Asıl marifet çok sevap kazanmaktır
Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

* Dünyada asıl marifet, çok para kazanmak değil, çok sevap kazanmaktır.

* İnsanın ilmi arttıkça, Allah’a sevgisi arttıkça, nefsinden soğumaya, nefret etmeye başlar. Bu hâle kavuşmak, Allahü teâlânın lütuf ve ihsanıdır. O kulunu sevdiğinin alametidir.

* İman çarşıda satılmaz, miras kalmaz. İyiliğe elverişli olmayan kişi Peygamberi görse de Müslüman olamaz.. Allahü teâlâ seçiyor. Buna verdim diyor. Seni dost edindim diyor Cenab-ı Hak… Müslüman demek, Cenab-ı Hakkın seçtiği, dost edindiği insan demektir, ona göre hareket etmeli.

* İnsanın eline diken bile batsa bir günah sebebi iledir. Günahın karşılığı dünyada veriliyorsa büyük nimettir. Ahirette verilirse felakettir. Suç varsa ceza vardır.

* Bir günah işleyen hemen bir iyilik, bir hayır işlemeli. Sevap gelir, günah gider. Birbirini dengelemeli.

* Cömertlik, Allahü teâlânın büyük bir nimetidir. Siz cömert için üzülmeyin, çünkü o düşerken Allahü teâlâ elinden tutar, kaldırır onu.

* Çok şey isteyin, isteyenin değil verenin azametine bakın. Namazda şehitlik evliyalık isteyin.

* Tarla ve bahçenin, hasıl olan nimetin şükrü uşurla verilir. Malın, paranın şükrü, zekatıyla olur, aynı zamanda malı, parayı temizler. Zekatı vermeyen iki suç işlemiş olur:
1- Emre itaatsizlik,
2- Fakirin hakkını gasp.
Namazın kabulü için de, zekat gereklidir, namaz imanla gitmeye vesile olur.

* Herkesi kuyunun dibinde gören kimse, kendisi kuyunun dibindedir.

* En büyük düşman nefs ve işlediğimiz günahlardır. En yakın dost da, namaz ve tevbe istiğfardır.

* Bilerek pek küfre düşülmez fakat bilmeyerek küfre düşülebilir. Bunun için (Ya Rabbi, bilerek veya bilmeyerek küfre sebep olan bir söz söylediysem, bir iş yaptıysam nadim oldum, pişman oldum, beni affet) duasını çok okumamız lazım. Küfür sigorta gibidir. İrtibatı keser. Bir kimse küfre düşmüş ise, ne yaparsa yapsın, ne kadar çok ibadet ederse etsin hiçbir faydası yoktur. Çünkü sigorta atmıştır, ampul, tesisat ne kadar sağlam olursa olsun, elektrik gelmediği için fayda olmaz.

Nice sarhoşlar vardır ki, yaptığından pişmanlık duyar tevbe eder, imanla gider. Nice dervişler, müritler vardır ki, kibirlidir, günahları için tevbe etmez, imansız giderler. Cüneyd-i Bağdadi hazretlerine bir papaz gelip, ben mi üstünüm sen mi üstünsün diye sorar. O da bir hafta sonra gel, der. Bir hafta sonra geldiğinde vefat ettiğini görür. Bugün bana cevap verecekti diye söylenince, tabutu göstererek, işte orada git sor, o boşuna konuşmaz derler. Tabutunun başına gidip aynı soruyu sorar. Cüneyd-i Bağdadi hazretleri Allahü teâlânın izniyle başını kaldırıp, şöyle cevap verir; Geçen hafta sonumun ne olacağını bilmediğim için sana cevap veremedim. Ben imanla gidip kendimi kurtardım, senden üstünüm. Sen kendine bak. Papaz, ağlamaya başlar, kelime-i şehadet getirir Müslüman olur.

* Peygamber efendimize bir yahudi gelip, selam verir gibi yaparak Es sam aleyküm yani, ölesin, yok olasın der. Peygamber efendimiz de, ve aleyküm sam diye cevap verir. Gittikten sonra, Hazret-i Âişe validemiz, Allah belanızı versin, sizi kahretsin... gibi bazı şeyleri sıralamaya başlayınca, Peygamber efendimiz durdurup, fazlaya hakkımız yok, bize ne yaptıysa ancak o kadarını yapabiliriz, buyurdu. Kâfir de olsa yaptığından fazlasını yapmak caiz değildir.

