Sual: Âlimin iyisini, kötüsünü, gerçeğini, sahtesini nasıl anlarız?
CEVAP
Ehl-i sünnet itikadında olmayan iyi âlim olamaz. Dört hak mezhepte olmayan ve bu büyüklerden nakletmeyen yani kendi görüşünü dinin emri gibi bildiren iyi âlim olamaz. Bid’at ehlini büyük bilen âlim olamaz.
Bunlar ana kaidelerdir. Bunlara uymayanların zaten her yazısı, her sözü yanlış olabilir, zararlı olabilir, yani onda her türlü bozukluk olabilir.
Gerçeğini sahtesini anlamada bazı ölçüler özetle şöyledir:
1- İslam âlimi yerden ot gibi, mantar gibi bitmez, hocasız icazetsiz, âlim olmaz. Mutlaka Peygamber efendimize dayanan bir silsilesi olur. Mesela, İmam-ı Rabbani, İmam-ı Gazali ve Mevlana Halid-i Bağdadi hazretleri gibi.
2- Ehl-i sünneti itikadında olur. Dört hak mezhepten birine uyar, dindeki dört delili kabul eder, ihtiyaç halinde başka mezhebi taklit etmeye karşı çıkmaz.
3- Dinimiz nakil dinidir. İman ibadet bilgileri kıyamete kadar değişmez. Eserlerinde buna dikkat eder, yani bu kıymetli bilgileri sadece nakleder. Hiçbir fıkıh kitabına dayanmadan, ilhamla söylüyorum diyerek, görüşünü dinde senet gibi göstermeye çalışmaz.
4- Bid’at ehli ile bunları destekleyenlerden, mesela, Mason Abduh’u övenlerden, (Abduh gibi dinde reform istiyorum) diyenlerden uzak durur. Bunların zararlarını, yanlışlarını bildirmeyi vazife bilir.
5- (Yalnız Kur’an) diyerek, sünneti, icmayı ve kıyası kabul etmeyip, Kur’an-ı kerimden kendi anladığını senet kabul eden zındıklardan uzak durur. Bunların zararlarını, yanlışlarını bildirmeyi vazife bilir.
6- (Müslüman olması şart değil, tek Allah’a inanan herkes, hatta Hıristiyanlar ve Yahudiler Cennete gidecektir, bunlar da imanlıdır) diyen sapıklardan uzak durur. Bunların zararlarını, yanlışlarını bildirmeyi vazife bilir.
7- Hepsi Cennetlik olan Eshab-ı kiramın hiçbirisine dil uzatmaz, hepsini hürmetle anar. Yahudilerin kurduğu, İbni Sebeciliğin, Hurufiliğin zararlarını bildirir.
8- İngilizlerin kurduğu Vehhabilikten, bunların bozuk inançlarından uzak durur. Bunların zararlarını, yanlışlarını bildirmeyi önemli vazife bilir.
9- Osmanlı sultanlarını, özellikle II. Abdülhamit Han’ı kötülemez.
10- Kendini Mehdi sanmaz veya Mehdi gelmiştir demez yahut Mehdilik mecazidir diyerek, bunu ve diğer kıyamet alâmetlerini inkâr etmek için tevile sapmaz.
11- Hiç bir İslam âlimi, kendine unvan vermemiş, kendisini övmemiştir. Hatta (Kendini Frenk kâfirinden üstün gören Allahü teâlâyı tanıyamaz) buyurmuşlardır. Kendini Kaf dağında görüp de, kendi kendine övücü unvanlar vermez.
Âlimin de kötüsü olur
Sual: Âlimin iyisi kötüsü olur mu, bunu anlamaktaki ölçü nedir?
