mahzuru var mıdır?
CEVAP
Öğrenmek niyetiyle TV’den Kur'an-ı kerim dinlemek caizdir. Teypten dinlemek de caizdir. Okunan Kur'an-ı kerimi kasete alıp, mezara gidince, teybi açarak kaseti dinlemekle bizzat Kur'an-ı kerim okunmuş olmaz. Bunun gibi, bir kimse, namaz kılarken kendi filmini çekse, sonra her namaz vakti gelince, video ile bu filmi oynatsa, namaz kılmış olmaz. Namaz kılmak, ezan okumak vakitli ibadetlerdir. Bunları teyple, video ile yapmak, bid'at olup, büyük günahtır.

TV ve video iyi bir eğitim vasıtasıdır. Mesela namazın nasıl kılınacağını tatbiki olarak göstermek çok iyi olur. Fakat namaz kılan imamın filmini alıp, imam yerine ekrandaki bu görüntüye uymak caiz olmaz. Bunun gibi, ezan okuyan müezzinin filmini videoya alıp, vakit gelince videodan ezan okutturmak da caiz olmaz. Çünkü TV ekranındaki resim, müezzinin kendisi değil, görüntüsüdür. TV’deki ses de, müezzinin bizzat kendi sesi değil, benzeridir.

İki ayrı şey, birbirine çok benzese de, aynı değildir. Mesela Ali ile ikiz kardeşi Veli, birbirine ayırt edilmeyecek derecede benzese de, ayrıdır. Biri Ali, öteki Veli’dir.

Bir insanın resmi, kendisinin tam benzeridir, aynısı değildir. Resmin gözü yırtılsa, sahibinin gözüne bir zarar gelmez. Bir kimse aynaya baksa, aynadaki görüntü, bakan kimsenin resmidir. Bu resim sahibinin bizzat kendisi değil, benzeridir, görüntüsüdür. Aynayı kırsak, görüntü kaybolursa da sahibine bir şey olmaz.

TV, teyp ve radyodaki sesler de, sahibinin benzer sesidir, aynısı değildir. Aynen bunlar gibi imamın sesi, hoparlöre verilince, elektrik ve mıknatısın hasıl ettiği bir ses haline dönüşüyor. Bizim duyduğumuz ses, imamın sesi değil, elektrik ve mıknatısın hasıl ettiği sestir. Yani hoparlörden çıkan ses, elektrik tesiriyle hasıl olan mıknatıs kuvvetlerinin titreyerek demir levhanın husule getirdiği bir sestir. Bu ses, imamın sesine, ne kadar benzerse benzesin, benzeridir, aynısı değildir.

TV’deki görüntüye imam diye uymakla, hoparlörden çıkan sese imamın sesi diye uymak aynıdır. Görüntü bizzat imam olmadığı gibi, ses de bizzat imamın sesi değildir. Onun için görüntüye ve cihazdan çıkan sese uymakla imama uyulmuş olmaz.

TV’deki sesler yankı da değildir. Yankıya da uymak caiz olmaz. Redd-ül-muhtar’da, (Dağa çarpıp yankılanan ses, insan sesi olarak kabul edilmez. Vasıtasız, bizzat insanın söylemesi gerekir. Yankı ile gelen ses, hakiki ses hükmünde olmadığı için, yankı ile gelen bir secde âyeti için secde-i tilavet gerekmez) buyuruluyor.

Namaz kılarken görüntüsü videoya alınmış imama uymak caiz olmadığı gibi, TV’nin naklen yayınında, imamı da görsek, böyle bir imama da uymak caiz olmaz. Yahut hoparlör veya radyo vasıtasıyla gelen ses de imamın sesi olmadığı için, bu ses ile hareket ederek ibadet etmek de caiz olmaz.

