Namazla ilgili sual cevaplar -2-

Namaz ne vakit farz olur?
Sual:
Kitaplarda, (Bir namazın vakti girince hemen edası farz olmaz, o vakit çıkarken o vakti kılacak kadar bir zaman kalınca edası farz olur) deniyor. Vakti girince edası farz olmuyor mu?
CEVAP
Evet, vakit girince edası hemen farz olmuyor, öyle olsa, on dakika, yarım saat, bir saat sonra kılmak haram olur. Elbette hemen kılınırsa iyi olur, ama edası ancak vaktin sonunda farz oluyor.
Bir insan vakit girdikten sonra, namaz kılmadan ölse, o vakti kılmadığı için sorumlu olmaz, çünkü o vakti kılacak kadar zaman kalınca edası farz olur. Ancak bir namazın vakti gelince, bu namazı edaya [kılmaya] başlandığı vakit, kılmak farz olur.

Kurban kesmek de zengine bayramın üçüncü günü vacip olur, daha önce vacip olmaz. Bir kimse bayramın ikinci günü ölse, kurban kesme borcu ile ölmüş olmaz. Eğer üçüncü günü, kurban kesmeden ölürse, borçlu olarak ölür. Birinci günü kesse, vacip yerine gelmiş olur. Ancak namazda olduğu gibi, kurban bayramı birinci veya ikinci veya üçüncü günü kurbanı kesmeye veya vekile kestirmeye başlandığı vakit, kesmek vacip olur.

Hac da böyledir. Hac günleri gelmeden Kâbe’ye gidince hac farz olmaz. Hac zamanı farz olur. Yolda ölürse hac sakıt olur, borçlu olarak ölmüş olmaz. Ama zengin olduğu birinci sene gitmeyip ikinci sene giderken yolda ölürse, o zaman hac borcu ile ölmüş olur. Haccı tehir ederek daha sonra giderse haccını eda etmiş olur.

Zekat da öyledir. Bir sene dolmadan farz olmaz. Fakat günü hatta senesi gelmeden bile, zekat vermekle farz yerine gelmiş olur. Birkaç yılın zekatı daha önce de verilse, ama o seneler hep zengin ise farz sevabı alınır.

Dört mezhepte namazın hükümleri
Sual:
Hanefi mezhebi ile diğer hak mezheplerdeki namazın hükümleri hakkında bilgi verir misiniz?
CEVAP
Namaza başlarken ağız ile, dil ile niyet etmek, Hanefi’de bid’at, Şafii ve Hanbeli’de sünnet, Maliki’de caizdir. Hanefi’de kalbi tatmin olmayanın dil ile de niyet etmesi caizdir.

Kıyamda iken, Şafii’de ayaklar bir karış kadar açılır. Diğer üç mezhepte dört parmak kadar açılır.

Namazda intikal tekbirleri Hanbeli’de vacip, diğer üç mezhepte sünnettir.

Namazda Fatiha okumak, Hanefi’de vacip, diğer üç mezhepte farzdır.
İmamın arkasında Fatiha okumak, Hanefi’de tahrimen mekruh, Şafii’de farzdır. Maliki ve Hanbeli’de, imam yüksek sesle okurken, tahrimen mekruh, sessiz okurken müstehaptır.

Son teşehhüdde salevat okumak Şafii’de farz, diğer üç mezhepte sünnettir.

Vitir namazı İmam-ı a'zama göre vacip, imameyne ve diğer üç mezhebe göre sünnettir.

Beş vakit namazın farzlarını cemaat ile kılmak, Hanefi, Şafii ve Maliki’de sünnet, Hanbeli’de vaciptir.

Cuma namazına imamdan başka, Hanefi’de 3, Şafii ve Hanbeli’de 40, Maliki’de 12 erkek yetişir.

Hanefi âlimlerinin çoğuna göre, tadil-i erkan vacip, imam-ı Ebu Yusuf ve diğer üç mezhebe göre farzdır.