CEVAP
Her âlim, Cennetlik demek değildir. Onlardan da Cehenneme giden olacaktır. Kur’anda, kötü âlimler, dilini sarkıtıp soluyan köpeğe, kitap yüklü merkebe benzetilmiştir. (Cuma 5, Araf 176)
Kötü âlimler hakkında hadis-i şeriflerden bazıları da şöyledir:
(Âlimlerin iyisi, insanların en iyisi, kötüsü de, insanların en kötüsüdür.) [Bezzar]
(Yazıklar olsun kötü âlimlere ki, ilmi ticarete alet ederler.) [Hakim]
(Amelsiz âlim, mum gibidir, kendini yakar, insanları aydınlatır.) [Bezzar]
(Ümmetim, kötü âlimler, cahil abidler yüzünden helak olur.) [Darimi]
(Kıyamette en şiddetli azap, ilmi kendine fayda vermeyen âlime olur.) [Beyheki]
(İlmini, insanlara öğretmeyen âlime, kıyamette ateşten yular bağlanır.) [Tirmizi]
(Kıyamette bir din adamı Cehenneme atılır. Tanıdıkları ona, "Sen dünyada dinin emirlerini bildirirdin. Niçin bu azaba düştün?" derler. O da, "İnsanlara, günahtır, yapmayın" der, kendim yapardım. "Yapın" dediklerimi de yapmazdım. Bunun cezasını çekiyorum" der.) [Buhari]
(Öyle bir zaman gelir ki, âlimler fitne unsuru olur.) [Ebu Nuaym]
Demek ki âlimlerin iyisi de, kötüsü de oluyor.
Hakiki İslam âlimleri elbette çok kıymetlidir. İslamiyet’in temeli üçtür: 1-İlim, 2- Amel 3- İhlas.
1- İlim, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından öğrenilir.
2- İlme uygun olan ameldir. İlmi ile amel etmeyen hakiki âlim olamaz. Bir hadis-i şerif meali:
(Âlim, ilmi ile amel edendir.) [Ebuşşeyh]
3- İlimde ve amelde ihlas sahibi olmaktır. İhlas, ilmin ve amelin Allah rızası, Allah sevgisi ile olmasıdır. İhlas yoksa ilim de amel de makbul değildir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Allahü teâlâ, ancak ihlasla yapılan ameli kabul eder.) [Dâre Kutni]
İlim, amel ve ihlas sahibi olana ancak İslâm âlimi denir. Hakiki âlim, Kur'an-ı kerimi, hadis-i şerifleri açıklayan salahiyetli, yüksek insandır. Sünneti, bid'ati bilir. Hakkı bâtıldan ayırır. İlmi çok olduğu halde, hakkı bâtıldan ayıramayan, hakiki âlim değildir. 72 sapık fırkanın önderleri de âlim idi, hakkı bâtıldan ayıramadıkları, Ehl-i sünnetten ayrıldıkları için dalalete düşmüşlerdir. Yalnız akla uyup, yalnız ona güvenip yanılan kimseye felsefeci denir. Aklın erdiği şeylerde ona güvenen, aklın ermediği yanıldığı yerlerde, İslam ışığı altında akla doğruyu gösteren büyüklere İslam âlimi denir.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Dünyalık peşinde olan din adamlarının sözlerini dinlemek, kitaplarını okumak zehir yemek gibi zararlıdır. Kötü din adamlarının zararları bulaşıcıdır. Cemiyetleri bozar, milletleri parçalar. Tarihte İslam devletlerinin başlarına gelen felaketlere hep kötü din adamları sebep oldu. Devlet adamlarını doğru yoldan bunlar saptırdı. Peygamber efendimiz, (Müslümanlar 73 fırkaya bölünecek. Bunların 72 si Cehenneme gidecek, yalnız bir fırkası Cehennemden kurtulacak) buyurdu. Bu 72 sapık fırkanın reisleri, hep kötü din adamları idi. Cehennemden kurtulacak olan tek fırka ise, Ehl-i sünnettir.) [1/47]
İmam-ı Rabbani hazretleri yine buyuruyor ki:
(İnsanların kötüsü, kötü âlimlerdir. Bunlar, din, iman hırsızlarıdır. Kur’an-ı kerimde mealen, (Onlar kendilerini Müslüman sanıyor. Onlar son derece yalancıdır, şeytan onlara musallat olmuştur. Allahü teâlâyı hatırlamaz ve ismini ağızlarına almazlar, şeytana uymuşlar, şeytan olmuşlardır. Biliniz ki, şeytana uyanlar ziyan etti, ebedi saadeti bırakıp, sonsuz azaba atıldı) buyuruluyor.