Elmalılı Hamdi Yazır
, Araf suresinin 204. âyetinin tefsirinde diyor ki:
Kıraet (okumak) ise bir ihtiyari iştir ki, akıllı ve konuşan bir insanın ağzından çıkanı anlamaya ve anlatmaya yönelik bir maksat taşıyan sesli olarak okumak demektir. Nitekim vahiy meleği olan Hazret-iCebrailin işi bile aslında bir kıraet (Kur'an okuma) değil, bir ikra, yani okutmaktır. Allah’ın yaptığı iş ise vahyi indirmek ve kıraeti yaratmaktır. Cansız varlıklardan çıkan seslere kıraet denilemeyeceği gibi, aks-i sadadan, yani sesin yankılanmasından meydana gelen işe de kıraet denilemez. Bunun içindir ki, fakihler bir kıraetin yankılanmasından hasıl olan yankıya kıraet ve tilavet hükmü terettüp etmeyeceğini ve mesela tilavet secdesi gerekmeyeceğini beyan etmişlerdir. Bir kitabı sessiz olarak okumaya kıraet denilemeyeceği gibi, çalan veya çınlayan, yankı yapan bir sesi dinlemek de kıraet dinlemek demek değildir, bir çınlamayı dinlemektir. Şu halde Kur'an okuyan bir okuyucunun sesini aksettiren gramofon veya radyodan gelen sese de kıraet denilemez. Bu gibi sesler bir kıraet değil, bir kıraetin yankısı ve yansımasıdır, bunlara dinleme ve susma emrinin hükmü terettüp etmez. (s. 2361)

Gramofondan [teyp, radyo, TV’de] okunan secde âyetini işitenin, tilavet secdesi yapması gerekmez. (Mezahib-i erbea)

Bid'atin zararı
Bu aletleri ibadet vasıtası olarak değil de, eğitim, öğretim, haber gibi işlerde kullanmak çok faydalıdır. İbadetlere karıştırmak bid’attir.

Peygamber efendimiz, Eshab-ı kiram ve şimdiye kadar gelen İslam âlimleri, namazı nasıl kılmışlar, ibadetleri nasıl yapmışlarsa, aynen öyle yapmak gerekir. Eklemek ve çıkarmak, dini değiştirmek olur. İbadetlere bid'at sokmakla daha güzel ibadet edilmiş olmaz. (İbadetleri bizim gibi yapmayanlar, bizden değildir) hadis-i şerifini düşünerek, ibadetlere ilave ve çıkarma yaparak dini değiştirmekten çok sakınmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Her bid'at sapıklıktır ve her sapık da Cehennemdedir.) [İbni Asakir]
(Bid'atten sakının; çünkü her bid'at dalalettir.) [İbni Asakir]

(Bid'at çıkaranın, orucu, haccı, cihadı, tevbesi ve hiçbir iyiliği kabul olmaz. Bunun Müslümanlıktan çıkması, yağdan kıl çıkar gibi kolay olur.)
[Deylemi]

İmam-ı Rabbani
müceddid-i elfi sani hazretleri buyuruyor ki:
(Ahir zamanda Hazret-i Mehdi gelip, dini yayıp sünneti diriltirken, bid'at işlemeye alışmış olan Medine’nin âlimi, bid'ati güzel sandığı ve ibadet olarak yaptığından, Hazret-i Mehdi için, "Bu adam bizim dinimizi yok edecek" diyecektir.) [Mektubat-ı Rabbani c.1, m. 255]

Sual: (Kâbe’de de mikrofonla namaz kılınmaktadır. Bu da hoparlörün caiz olduğunu göstermez mi?) diyene ne cevap vermeli?
CEVAP
Kâbe’deki Vehhabilerin yaptığı dinde ölçü değildir. Vehhabilerin ehl-i sünnetle alakası olmadığı herkes tarafından malumdur. Hatta, zındık oldukları Nimet-i İslam kitabında ve başka muteber kitaplarda yazmaktadır. Denize düşen yılana sarıldığı gibi, fetvada zorluk çeken de Vehhabiye sarılmamalı.