Hanefi
’de seferde iken namazları cem etmek caiz değildir. Maliki’de seferde, hastalıkta, karanlıkla beraber yağmur ve çamur olunca, öğle ile ikindiyi, akşam ile yatsıyı birleştirerek kılmak caizdir. Şafii’de seferde, bu namazları, birleştirip, takdim veya tehir ederek kılmak caizdir. Yağmur yağarken de sadece takdim ederek birleştirmek caizdir. Hanbeli’de ise, seferde, hastalıkta, kadının müstehaza [özürlü] olmasında, idrar ve yel kaçırmak gibi abdesti bozan özürlerde, canından, malından ve namusundan korkanın, maişetine zarar gelecek olanın iki namazı cem edip kılmaları caizdir.

Şafii
ve Hanbeli’de kadının kadına imam olması caiz, Hanefi’de mekruh, Maliki'de sahih değildir.

Teravihi on rekatta bir selam vererek kılmak üç mezhepte mekruh, Şafii'de sahih değildir.

Bayram namazı, Hanbeli’de farz-ı kifaye, Hanefi 'de vacip, Şafii ve Maliki'de sünnettir.

Bir namazı özürsüz terk eden Hanbeli, Şafii ve Maliki’de öldürülür. Hanbeli’de kâfir olduğu için, diğer ikisinde büyük günah işlediği için öldürülür. Hanefi’de namaza başlayıncaya kadar dövülüp hapse atılır. Özürle bir veya birkaç namazı kılamayanın durumu ise şöyledir: Şafii, Hanbeli ve Maliki’de, kazası olanın, sünnet kılması haramdır. Hanbeli ve Maliki’de, sabahın sünneti, vitir ve bayram namazı bundan müstesnadır. Hanefi’de ise, sünnetleri ve kuşluk, evvabin, tesbih, tehıyyat-ül mescid gibi nafile namazları kılmak, kaza kılmaktan evladır. Çünkü bu kazalar bir özürle kılınamamıştır, böyle kazaya kalmak günah olmadığı için, sünnetleri ve nafileleri kılacak kadar ertelemek de Hanefi’de günah değildir. Ama namazları kasten, özürsüz terk eden, sünnet veya nafile kılamaz.

Gaibin, yani uzak ülkede ölenin ardından burada cenaze namazı Şafii ve Hanbeli’de kılınabilir, Hanefi ve Maliki’de kılınmaz. Şehidin cenaze namazı Hanefi’de kılınır, diğer üç mezhepte kılınmaz. İntihar edenin cenaze namazı, Hanefi ve Şafii’de kılınır, Maliki ve Hanbeli’de kılınmaz.

Seferi olmak için Hanefi’de 104 km, diğer üç mezhepte 80 km uzağa gitmek gerekir. Giderken yolda da seferi olunur. Üç mezhepte, giriş ve çıkış günleri hariç, 4 günden, Hanefi’de ise 15 günden az kalmaya niyet eden seferi olur. Hanefi’de seferde 4 rekatlık farzları, iki rekat kılmak vacip, Maliki’de, meşru yani günah olmayan seferde 2 kılmak sünnet, Şafii ve Hanbeli’de, 2 veya 4 kılmak da caizdir.

Şafii veya Maliki olan veya taklit eden, mukim iken, hacda seferi olan Hanefi imama uyarak dört rekat farzları iki rekat olarak kılar ise, bu namazları sahih olmadığı için kaza etmesi gerekir.


Öğle ve yatsının son sünnetini dört kılmak
Sual:
Öğle ve yatsının son sünnetini dört rekat kılmak caiz midir?
CEVAP
Farz ve vacip namazlardan başka kılınan namazlara, sünnetler de dahil, nafile denir. Mekruh vakitler haricinde her zaman nafile namaz kılmak caizdir.

Öğle ve yatsı namazının farzından sonra dört, akşamın farzından sonra altı rekat nafile namaz kılmanın fazileti hakkındaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:
(Öğle namazından önce ve sonra dört rekat namaz kılmaya devam edene Cehennem haram olur.) [Tirmizi]

(Akşamdan sonra altı rekat namaz kılanın, günahları deniz köpüğü kadar da olsa affedilir.)
[Taberani]

(Akşam namazından sonra, konuşmadan 6 rekat namaz kılan, 12 yıl nafile ibadet etmiş gibi sevaba kavuşur.)
[İbni Mace]

(Öğlenin farzından önce kılınan dört rekat, yatsının farzından sonra kılınan dört rekat namaz gibidir. Yatsıdan sonra kılınan dört rekat namaz, Kadir gecesinde kılınan dört rekat namaz sevabına eşittir.)
[Taberani]

Ancak nafile ibadetlerin sevabına kavuşabilmek için farz borcunun olmaması gerekir. Bu borcu ödemedikçe, bu cinsten olan hiçbir nafile ibadetine sevap verilmez. Dürret-ül fahire’deki hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, kazaya kalmış namaz borcu olanın, nafile namazını kabul etmez) buyuruldu. Ayrıca nafile ibadetlere sevap verilebilmesi için, haramlardan kaçıp günahlara da tevbe etmek gerekir.