* Allahü teâlâ suç işleyenin cezasını verir, ancak istiğfar edenleri affeder. Müjdeler çok, Rabbimizin merhameti geniş. Seksen sene kilisede papazlık yapmış, İslamı yıkmaya uğraşmış kişiyi bile bir kelime-i şehadet söylemekle affediyor. Allahümme inneke afuvvün, kerimün, tuhibbül afve fafu anni (Ya Rabbi sen madem ki affedicisin, ihsan edicisin, affetmeyi seversin öyleyse beni de affet) demektir. Bunu her namazdan sonra okumalı. Bunlar hep, âsi kullara Allahü teâlânın müjdesidir.

* Nefs Allahü teâlânın düşmanıdır. Nefsimize uyarsak Allahü teâlânın düşmanına itaat etmiş oluruz.

* Zeka başka akıl başka. Akıllı olmak demek, ahirette işe yarayacak iş yapmak demektir.

* Mevcuda şükretmeli, kanaat etmeli. Mevcutla devam etmeli. İsraf, küfran-ı nimet, hep "Bu bana lazımdır” diyerek başlar. Bir kere bu bana lazımdır deyince onun ardı gelir, bu da lazım, şu da lazım diye devam eder. Lazım dediğine kavuşmak için dinin dışına çıkar da haberi olmaz.

* Namaz kılmamanın ne büyük bir suç olduğunu anlamak için çok sevdiğinizi mesela evladınızı kapının dışına çıkarıp, ben çağırınca gel deyin. Çağırın çağırın gelmesin. Siz defalarca çağıracaksınız da o duyduğu halde gelmeyecek. Ne yaparsınız siz ona? Allahü teâlâ günde 5 defa kullarını çağırıyor. Üstelik bu davetin faydası bize. Davete icabet edenlere yaptığı ihsanlar da ayrı. Buna rağmen yüce Rabbimiz ne kadar sabırlı, ne kadar merhametli, günde 5 defa çağırdığı halde gelmeyen kullarına bir şey yapmıyor, rızkını kesmiyor ve mühlet veriyor.

* Kılmak isteyene namaz, insanın önüne engel çıkarmaz.

* Kalb dünya arzularından birine bağlı kaldığı ve geçici lezzetlerden birinin peşine takılıp gittiği müddetçe, ahireti nasıl sevebilir?

* Dertlerinizi kullara değil, Allahü teâlâya arz edin. İstisnalar hariç, dert ve belanın tamamının kendi kusur ve kabahatlerimizden dolayı olduğunu unutmayalım.

* Yumuşak ve mülayim olan kazanır.

* Size dininizi imanınızı öğreten ana babanız sizden razı olmadıkça Allahü teâlânın sevgili kulu olamazsınız. İhsana kavuşma sebebi anne baba duasıdır.

* Çölde kalmış insanın suya hasreti gibi, herkesten dua almaya bakın. Üç kişinin duası kabul olur red olunmaz: 1) Anne babanın 2) Misafirin 3) Mazlum olanların.

* Çocuklarımıza çok ihtimam göstermeli. Kur’an-ı kerim okumalarına, ehli sünnet itikadını ve ilmihal bilgilerini öğrenmelerine, ehli sünnet âlimlerini tanımalarına ve sevmelerine çok ehemmiyet vermeli.

* Düşmanını tanımayan dostunu bulamaz.

* Ehli sünnet itikadından bir mesele öğretmek, onlarca nafile hacdan daha sevaptır.

* Bir talebe, dinini öğrenmeye ve dine hizmet etmeye, Müslümanlara ve insanlara faydalı olmaya niyet ederse, bu niyetle okursa, her nefesi zikir olur.

* Edebe riayet etmeyen hiç kimse, Allahü teâlâya kavuşamaz, yani veli olamaz. Din büyüklerinin yolu baştan sona edeptir. Namazın sünnet ve edeplerinden birini gözetmek ve tenzihi bir mekruhtan sakınmak; zikir, fikirden (tefekkürden) üstündür.

* İslamiyet bir ağaç gibidir. Kökü iman, gövdesi ibadet, meyvesi ihlas.

* Dinimizin 4 kelimeyle özeti: İnanmak, muhabbet, yapmak, sakınmak.

* Tatlı dilli, güler yüzlü olun. Hiç kimseyle münakaşa etmeyin. Bölünmeyin, tefrikaya düşmeyin. Tefrika fitnedir, sakın düşmeyin.

* Haram yiyenlerin, bütün azaları istese de istemese de, günah işler. Helal yiyenlerin azaları ise, ibadet eder.