Dinde nakil esastır
Sual:
Mısır radyosu, sabah namazını canlı olarak yayınlıyor. Net olarak dinliyoruz. Evimizden radyodaki imama uyup sabah namazını kılmamız caiz midir? Hocamız, vakit girerse, uyulabileceğini söyledi.
CEVAP
Fıkıh kitaplarında, imamla cemaat arasında kayık geçecek kadar bir nehir veya araba geçecek kadar bir yol varsa, imama uymanın caiz olmadığı bildiriliyor. TV’de canlı olarak yayınlansa yine uyulmaz. Burada en önemli husus şudur: Radyodan gelen ses, bizzat imamın sesi değil, tam benzeridir. Bir insanın fotoğrafı veya TV’deki görüntüsü gibidir. Her ne kadar fotoğraf veya TV’deki görüntü, o insana ait ise de, bizzat kendi değildir. Bu bakımdan radyodan, TV’den okunan secde âyetleri için secde-i tilavet gerekmediğini de din kitapları bildirmektedir. Dinde nakil esastır. Herkes aklına göre bir şey çıkarırsa, ortada din diye bir şey kalmaz. (M.Erbea, Hadika)

Sual:
Mezarlığa gittiğimizde, banttan Kur'an-ı kerim okunuyor. Bundan ölüye diriye sevap olur mu?
CEVAP
Hayır sevap olmaz.

Sual: Mikrofonla kıldıran imamı görüyorsak veya çıplak sesle de sesini duyacak mesafede isek, arkasında kılınan namaz sahih olur mu?
CEVAP
Çıplak sesini duymasak da, geriden öndekilerin hareketine göre hareket etmişsek namaz sahih olur. Ancak imamın itikadı bozuk ise isterse hoparlörsüz kıldırsın fark etmez. Ama imam istemeyerek emir ile kıldırıyorsa, o zaman imama günah olmaz ve onun arkasında namaz kılınır.

Sual: Yüzyıl önce şehirlerimizde hoparlör sistemi yoktu, zaten gerek de yoktu. Ama şimdi metropoller var, milyonluk şehirler var. Ezan bir çağrı ise ve insanların duyması isteniyorsa bunun hoparlörden okunmasında ki yanlışlık ne olabilir?
CEVAP
Ama dinimiz öyle demiyor. Ezanın mutlaka duyulması lazım demiyor. Hatta imamın sesini bütün cemaatın duyması gerekir demiyor. Sultanahmet gibi camiler hoparlör çıkmadan önce de vardı. Peygamber efendimiz yüz bin sahabiye hutbe okudu. Herkes duymadı, duyması da lazım değil. Yani hutbenin şartlarından değil. Duymayanlar çok olsa da hutbe yine sahih olur.

Sual: Hepimiz biliyoruz ki daha 50 yıl önce İslam toplumlarında haram kabul edilen birçok şey günümüzde helal oldu. Toplumun çoğunluğunun istediği hoparlörle, teyple ibadetin ne mahzuru olur?
CEVAP
Dün haram olan bugün helal olmaz. Yeni çıkan türediler dini değiştirerek haramı helal hale getiremez, onlar helal dese de Allah indinde o yine haramdır. Bunun canlı bir örneğini vermelisiniz. Dün haram iken bugün helal olan veya dün helal iken bugün haram olan bir şey var mı? Olamaz, olması da mümkün değildir. Din oyuncak değildir. Herkes din ile oynayamaz, din zamanla değişmez. Dinde reform olmaz. Allah’ın Peygamberi namazı nasıl kıldırmışsa şimdi de öyle kıldırılmalıdır. Dinde değişiklik, dini koyanı beğenmemek olur. Bu da küfür olur.