Öğlenin sünnetinin önemi
Sual:
Bazen öğlenin sünnetini terk etmekte mahzur var mıdır?
CEVAP
Çok mühim bir mazeret olmadan namazın sünnetlerini terk etmek doğru değildir. Hele kaza borcu olanın namazlarını bir an önce kaza etmesi farzdır. Bir kişi, bazen sabah ve akşam yemeğini yiyip öğle yemeğini yemese, bir şey olmaz. Yemek için namazın sünnetlerini bırakmak uygun değildir. Hele sünnete önem verilmediği için kılınmazsa çok daha tehlikelidir. Peygamber efendimizin yaptığı işleri beğenmemek olur ki maazallah çok kötüdür. Peygamber aleyhisselam, farzların yanında nafile namazlar kılmıştır. O kıldığı için bu nafile namazlara sünnet diyoruz. Peygamber efendimizin kıldığı bu nafilelerin [sünnetlerin] önemi büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Her gün öğlenin farzından önce 4, öğle ve akşam ve yatsının farzından sonra 2, sabahın farzından önce 2 rekat olmak üzere 12 rekat nafile [sünnet] kılan Cennete girer.) [Ebu Davud]

(Her gün 12 rekat nafile namaz kılan Müslümana Cennette bir köşk yapılır.)
[Müslim]

(Öğlenin farzından önce 4 rekat
[sünnet] kılan, gece bu kadar teheccüd namazı kılmış gibi sevap kazanır.) [Taberani]

(Öğlenin farzından önce ve sonra 4 rekat
[sünnet] kılmaya devam edenin Cehenneme girmesi haramdır.) [Nesai]

(Öğlenin farzından önce 4 rekat kılan, İsrailoğullarından bir köleyi azat etmiş kadar sevap alır.)
[Taberani]

Resulullah efendimizin hangi namazı daha çok sevdiği ve ona devam ettiği sorulduğunda, Hazret-i Âişe validemiz, (Öğleden önce 4 rekat [sünnet] kılardı, kıyamlarını uzatır, rüku ve secdelerini güzel yapardı) buyurdu. (İbni Mace)

Resulullah, öğlenin dört rekat olarak kıldığı ilk sünneti için, (Bu vakit, göklerin kapılarının açık olduğu zamandır. Bu vakitte iyi bir amelimin Arşa çıkmasını isterim) buyururdu. (Tirmizi)

(Öğlenin farzından önceki 4 rekat
[sünnet] hariç, gündüz kılınan [sünnet] namazların hiç biri, gece kılınan [sünnete] denk olamaz. Gece namazlarının, gündüz namazlarına olan üstünlüğü, cemaatle kılınan namazın yalnız kılınan namaza üstünlüğü gibidir.) [Taberani]

(Cemaatle kılınan namaz, yalnız kılınan namazdan 27 derece daha faziletlidir.)
[Buhari]

Öğle namazının sünnetlerinin fazileti bu kadar mühimdir. İmam-ı Gazali hazretleri, (Öğlenin son sünneti, ilk sünnetinden daha kuvvetlidir) buyuruyor. Redd-ül muhtar’daki hadis-i şerifte ise, (Öğlenin farzından önceki [sünneti] terk eden, şefaatime kavuşamaz) buyuruluyor. O halde, mühim bir özür olmadan sünnetleri terk etmemelidir.

İslam âlimleri, bu hadis-i şerifi, (Özürsüz ve ısrar ile öğlenin sünnetini terk eden, bu namaz için olan ve derecenin yükselmesine yarayan şefaatime kavuşamaz) şeklinde açıklıyorlar. Çünkü sünneti değil, farzı bile terk edene, büyük günah işleyene şefaat edilecektir.