* Edeplere riayet etmeden yapılan hizmetlerin, faydası yoktur.

* Dünyadan sonraki yolculuk çok uzundur. O uzun sefer için, yol azığı hazırlayınız!

* Kendisinin ve çoluk çocuğunun geçimini temin etmek için çalışmak farzdır.

* Dünya ve ahirette iyilik, sabır ile ele geçer.

* En faziletli amel; nefsin istediğinin tersini yapmaktır.

* İnsanların müptela olduğu bela ve musibetlerin en büyüğü, ahiret ve dünya işi ile meşgul olmayıp, boş oturmaktır.

* Din; insanları ebedi saadete götürmek için, Allahü teâlâ tarafından gösterilen yol demektir.
* Bir insan için, en kötü beş şey; imansızlık, kibir, şükür azlığı, kötü ahlak ve cimrilik.

* Allahü teâlâ, başkasına acımayana merhamet etmez, af etmeyeni af etmez, özür kabul etmeyenin özrünü kabul etmez.

* Mal cimrilerde, silah korkanlarda, idare de zayıflarda olursa, işler bozulur.

* Din bilgileri; dünya ve ahirette huzuru ve saadeti kazandıran bilgilerdir.

* Dünya malı için üzülmek, kalbe zulmet; ahiret için üzülmek ise, kalbe nurdur.

* Uğraşmadan ve çalışmadan, Cennete kavuşacağını zanneden, hayale kapılır.

* Şerefli ve asil kimse, sözünde durur. Akıllı olan yalan söylemez. Mümin olan, gıybet etmez.

* İlmi olmayan kimsenin, dünyada da, ahirette de hiç kıymeti yoktur.

* Her fenalıktan uzak kalmanın yolu, dili tutmaktır.

* Kızdığı zaman, kendisine emanet edilen sırları ifşa edenler, aşağı kimselerdir.

* Çalışmayıp, herkese muhtaç kalanların, dini ve aklı noksan olur.

* Kötülerle düşüp kalkan ve onları müdafaa edenler de kötülerdendir.

* Kibir ve öfke, insanın başına çok felaketler getirir.

* Başkasını düzeltmek istiyorsan, önce kendini düzelt!

* Âlim ve velilerin kabirlerini ziyaret ediniz! Zira, o büyükler ziyaret edenlere şefaat ederler.

* Güzel sözler, petekten damla damla sızan bala benzer. Bunlar, insanın ruhuna tat verir.

* Üç huy vardır ki, kimde bulunursa, onun zararınadır; Sözünde durmamak, hile yapmak ve zulmetmek.

* Hesaba çekileceğini bildiği halde, haram mal toplamaya devam eden kimseye şaşılır.

* Müslümanların hayırlısı, insanlara yardım eden ve faydalı olanıdır.

* Ehli sünnet alimlerinin, Allah rızası için yazdıkları kitapları okumak saadettir.

* Şükrün esası, nimetin sahibini bilmek, bunu kalb ile kabul etmek ve dil ile de söylemektir.

* İlmin evveli niyet, sonra anlamak, daha sonra yapmak, ondan sonra muhafaza, en sonra da yaymaktır.

* İlim maldan hayırlıdır. İlim seni korur, sen ise malı korursun. Malın bekçileri ölür, ilmin bekçileri ise gönüllerde yaşar.

* Herkes seni, Allah’ı sevdiğin kadar sever. Allah’tan korktuğun kadar, senden korkar. Allah’a itaat ettiğin kadar, sana itaat eder. Allahü teâlâya hizmet ettiğin kadar, sana hizmet ederler. Her işin, Onun için olsun! Yoksa, hiçbir işinin faydası olmaz. Hep kendini düşünme, Ondan gayriye güvenme, çok ibadet etsen de, amelinle övünme!

* Ahirette azabın ve mükafatın devamlı olduğunu bilen, sonsuz rahata sebep olduğu için birkaç günlük bela ve sıkıntı ona rahat gelir.

* Bir söze sabredemeyen, çok söz işitir.

* İlim gıda gibidir. Ona her zaman ihtiyaç vardır. Faydası da herkesedir.

* Gözü harama bakmaktan ve başkalarının ayıplarını görmekten korumalıdır!

* Kıyamet gününde nereye gitmek istiyorsanız, hazırlığınızı ona göre yapınız!

* Allah korkusu, ibadetlerin süsüdür.

* Çalışmadan ele geçen şeyler, devamlı ve kalıcı olamaz.