Hoparlör sesine âmin demek
Sual:
Hoparlörden çıkan sese âmin diyenin namazı bozulur deniyor. Halbuki ben ilmihallere baktım, namazı bozanlar arasında hoparlör yazmıyor. Hoparlörden çıkan sese âmin demek niye namazı bozuyor ki? Hoparlörle sesin yükseltilmesinin ne mahzuru olur ki?
CEVAP
Her ilimde olduğu gibi, fen ilminde de o işin uzmanı söz sahibidir. Dinimiz de buna kıymet verir. Çünkü fen ilimleri, İslami ilimlerin bir koludur. Dini bilgilerde ise edille-i şeriyye esastır. Fen bilgileri bunlara göre açıklanır.

Müslüman ve uzman bir doktor, bu hasta guslederse ölür diyorsa, teyemmüm gerekir diyorsa, o doktora inanılması gerektiğini, diğer fen işlerinde de durumun böyle olduğunu dinimiz bildiriyor. Hoparlörden çıkan ses, nakli seda mı, aksi seda mı, yoksa başka bir ses mi, bunu ancak uzmanı bildirir.

Bütün uzman mühendisler bildiriyor ki:

(Hoparlörden çıkan ses, nakli seda değildir. Hoparlör, sesi yükseltici bir alet değildir. Yankı da değildir. İmamın sesi, hoparlöre verilince, elektrik ve mıknatısın hasıl ettiği bir ses haline dönüşüyor. Duyulan ses, imamın sesi değil, elektrik ve mıknatısın hasıl ettiği sestir. Yani hoparlörden çıkan ses, elektrik tesiriyle hasıl olan mıknatıs kuvvetlerinin titreyerek demir levhanın husule getirdiği sestir. TV ekranındaki resim, imamın bizzat kendisi değil, görüntüsüdür. TV’deki ses de, imamın bizzat kendi sesi değil, sesin benzeridir.)

Bütün uzmanlar böyle söyleyince, dinin emri gereği onlara inanmak gerekir. Helal olan üzüm şırası, alkol haline, şarap haline dönüşünce, o sıvı haram oluyor. Yok bu üzüm şırası diye inat etmek cahillikten başka şey değildir. Şarap da sirkeleşince helal oluyor. Şarap nasıl helal olur demek de cahilliktir. Yine uzman kimyager, (Necis yağ, mesela domuz yağı sabun haline dönüşse temiz olur) diyor.

Evet bütün uzmanlar ne diyor? (TV’deki konuşan kimsenin resmi bizzat kendisi olmadığı gibi, sesi de bizzat kendi sesi değil, benzeridir) diyorlar.

Şimdi gelelim dini hükmüne.
İbni Âbidin’de diyor ki: “Başkasının sesine âmin diyenin namazı bozulur.”

Hoparlörden çıkan ses de, başka bir ses olduğuna göre, ona âmin diyenin namazı bozulur. Demek ki, namazı bozanların arasında başka bir sese âmin demek de var imiş. İnsan bunu bilmeyince, (Hoparlör sesi yükseltiyor ne büyük nimet. Herkes biliyor, siz bilmiyorsunuz) diyerek cahilliğini gösterir.

Dönüşümün mahiyeti
Sual
: Üzüm suyu, şarap haline gelince haram oluyor. Acaba imamın sesi, kasete, teybe alınca, mikrofon hoparlör ile uzaklara duyurulunca, ses nakli mi oluyor, yoksa özelliği değişiyor mu?
CEVAP
Bu işin uzmanları diyor ki:
Mikrofon, ses enerjisini elektrik enerjisine dönüştüren bir transduser, bir alettir.
Hoparlör, elektrik enerjisini ses enerjisine dönüştüren bir transduser, bir alettir.
Mikrofonla hoparlör arasında ses nakli olmuyor, sesi yükseltmiyor, bir enerji dönüşümü oluyor. Mikrofona karşı konuşan insanın sesi, önce elektrik enerjisine dönüşüyor. Buradan hoparlöre giden elektrik sinyalleri tekrar sese dönüşüyor.