Farzdan önce sünnet kılmak, şeytanın ümidini kırmak, onu üzmek için emredilmiştir. Şeytan, (Sünnetlerde bile insanı aldatamıyorum, farzlarda ise, hiç aldatamam) diye üzülür. (Tahtavi)
Resulullahı sevindirmek, şeytanı üzmek için sünnetleri hiç terk etmemelidir!


İkindinin sünnetinin önemi
Sual:
İkindinin sünnetini bazen terk etmekte mahzur var mı? Sünnetler, kılınmamış farzlara eklenir mi?
CEVAP
Redd-ül muhtarda, (Her sünnet nafiledir; fakat her nafile sünnet değildir) buyuruluyor. İkindi ve yatsının gayrı müekked sünnetleri, diğer müekked sünnetler gibi nafile ibadettir. Farz namazlar içinde sünnetlerde bir noksanlık olursa, bu noksanlıklar nafile namazlarla tamamlanır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kıyamette önce namazdan sorulur. Namaz doğru kılındı ise, kurtulur. Namazı bozuksa, işi kötüdür. Farz namazında bir şey noksan ise, nafilelerle tamamlanır.) [Hakim]

(Bir kimse, namazını tamamlamadı ise, o namazın üzerine, tamamlanıncaya kadar, nafile namazları eklenir.)
[Darimi]

(Namaz, zekat ve başka farzlardaki bir noksanlık, nafilelerle tamamlanır.)
[Beyheki]

İnsanın derecesi ne kadar yüksek olursa olsun, kusursuz iş yapamaz. İşte nafileler farzlarda olan kusurları tamamlar. Nafile kılmak, farzdaki kusurları tamamlamak için emrolunmuştur. Kurtuluş, farzları noksansız yapmaktadır. Bilhassa namaz çok mühimdir. Çünkü Allahü teâlâ, (Namaz hesabının altından kalkarsan, kurtuluş senindir. Öteki hesapları kolaylaştırırım) buyuruyor. (Umdet-ül-İslam)

O halde farz namaz kazası olmayan, farz namazlardaki kusurlarının düzelmesi için nafile namazlara devam etmelidir!

İkindi namazının sünneti gayrı müekked olmakla beraber, faziletli nafile namazlardandır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İkindinin farzından önce, 4 rekat namaza devam edene, Cennette bir köşk verilir.) [Ebu Ya’la]
(İkindinin sünnetini kılmaya devam edenin günahları affolur.) [Ebuşşeyh]
(İkindinin sünnetini kılanın vücudu Cehenneme haramdır.) [Taberani]
(İkindinin farzından önce dört rekat kılana Allah rahmet etsin!) [Tirmizi]

Peygamber efendimizin duası elbette kabul olur. O halde bu duaya nail olmak için ikindi namazının sünnetini devamlı kılmaya çalışmalıdır. Çünkü Allah katında en makbul amel devamlı olandır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allah katında en kıymetli amel, az olsa da, devamlı yapılandır.) [Buhari]

(Ey insanlar, gücünüzün yettiği kadar amel yapın! Siz, yaptığınız amelden usanmadıkça, Hak teâlâ size sevap vermekten usanmaz. Allah’ın en çok sevdiği amellerden biri de, az fakat ara verilmeden yapılan ameldir.) [Müslim]

Ara verilerek yapılan ameller Allah indinde sevimli olmaz. Hatta Allahü teâlânın tekdirine maruz kalır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir kimse, bir ibadeti Allah için devamlı yaparken usanıp bu ameli terk ederse, Allahü teâlâ ona şiddetli buğzeder.) [İbni Sünni]

Allahü teâlânın gazabı şiddetlidir. Bir zaruret olmadıkça, ibadetleri bazen yapıp bazen terk etmemelidir. Hak teâlâ, muhakkak çok amel istemiyor, (Salih amel işleyin) buyuruyor. Az olsa da, devamlı olan salih amelleri seviyor. O halde Rabbimizin, sevdiği amelleri yapmaya çalışmalıdır. (Envar-ül Kudsiye)


Mezarlıkta namaz kılmak
Sual:
Mezarlıkta, kilisede, hamamda ve necis olma ihtimali olan yerde namaz kılmak caiz midir?
CEVAP
Üstü açık necasete ve kabre karşı namaz kılmak mekruhtur. Necis olma ihtimali olan yerlerde, mesela kabristanda, hamam içinde ve kilisede kılmak mekruh olup, yıkayıp temizleyerek kılmak mekruh olmaz. Başka yer bulunamazsa, kilisede de kılmak caiz olur. Namazdan sonra hemen çıkmalıdır. Çünkü, kilisede, şeytanlar toplanır. Kilisedeki küfür alametleri boşaltılırsa, namaz kılmak mekruh olmaz. (Redd-ül-muhtar)