* Vücuduna haram lokma karışmış bir kimse, namazlarından tat alamaz.

* Allahü teâlânın merhameti vardır diyerek, isyana kalkışma!

* Helal ve haramdan her bulduğunu korkusuzca yiyenlerden olma!

* Ya Rabbi! Dostlarını ve evliyanı öyle gizledin ki, onları bulan sana kavuşuyor ve sana kavuşmayan, onları tanımıyor.

* Tasavvuf, son nefeste imanla gidebilmek yani Allah diyebilmek ilmidir.
* Sabrın alameti, şikayeti terk, sıkıntıları ve musibeti gizlemektir .

* Ölümü hatırlamak, Allahü teâlânın sevgisinin işaretidir.

* Edep; söz dinlemek, itiraz etmeden, yorum getirmeden peki demektir.

* İnsan çalıştırmanın temel şartı, heves kırmamaktır.

* Başarılı olmak için 4 şart vardır:
İman, Adalet, Doğruluk, Fedakârlık

* İman, mümin ile ateş arasında büyük bir perde gibidir. Mümini ateşten korur. İmanı olmayan kurumuş demektir. Kurumuş ağaç ne yapılır, kesilip yakılır. Dünyada bile yakıyorlar. Ahireti siz düşünün.

* Kadı [hakim] karşısında sultan ve çoban aynı saftadır, aynı muameleyi görür. Bu adaletin gereğidir.

* Bize kalana bakın siz. Bizde olana değil. Bize kalan Allah rızası için verdiklerimizdir.

* Sabır acıdır, fakat mutlak şifadır.

* İyilik görmenin yolu, iyilik yapmaktan geçer.

* Önce istişare sonra istihare.

* Bedbahtlığın alametleri: Halinden şikayetçi olmak, ilmiyle amel etmemek, yaptığı amelin ihlastan mahrum olması.

* Peygamber efendimizin yoluna uygun olmayan her şey seraptır.

* İslam âlimlerine her gün bir Fatiha oku, hediye et. Onlar da hediyene karşılık verirler. Bu karşılık, seni dünyada ve ahirette saadete kavuşanlardan edebilir.

* Büyüklere dua eden, onların şahsında kendisine dua etmektedir.

* Öfkenin başı geçici cinnet, sonu ise ebedi pişmanlıktır.

* Firavunlar ben ben diye ömür sürmüşlerdir.

* Her kim sıkılıyorsa, dünya işleri içindir, o kişinin dünyayı sevdiğini gösterir.

* Cehennemdekilerin çoğunun zenginler ve kadınlar olduğu bildirilmiştir. Bu, hakaret değil, ikâzdır. Kaldı ki, ilk mümin kadındır. (Hazret-i Hatice annemiz) İlk şehid de kadındır. (Hazret-i Sümeyye)

* İhlas, Allahü teâlâyı çok sevmektir ve sevdiği her şeyi de Allah için sevmektir.

* Ehli sünnet âlimlerinin hayatının esası üçtür:
Öğrenmek
Öğrendiğini öğretmek
Birlik ve beraberliği sağlamak.

* İlim müminin dünyadaki feneridir. İlim için iki tane ölçü var, öğrenmek ve öğrendiğini öğretmek. Nereden öğrenecek? Ehli sünnet âlimlerinin kıymetli kitaplarından. Neyi öğretecek? Bu kıymetli kitaplardan öğrendiğini. Bu çok önemlidir, kendi kafasından, kaynaksız konuşandan kaçmalı. Çünkü kendinden söyleyen mutlaka hüsrana uğrar ve kendisi ile beraber dinleyenleri de helak eder.

* Dört türlü evliya vardır:
1- Evliya olduğunu kendi de bilir, başkaları da bilir.
2- Evliya olduğunu kendi bilir, başkaları bilmez.
3- Evliya olduğunu kendi bilmez, başkaları bilir.
4- Evliya olduğunu kendi de bilmez, başkaları da bilmez.

* Allahü teâlâ kullarını Cennetine davet ediyor. İslamiyet, Cennet davetiyesinin adıdır. Bu davet herkese var. Müslüman, bu davete icabet edene denir.

* Asırlardır, başta Peygamber efendimiz aleyhisselam olmak üzere, bütün eshab-ı kiram, bütün ehli sünnet âlimleri, bütün evliyalar hep aynı şeyi söylemişler; Kendinize inanmayın, aklınıza güvenmeyin, eşinize dostunuza paranıza malınıza mülkünüze güvenmeyin. Allah’tan başkasına itimat etmeyin. Hepsi sonunda size sıkıntı verir diye bildirmişler.