Mikrofona giren ses dalgalarının etkisiyle, diyafram, kristal elemanı hareket ettirerek manyetik bobinin uçlarında elektriksel gerilim meydana gelmektedir. Meydana gelen bu elektrik sinyalleri yükseltici vasıtasıyla hoparlöre girmektedir. Ses bilgilerini taşıyan elektriksel akımların ses bobininde oluşturduğu manyetik alan ve mıknatısın kendi sabit manyetik alanı etkilenerek hoparlör diyaframını titretmektedir. Diyafram titreşerek ses dalgalarını yaymaktadır. Bu orijinal sesin nakli değildir, farklı frekanslarda enerji dönüşümüyle başka özellikte yeni bir ses meydana gelmektedir. Bu ses, tıpa tıp aynı benzese de farklı bir sestir. Meydana gelen yeni ses, konuşanın kendi sesi değildir. Elektrik tesiri ile hasıl olan, mıknatıs kuvvetlerinin titrettiği demir levhanın, husule getirdiği başka bir sestir. Namaz kılarken, imamdan başkasının sesine uymak caiz olmaz. Bu inceliği iyi anlamak gerekir.

(Herkes öyle diyo) demek
Sual:
Ben bir sünnete uyunca, bid’at ehli “Herkes böyle yapıyor, Mekke’de bile hoparlörle ibadet ediliyor, onların hepsi yanlış yolda da, sadece sen mi doğru yoldasın” diyorlar. Her yerde kötü işlerin, bid’atin rağbet görmesinin, iyi işlerin, Allah’ın emirlerinin öcü gibi gösterilmesinin sebebi nedir?
CEVAP
Âlimler azalıp cahiller çoğalacağı için, insanlar bozulup gün günü aratacağı için, kıyamet kötüler üzerine kopacağı için çoğunluğa uyuluyor. Beş hadis-i şerif meali şöyledir:
(Her asır, önceki asırdan daha bozuk olur. Böylece Kıyamete kadar hep bozulur.) [Tezkire-i Kurtubi muhtasar, Hadika]

(İnsanların en hayırlısı, en iyisi benim asrımda bulunanlar
[Eshab-ı kiram]dır. Onlardan sonra en iyileri, onlardan sonra gelenler [tabiin]dir. Onlardan sonra da en iyiler onlardan sonra gelenler [tebe-i tabiin]dir. Artık bundan sonra yalanlar yayılır.) [Buhari]

(Sonra gelenler, önceki âlimleri cahillikle suçlar.)
[İ.Asakir]
(Kötüler iyi, iyiler kötü gösterilmedikçe, kıyamet kopmaz.) [Haraiti]
(Bu din garip olarak başladı, sonu da garip olur.) [Tirmizi]

Bu devirde herkese inanmak yanlıştır. İyilik, güzellik, hak gibi hususlar, her zaman çoğunluğun bulunduğu yerde olmaz. Mesela Çin'in, Japonya'nın nüfusu çoktur. Dinleri Budizm’dir. İnsanların çoğu Budist diye, Budizm’in doğru olduğu söylenemez. Dünyada gayrimüslimler, Müslümanlardan daha fazla. Azınlıkta kaldığı için (Müslümanlık hak din değildir) denemez. Çünkü on âyet meali şöyledir:
İnsanların çoğuna uyan sapıtır. (Enam 116)
Halkın çoğu kâfirdir. (Nahl 83)
Çoğu fasıktır. (Maide 49)
Çoğu müşriktir. (Rum 42)
Çoğu iman etmez. (Rad 1)
Çoğu inkârcıdır. (İsra 89)
Çoğu gafildir. (Yunus 92)
İslamiyet’in hak ve doğru olduğunu çoğu bilmez. (Rum 30)
İnananlar azdır. (Sad 24)
Şükredenler azdır. (Sebe 13)

(Herkes öyle diyo) demekle, çoğunluk dinde ölçü olmaz. Şaraptan yapılan sirkeye herkes haram dese de sirke helaldir. Dinde çoğunluğa uymak değil, hakka, doğruya uymak gerekir.