Hadis-i şerifte (Mezar üzerinde namaz kılanlara lanet olsun) buyuruldu. Çünkü, kabir üzerinde namaz kılmak, Yahudilere benzemek olur. Bunun için, mekruhtur. Kabristanın kabir olmayan yerinde kılmanın mekruh olmadığı Haniyye ve Havi kitaplarında yazılıdır. Kabir, namaz kılanın arkasında olursa veya önünde olup da, önünden geçmesi caiz olacak uzaklıkta ise, yine mekruh olmaz. Peygamberlerin ve salihlerin türbelerini de mescid haline getirmek, Yahudilere benzemek olur. İbadette, başkasını Allahü teâlâya ortak yapmaya benzediği için Peygamber efendimiz, bunu da yasak etmiş, (Ya Rabbi, kabrimi ibadet olunur put haline getirme) buyurmuştur. Fakat, salih bir kimseye yakın mescid yapılırsa veya onun yüzünden Allahü teâlânın merhametine kavuşmayı veya ibadetinden ona da fayda olmasını düşünerek, kabri yanında namaz kılınırsa, ona saygı olmak için, ona karşı kılmayı düşünmezse, hiç zararı olmaz. Çünkü, İsmail aleyhisselamın kabri, Kâbe’nin yanında, Hatim, denilen yerdedir. Mescid-i haramda kılınan namazların en kıymetlisi, burada kılınan namazdır. (Hadika)

Önünde perde, duvar gibi bir şey olmazsa, kabre karşı namaz kılmak mekruhtur. (Marifetname)

Mescidin kıblesi ile kabir arasında, perde, duvar olursa veya kabir yanda veya arkada kalırsa, namaz mekruh olmaz. (Fetava-yı-Hindiyye)

Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Kabirlerin üstüne oturmayın ve onlara karşı namaz kılmayın!) [Nesai]


Teyemmüm edemeyenin ve mahpusun namazı
Sual:
Teyemmüm edemeyen bir hasta ve mahpus namaz kılar mı?
CEVAP
Abdest alamayan ve gusledemeyen bir hasta, para ile de, bir yardımcı bulamazsa, teyemmüm eder. Yardımcı ile de teyemmüm edemeyen kılmaz. İyi olunca kaza eder.

Temiz yer, su ve toprak bulamayan mahpus, okumadan, namaz kılar gibi yapar. Kurtulunca, hepsini iade eder.

Aradaki fark şu
: Birisi teyemmüm bile edemiyor. Öteki teyemmüm edecek ve namaza kılacak gücü var ama ne su var, ne de teyemmüm etme imkanı var. Biri hasta, öteki sağlamdır. Sağlam olanın namaz için bir şeyler yapması gerekir. Onun için namaz kılar gibi yapıyor. Kurtulunca iade ediyor.
Hapiste olanın özrü olduğu halde, bir çare araması namaz kılar gibi yapması, namazın ne kadar önemli olduğuna güzel bir örnektir.

Hastanın ise, teyemmüm bile edemediği için namazını kazaya bırakması caiz oluyor. İyi olursa kaza eder. İyi olmazsa affoluyor.

Sual: Hücre dar olup secde edemeyen mahkum namazı nasıl kılar?
CEVAP
Hücre dar olup, secdeye gitme imkanı yoksa, oturup ima ile kılar. (Merakıl-felah)


Ayakkabıları camide arkaya bırakmak
Sual:
Ayakkabımı caminin girişindeki ayakkabılıklara koydum. Bir arkadaş, “Ayakkabı namaz kılanın solunda bulunması gerekir” dedi. Evimizde de ayakkabılar arkada kalıyor. Ayakkabıları arkaya koymanın mahzuru var mıdır?
CEVAP
Çalınma endişesiyle, huşuya mani olacağı için camide ayakkabıları arkaya bırakmak mekruhtur. Huşuya mani olan her şey mekruhtur. Bu bakımdan ayakkabıları arkaya, öne veya sağa değil, namaz kılarken sola koymak sünnettir. Eski olduğu için veya başka bir sebeple ayakkabıların çalınma tehlikesi yoksa, yani huşu ile namaz kılınıyorsa ayakkabıları arkaya koymak mekruh olmaz. Bazı camilerde arkada kilitli küçük ayakkabı dolapları da oluyor. Onlara da koymak mekruh olmaz. Evde çalınma endişesi olmadığı için arkaya koymak mekruh olmaz.