* Silsile-i aliyye büyükleri, başkasına değil kendimize düşman olmayı öğretmiştir. Düşmanı dışarıda aramayın, düşman içinizdedir buyurmuşlardır.

* Hassas, nazik ruhlu kimse, fabrikadan yeni çıkmış olup, ambalajından kendisinin ayırdığı bir çocuk oturağı içine yemek koyup yiyemez. Onun benzerlerine necaset konulduğunu hatırlayarak tiksinir. Küfür alameti olan şeyleri kullanmak da böyledir. İmanı kuvvetli, dinine hassas olan, nasıl övülürse övülsün, onları kullanamaz.

* Bedenin mütehassısları olduğu gibi dinin mütehassısları da var. Doktorun tavsiyesine uymak akıllılık olduğu gibi, din mütehassısının tavsiyesine uymak da akıllılıktır. Akıllı, doktorun dediğine tâbi olandır. Hangi doktora? Hangi doktorsa. Eğer bedenin doktoruysa, bedenin doktoruna peki denir, eğer dinin doktoruysa dinin doktoruna peki denir. Dinin mütehassısları, mezhep imamlarımız ve ehli sünnet âlimleridir.

* Otur, talip olduğun şeyleri bir kontrol et, bir muhasebe yap. Neye göre? Sana talip olanlara göre: Ölüm sana talip, Cennet sana talip, Cehennem sana talip!

* Nefs öyle yaratılmıştır ki katiyen hayırlı hiçbir şeyi istemez. Neden? Gıdası haramdır. Yani her şeyin bir gıdası vardır, nefsin gıdası da günahlardır, haramlardır.

* Allahü teâlânın size nasıl muamele etmesini istiyorsanız, siz de Onun kullarına öyle muamele edin, eğer siz Onun kullarına iyilik yaparsanız, Cenab-ı Hakdan iyilik bulursunuz, eğer siz Onun kullarını kırar dökerseniz, Allahü teâlâ da sizi kırar döker. Af ederseniz, af edici bulursunuz.

* Şeytan ancak Rabbimizin emir ve yasaklarına uyan kişilere musallat olamaz. Olursa da Cenab-ı Hak onları korur, onun tehlikesine düşmez.

* Müslümanda 3 haslet bulunur: İhlaslı olur. Akıllı olur. İlmi siyaseti bilir.

* Bu dünya ahiretin tarlasıdır. Burada tohumlarını ekmeyip yiyenler, böylece bir tohumdan kat kat meyve kazanmaktan mahrum kalanlar ne kadar talihsiz ve ahmaktır. Kardeşin kardeşten, ananın evladından kaçacağı o gün için hazırlanmıyorlar. Böyle kimseler dünyada da ahirette de aldanıyorlar ve sonunda pişman olacaklardır. Aklı başında olan bu dünyayı fırsat bilir.

* Eğer dünya menfaati ile ahiret menfaati aynı anda insanın karşısına çıksa, ahiret menfaatini tercih ederse, dünyayı orda terk ederse, bu ehli dünya sayılmaz.

* Nefsi en ziyade tahrip eden şey, başkasından gelen hak söze evet demektir.

* Kalbe, ruha lezzet veren şey, nefse sıkıntı verir. Ruh lezzeti ile nefs lezzeti zıttır. Birinin zevk duyduğundan öteki elem duyar.

* Dünyada nefse en hoş gelen şey, Mümin kardeşinin gıybetini yapmaktır. Nefs bundan haz duyar. Sabahlara kadar değil kırk sene oturtur adamı, uyku bile getirtmez. O öyle zevk verir ki, onu kötülemek, ondan bahsetmek onu alt etmek, felaket bir şey.. Ruh mahvolur, perişan olur gider. Onun için, siz siz olun, sakın din kardeşinizin aleyhinde konuşmayın, konuşanları da dinlemeyin.

* Müslümanın ölümü hayattır, hem de sonsuz hayat.

* Bir şey muhakkaksa onu olmuş bilmeli. Ölüm muhakkaktır, ona göre hazırlanmalı.