Herkes dinsizleşse, Allah diyen kalmasa da tek başına Allah demeli. Herkes açık gezse de kapanmalı. Herkes ibadetlerde hoparlör sünnet dese de, sünnet olmadığını, bid’at olduğunu bilmeli. Dünyanın çoğunluğu, zina suç değildir dese de, haram olduğunu bilmeli. Herkes, (Bir kereden bir şey olmaz) dese de, bir kere de olsa günah işlememeli.

Hoparlör bid’atine güzel demek ne kadar çirkindir. İbadetlere bid'at sokmakla daha güzel ibadet edilmiş olmaz. (İbadetleri bizim gibi yapmayanlar, bizden değildir) hadis-i şerifini düşünerek, ibadetlere bid’at karıştırmaktan çok sakınmalıdır! Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Bid'atten sakının; çünkü her bid'at dalalettir.) [İbni Asakir]


İbadetle başka şey mukayese edilmez
Sual:
Tam İlmihal’de, “Hoparlörden çıkan imamın sesine âmin denince namaz bozulur. Çünkü imamın değil, benzeri bir sese âmin denmiş oluyor” deniyor. Hoparlörden çıkan ses, sahibinin gerçek sesi olmadığına göre, radyodan, kasetten dinlediğimiz sesler de gerçek müzik olmaz. O zaman radyodan müzik dinlemek caiz olmuyor mu?
İbni Âbidin’de, “Birisinin yüzüne bakmayacağım diye yemin eden, aynadaki görüntüsüne bakabilir. Çünkü, bu görüntü, kendisi değildir, benzeridir” deniyor. Bu duruma göre porno film seyretmek caiz olmuyor mu?
CEVAP
Her ikisi de caiz olmaz. Birinci örnekte ibadetle müzik dinlemek birbirine karıştırılıyor. İbadet ayrı, müzik ayrıdır. İbadetle başka şey mukayese edilmez. Namazda yiyip içmek namazı bozar, ama başka zaman yiyip içmenin mahzuru olmaz. Namazda iken başkasının sözü ile hareket edince namaz bozulur, ama başka zaman mahzuru olmaz. Biz namazda iken, birisi Fatiha okusa, sonunda biz âmin desek namaz bozulur. Ama imamın Fatihasına âmin dense bozmaz. İmamdan gayrisine âmin denmez. Hoparlörden çıkan ses de hakiki bir sestir, ama imamın sesi değildir. Hoparlörden çıkan sese gerçek ses değildir denmez. Gerçek sestir. Ama imamın sesi değildir, benzeri bir sestir. Onun için namaz sahih olmuyor.

Müzik, müziktir, ister bunu Yeliz çalsın, isterse Kaya çalsın, isterse teypten gelsin, fark eden bir şey olmaz. Şarkıcının bizzat kendi sesi olmasa da, benzer bir ses oluyor, yani yine aynı günah oluyor. Burada sesin benzeri ile aynısı fark etmiyor. Ortada bir iş ve bir ses var, benzeri ile aynısı olması neticeyi değiştirmiyor.

Resim bir insanın bizzat kendisi değildir, kendisinin resmidir. Resme bakmakla kendisine bakılmış olmaz. Ama çıplak resmine bakmak haram olur. Şimdi bilgisayarla çıplak kadın resmi de yapılıyor. Bu tamamen hayali bir resimdir buna bakmak haram olmaz denemez.

Bilgisayarla yazılan yazı, asıl yazı değil diye, bu yazılar, şahıslar ve kanun nezdinde ve dinimize göre geçersiz olur mu hiç? İyi ise iyi yazıdır, kötü ise kötü yazıdır.