Namazda elleri göbek altına bağlamak
Sual:
Namazda elleri göbek altına bağlamak bid’at mi?
CEVAP
Hayır, bid’at değil sünnettir.
Hazret-i Ali’nin rivayet ettiği bir hadis-i şerif meali:
Namazda sağ eli, sol el üstüne koyup göbek altına bağlamak sünnettir. (Ebu Davud, İ.Ahmed)

Bütün fıkıh kitaplarında, namazda eller göbek altına bağlanır deniyor.

Dürr-ül muhtar’da namazın sünnetlerinin sekizincisinde diyor ki:
Erkekler, sağ eli sol elin üzerine koyup göbek altına bağlar. Hazret-i Ali, (Elleri göbek altına bağlamak sünnettir) demiştir. Namazda erkek, bileğini baş ve küçük parmağıyla tutarak sağ eli sol eli üzerine bağlar ve göbeğinin altına koyar. Muhtar olan kavil budur. (Dürr-ül muhtar)

Türkçe Nimet-i İslam kitabında namazın sünnetlerinin beşincisinde diyor ki:
(Erkek kısmı, sağ elini sol eli üzerine olmak üzere göbeği altına koymak)

Bunları bütün fıkıh kitaplarında bulmak mümkündür.


Farz borcunu tehir etmek
Sual:
Şafii mezhebinde olanların kaza namazı borcu varken sünnetleri, nafileleri kılmaları haram mı oluyor?
CEVAP
Bazı deyimler, tabirler vardır, bir şey söylenir başka şey anlaşılır. Mesela soba yanıyor denir, maksat içindeki odun yanıyor demektir, yoksa demir sobanın kendisi değil. Şafii âlimlerinin ve diğer mezhep âlimlerinin, kaza namazı varken sünnetle iştigal etmeye haram demeleri de böyledir. Haram olan sünnet kılmak değildir, farzı tehir etmektir. Sünnet olsun, nafile olsun namazla meşgul olmak sevaptır, ancak farz borcunu tehir etmek haramdır. Onun için sünnet kılmak haramdır deniyor. Sünnet kılınınca farz tehir edildiği için sünnet kılmak haramdır deniyor. Yoksa bizzat sünnet kılmak haramdır denmiyor.

Bu konuya örnek vermek için Tergib-us-salat kitabındaki iki hadis-i şerifi bildirelim:
(Bir namazı, vakti çıktıktan sonra kılan, 80 hukbe Cehennemde kalacaktır.)
(İki farz namazı bir araya getirmek, büyük günahtır.)


Birinci hadis-i şerifte, sanki namaz kılmak veya kazasını kılmanın cezası Cehennemde 80 hukbe kalmak olarak bildiriliyor. Burada namaz kılmak, kaza namazı kılmak günahtır denmiyor. Namazı özürsüz kazaya bırakmak günahtır deniyor.

İkinci hadis-i şerif de böyledir. Diyelim mazeretsiz öğle namazının farzını kılmayıp ikindi ile beraber kılmak büyük günahtır deniyor. Bu ne demek? Öğleyi mazeretsiz ikindi vaktine bırakmak büyük günahtır deniyor. Kaza etmekle bile günah af olmuyor. Ayrıca istiğfar etmek gerekir.


Haşr suresinin sonu
Sual:
Armutlu tatil köyüne gitmiştim. Oradaki biri, profesör denilen birisine, “Akşam sabah okunan Haşr suresinin sonu neresidir? Lev enzelnadan okunsa mahzuru olur mu?” diye sordu. O da “Lev enzelna’dan okumak bid’attir. Huvallahüllezi’den itibaren okunmalı” dedi. Lev enzelnadan okumak bid’at midir?
CEVAP
Hayır bid’at değildir. Peygamber efendimizin Lev enzelnadan okuduğu da bildirildi. La yestevi’den okunsa, hatta Haşr suresinin tamamı okunsa yine bid’at olmaz. Yatsı vakti, Bekara suresinin son iki âyeti yani Amenerresulü diye başlayan iki âyet okunur. Daha fazla okunsa, Bekara’nın tamamı okunsa yine bid’at olmaz.