* Dünyalığı kendinden az ve aşağı olanlara bakmalı. Böyle yapılırsa, elindekine ve haline şükreder. Ahiret için böyle değil, bunun tersi yapılır. Ahiret için çalışıp verdiğine şükretmekle beraber daha çok istemeli. Ahireti bizden yüksek olanlara, üstün olanlara bakıp onlar gibi olmaya çalışmalı. Bunlar, ehli sünnet âlimleridir. Böyle yaparsak, hem kendimizi bir şey zannedip kibre düşmeyiz hem de makbul olanların yolunda olmuş oluruz.

* İmam-ı Ebu Yusuf hazretlerinin, Halife Harun Reşid’e tavsiyesi özetle şöyledir:

Bugünün işini yarına bırakma, aksi halde işleri zayi etmiş olursun. Ecel emelin önündedir. Ecele, iş ve amel ile koş. Çünkü ecel geldikten sonra artık iş ve amel yoktur. İki işten, ahiret için olanı tercih et! Çünkü ahiret baki, dünya fanidir.

Daima temkinli ol; temkinli olmak dil ile değil kalb iledir. Azabından korkarak ve rahmetini umarak Allahü teâlâya sığın, çünkü sığınmak ve korunmak korku ve ümit iledir. Kim Allah’a sığınırsa Allah onu korur. Daima iyi bir akıbet, zayi olmayacak bir iş, herkesin vardığı bir kaynak için çalış. Çünkü, eninde, sonunda varılacak yer, o kadar korkunç bir duraktır ki, orada yürekler hoplayacak, çok kimse zillet içinde olacaktır.

Kıyamette, o korkunç yeri bilip de amel etmeyen, yararlı iş yapmayan kimsenin duyacağı hasret ve pişmanlık sonsuzdur. Şu âyet-i kerimeyi düşünmelidir!

(Bugün
[hak ile bâtılın, iyi ile kötünün, haklı ile haksızın ayrıldığı] bir gündür. Sizi de, sizden öncekileri de burada topladık.) [Mürselat 38]

Telafisi imkansız olan bir ayak kayması, acı bir pişmanlıktır. Bu hayat, sadece gece-gündüzün nöbet değiştirmesinden ibarettir. Zaman her yeniyi eskitir, her uzağı yakınlaştırır, vaat edilen her şeyi getirir. Herkes ne yapmışsa, mutlaka karşılığını görür.

Dünyadaki az bir zamandaki işlerin hesabını vermek çok çetindir. Dünya da, içindekiler de yok olacaktır. Ahiret ise devamlı kalma yeridir. Yarın Allah’a, âsi olarak mülaki olma! Şunu iyi bil ki Kıyamet gününün hakimi, kullarını evlerine, yerlerine ve mevkilerine göre değil ancak amellerine göre muhakeme edecektir. Allahü teâlâ ikaz ediyor, o halde dikkatli ol. Çünkü sen; abes olarak yaratılmadın, bu sebeple de başı boş bırakılmayacaksın. Şüphesiz Allahü teâlâ seni yaptıklarından ve içinde bulunduğun durumdan hesaba çekecektir. İyi düşün, nasıl cevap vereceksin? Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kıyamette herkes, şu dört suale cevap vermedikçe hesaptan kurtulamaz: Ömrünü nasıl geçirdi, ilmi ile nasıl amel etti, malını nereden, nasıl kazandı ve nerelere harcetti, cismini, bedenini nerede yordu, hırpaladı?) [Tirmizi]

Bu soruların cevabını hazırla! Çünkü bugün dünyada yaptıklarının hesabı yarın sana sorulur. Gizli işlerin maskesinin düşeceğini de hatırla! Sana, vazifelerini Allah rızası için yapmanı tavsiye ederim. Tavsiyeme uymazsan; aslında yürünmesi kolay olan yol sana zorlaşır; gözlerin etrafı görmez, gerçekler kaybolur. O geniş yol sana daralır, orada bildiklerini tanımazsın; fakat tanımadıklarını bilirsin. Bu sebeple, nefsine karşı, muzaffer olmasını isteyen kimsenin gayreti ile, husumeti ile nefsine karşı koy!

Şükrederek nimetin çoğalmasını iste! Zira Hak teâlâ buyurdu ki:
(Şükrederseniz, nimetlerimi artırırım. Nankörlük ederseniz, azabım şiddetlidir.) [İbrahim 7]

Allah katında ıslahtan daha iyi, fesattan daha kötü bir şey yoktur. Kötülük işlemek nimetlere karşı nankörlüktür. Nankörlük edenlerin çoğu, şereflerinden mahrum olmuş ve Allahü teâlâ, onlara düşmanlarını musallat etmiştir.

www.ailevekadin.com