Bir CD'nin içine yüzlerce cilt kitap sığıyor. Elektronik ortamda kitaplar, hatta kütüphaneler var. Hakiki kitap değil diye bunlar yok sayılır mı? Radyoda, TV’de, telefonda veya bilgisayarda, çeşitli suç işlesek, sonra bunları dikkate almayın, bunlar bizim hakiki görüntümüz, hakiki sesimiz ve hakiki yazımız değil, benzerleridir desek, suç işlememiş mi oluruz? Yazdığımız ve söylediğimiz şeyler dinen yasak ise, günahtan kurtulur muyuz?

Telefon sapıkları, musallat oldukları insanlara neler çektiriyor. İlanı aşk yapan, sövüp sayan veya müstehcen konuşanları var, her türlüsü var. Şimdi bunların hakiki sesi değil diye yaptıklarını hoş görebilir miyiz? Bu sapık, benim hakiki sesim değil, beni suçlu sayamazsınız diyebilir mi?

Bunun için ibadetle ibadet olmayan işi karıştırmamak gerekir. Robotla çok iş yapılabilir ama, robota namaz kıldırsak kendimiz kılmış olmayız veya namazımızı filme alsak, namaz vakitlerinde onu oynatsak namaz kılmış olmayız. Bazı kimseler, “Hoparlör günlük işlerde kullanılıyor da niye ibadette kullanılmasın” diyorlar. Robotlara bir çok işler yaptırılıyor. Robota imamlık da yaptırılabilir, Kur’an da okutulabilir, namaz da kıldırılabilir. Belki hacca da robot gönderilir. Peki ama, bunların dinimizle ne alakası olur? Bu aletler ibadet olmayan işlerde kullanılır. İbadete bid’at sokulmaz.


Yankı ve hoparlör
Sual:
Hoparlör ve aksi seda yani yankı ile namaz kılmak caiz değildir. Ancak büyük camiler, aksi sedayı kuvvetlendirilecek şekilde yapıldığına göre, burada yankı nasıl caiz oluyor?
CEVAP
Ses teknolojisi ile uğraşan bilim dalına (akustik) denir. Önce sesin meydana gelişini inceleyelim:
Boğazdaki ses iplikçikleri [etten iki tel], konuşurken, gerilerek sertleşiyor. Ciğerden gelen hava, bunları titreştirerek ses hasıl oluyor. Titreşen tellerin hava moleküllerine çarpması, bu molekülleri titreştiriyor. Bu titreşimler de, yanlarındaki hava moleküllerini titreştirerek kulağımıza kadar ulaşıyor. Böylece sesi duyuyoruz. Ses hava içinde, muntazam küreler halinde dalgalarla yayılıyor. Havanın kendisi gitmiyor. Sesi iletmiş oluyor. Kuru hava, sesi, saniyede 340 metre hızla iletmektedir. Su molekülleri de, sesi iletir. Sesin, sudaki hızı, saniyede 1500 metre kadardır. Katı cisimler, sesi daha çabuk iletiyor. Sesin çelik ve camdaki hızı, saniyede beş bin metredir.

Havada, suda yayılmakta olan ses dalgaları, duvar, kayalık gibi sert düz yüzeylere çarpınca, doğrultularını değiştirerek, tekrar geriye döner. Geri dönen dalgalar, eşit özellikte, ikinci bir ses meydana getirirler. Bu ikinci sese aksi seda yani yankı denir.

Bir sesin işitilmesi ile bu sesin bir veya daha fazla yansımasından doğan yankının duyulması arasında geçen zaman farkına “yankı zamanı” denir. Akustik yardımı ile sesin yansıma özelliklerinden faydalanılarak deniz derinliklerini ölçmek mümkün olmuştur.

Yankı zamanı 0,1 saniyenin üstünde ve ses kaynağına uzak olan mesafelerde, çınlama ve ikinci veya daha fazla sesler meydana gelir. Dağlardan çöllerden ve başka yerlerden yansıyıp geri gelen seda insanın tabii sesi değildir. İşte bunun için aksi seda denilen bu ikinci ses, o kişinin ağzından çıkan hakiki ses değildir. İbadetlerin sahih olması için, suni ses değil, tabii insan sesi olması gerekir.