Mantıkla din olsa
Sual:
Bir profesör, “Allah, her dili bilir, namazda Arapça okumak şart değil, Allah’tan hiçbir şey gizli değildir. O her şeyi görür. Onun için, insanlar yokken çıplak namaz kılmanın sakıncası olmaz” dedi. Bana da mantıklı geldiği için doğru mu diye sorma gereğini duydum.
CEVAP
Mantıkla din olsa, herkes kendine göre bir din meydana çıkarır. İnsan sayısı kadar din olur. Dinde nakil esastır. Nakil de selim olan akla aykırı değildir. Evet, Allahü teâlâ her dili bilir. Zaten bütün dilleri O yarattı. Fakat ibadet dilini Arapça olarak bildirdi. Onun emrine uymak şarttır.

Kur'an-ı kerimi başka dile tercüme edip, Kur'an yerine bunu okumak haramdır. (Fetava-i fıkhiyye)

Bu konuda Diyanetin bir kararı şöyledir:
(Kur’andan kolayınıza geleni okuyun) âyetinde olduğu gibi, Peygamber efendimiz de namaz kılmayı tarif ederken, (Kur’andan hafızandakilerden kolayına geleni oku) buyurmuştur. Bu itibarla namazda Kur’an-ı kerim okumak; kitap, sünnet ve icma ile sabit bir farzdır. Kur’an, sadece mana olarak değil, Resulullahın kalbine elfazı [sözleri] ile indirilmiştir. Bu elfazdan başka lafızlarla ifade edilen mana Kur’an değildir. Çünkü, indirildiği elfazın dışında, hatta Arapça bile olsa, başka sözlerle ifade edilen mana, Kur’an değildir. Kur’an kavramında sadece mana değil, bir rüknü olarak onun elfazı da vardır. Bunun için tercümesine Kur’an denilemeyeceği ve Kur’an hükmünde olmadığı konusunda İslam âlimleri görüş birliği içindedir. (DİB Din işleri Yüksek Kurulu 4.12.1997 gün ve 103 sayılı kararı)

Evet, Allahü teâlâ gizli olanları da bilir ve görür. Ama çıplak durmayı, çıplak ibadet etmeyi yasakladı. Namaz kılarken en güzel elbisemizi giymemizi emretti. Peygamber efendimiz de, yıkanırken bile örtünmemizi bildirerek buyuruyor ki:
(Avret yerlerinizi örtün! Yalnız iken de Allahü teâlâdan hayâ edin!) [Tirmizi]
(Allahü teâlâ hayâyı ve örtünmeyi sever. Öyle ise yıkanırken avret yerinizi örtün.) [Ebu Davud]


İçki ve namaz
Sual:
Kocam içkili iken namaz kılıyor. Namazı kabul olur mu? Oruç da tutuyor. İçki ile de orucunu açtığı oluyor. Yoksa namazı da orucu da boşa mı gidiyor?
CEVAP
Günah ayrı, ibadet ayrıdır. Yani günah işleyen kimsenin de ibadetleri sahih olur. Namaz borcundan, oruç borcundan kurtulur. Ahirette niçin namaz kılmadın, oruç tutmadın diye sorguya çekilmez. Niye içki içtin diye sorguya çekilir. İçki içenin kıldığı namazlar sahih olur, fakat kabul olmaz. Kabul olmaz demek, sahih olmaz demek değildir. Sahih ve ihlaslı olan her ibadetin sevabı olur. Namaz borcundan kurtulur, fakat namazdan hasıl olan büyük sevapların hepsine kavuşamaz demektir.

Açık gezen kadının namazı da böyledir. Namaz borcundan kurtulur, namaz kılmakla hasıl olacak büyük sevapların hepsine kavuşamaz, yani sevabı az olur. Bu sadece içki içen, açık gezen için değil, her çeşit günahı işleyen için de böyledir. Yalan söyleyen, gıybet eden, laf taşıyan kimsenin de namazlarının sevapları azalır.

www.ailevekadin.com