Cami, tiyatro, konferans salonu gibi yerlerde sesin en az yankı ve en çok netlikle dinleyici kitlelere ulaştırılması büyük önem taşır.

Akustik konusundaki çalışmalara daha önceki devirlerde İslam mimarisinde olduğu gibi, Selçuklu ve Osmanlı mimarisinde de çok rastlanır. Binlerce insanın ibadet ettiği camilerde yankı özellikleri en ince noktalarına kadar hesaplanmıştır. İmamın sesinin dört bir köşeden duyulabilmesi için bütün tedbirler alınmıştır.

Mimar Sinan’ın, Süleymaniye camisini yaparken, yankı sesi meydana gelmemesi için nargile şişesinde su kaynatarak, fokurdama sesi ile ince hesaplar yaptığı ansiklopedilerde yazılıdır. Mimar Sinan, sesin yayılması esnasında aksi seda ile ikinci bir sesin meydana gelmemesi için tedbir almıştır.

Maksat sesi yükseltmek değil, ikinci suni ses olan aksi sedayı önleyip, tabii sesi duyurmaktır. Bir fıkhi kaide şöyledir:
(İmamın sesi yetişmediği zaman, müezzinlerin yüksek sesle, cemaate bildirmesi caiz ise de, çok bağırmaları namazlarını bozar. Çünkü, bağırarak okumak, dünya sözü konuşmak gibidir. İmamın namazda, ihtiyaçtan fazla yüksek sesle okuması, namazı bozmaz ise de, haramdır.)

Hoparlörden işitilen ses, insanın tabii sesi olmadığı gibi, yankı da değildir. Hakiki sese benzeyen başka bir sestir.

Ses mikrofona gelince elektrik sinyallerine çevriliyor. Hoparlör ise, elektrik sinyallerini ses dalgalarına çeviren bir alet yani bir transduserdir.

Hoparlörden gelen ses
Sual:
(Camide, hoparlörlerden gelen sesler, imamın sesi ile karışınca, bu sesler, imamın sesini bastırsa da; imamın kendi sesine niyet ederek, âmin demenin bir mahzuru olmaz) deniyor. Hâlbuki İslam Ahlakı kitabında, (Hoparlörden çıkan ses, imamın sesi değildir, bu sesin benzeridir. Bunu işitenler, imamın sesini değil, bu sese benzeyen başka bir sesi işitiyorlar. İmamın sesine uymayıp, başka sese tâbi olanın ve imamdan başkasının okuduğu Fatiha’ya âmin diyenin namazı sahih olmaz) diye yazıyor. Hoparlörden gelen sese imamın sesi diye uymak sahih olur mu?
CEVAP
İmamın hemen arkasında olup da, imamın kendi sesini duyuyorsak, o zaman sahih olur. İmamdan uzak olanlarınki sahih olmaz. Sağdaki, soldaki ve arkadaki hoparlörlerin gür sesleri arasından, imamın sesini ayırt etmek imkânsızdır.

100 lira parasını faize veren, bir müddet sonra 101 lira alsa, 101 liranın tamamı faiz olur. 1 lirası fakire verilince, diğer kısmı faizden kurtulmuş olmaz. (Mektubat-ı Rabbani)

Görüldüğü gibi, çok az bir faiz, bütün parayı haram hale getiriyor. İçinden ayırmak mümkün olmuyor. Bunun gibi, gürültü hoparlör sesleri arasından, imamın kendi sesini ayırmak, işitmek mümkün değildir. İslam Ahlakı kitabında da bildirildiği gibi, hoparlörle namaz kılınırken, sadece hoparlörlerden gelen sesler işitilmektedir. Bu önemli hususları, göz önüne almak gerekir.

www.ailevekadin.com