Büyüklerden biri, şeytanın boş oturduğunu görünce sebebini sorar. Şeytan, (Zamanın din adamları olan kötü âlimler, insanları yoldan çıkarmakta, bana o kadar yardımcı olmakta ki, bu mühim işi benim yapmama lüzum kalmıyor) der. Böyle kötü kimselerden uzak durmalıdır!) [Mektubat 1/33]
Allahü teâlânın kıymet verdiği ve her şeyin en şereflisi olan ilmi, mal, mevki kapmaya ve başa geçmeye vesile edenlere, bu ilim elbette zararlı olur. Halbuki, dünyaya düşkün olmak, Allahü teâlânın hiç sevmediği bir şeydir. O halde, Allahü teâlânın kıymet verdiği ilmi, Onun sevmediği yolda harcetmek, çok çirkin bir iştir.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Miraca çıkınca, ateşten makaslarla dudaklarını kesenleri gördüm. Her kesilişte dudakları yeniden tamamlanıyordu. Cebrail aleyhisselam "Bunlar, din görevlisidir, yapmadıklarını söylerler ve Allah’ın kitabı ile amel etmezler" dedi.) [Beyheki]
(Cehennemde azap çekenlerden bazılarının yaydıkları kötü kokular, diğerlerine ateşten daha fazla azap verir. "Sen ne günah işledin ki, öyle pis koku çıkarıyorsun?" diye sorulunca, "Ben din görevlisi idim. Bildiklerimi yapmazdım" der.) [İ.Ahmed]
Vaaz etmek ve dini yazı yazmak, kitap, dergi çıkarmak, ancak Allah rızası için olunca, mevki, mal ve şöhret kazanmak için olmayınca faydalı olur. Böyle halis düşünmenin alameti de, dünyaya düşkün olmamaktır.
Zamanımızda hakiki âlim çok azaldı. Önceki âlimler, asr-ı saadete yakın zamanda yaşadıkları için de kıymetli idi. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(İnsanların en hayırlısı benim asrımdaki Müslümanlar [Eshab-ı kiram]dır. Bunlardan sonra en iyileri, bunlardan sonra gelenler [tâbi’in]dir. Onlardan sonra da en iyileri, onlardan sonra gelenler [Tebe-i tâbi’in]dir. Artık bunlardan sonra yalan yayılır, bunların sözlerine ve işlerine inanmayınız!) [Buhari, Müslim]
Tâbi’inden olan büyük âlimleri, onların yolunu, kurdukları mezhepleri beğenmeyip, dört mezhepten farklı kitap yazıp, (Biz bir mezhebe göre değil, İslam’a göre yazıyoruz) diyen cahiller, kendilerinin büyük âlim olduklarını söylüyorlar. Halbuki hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Âlimim diyen cahildir.) [Taberani]
Bid’at ehli bu sapıklar, kâfirlerden daha zararlı olur. En büyük kâfirlerden biri Deccal olduğu halde, hadis-i şerifte, (Sizin için Deccal’den daha çok, sapık önderlerden korkuyorum) buyuruldu. (İ.Ahmed)
Kâfir, insanın canına kastedebilir. Fakat dört mezhebe uymayanlar, insanın imanına kastedip ebedi Cehennemlik olmasına sebep olabilir. Bu zamanda sapıklık çoğaldığı için, “âlimim” diye ortaya çıkan kimselerin peşinden gidenler sapıtabilir. Fakat eskiden gelmiş, dost-düşman tarafından Ehl-i sünnet âlimi olduğu bildirilen, imam-ı a’zam, imam-ı Malik, imam-ı Şafi, imam-ı Ahmed, imam-ı Gazali, Seyyid Abdülkadir Geylani, imam-ı Rabbani gibi herbiri birer güneş olan âlimlerin yolundan gidilirse, kurtuluşa erilir. (Hadika, Berika)
Sual: Her şeyin iyisi kötüsü olduğu gibi, din adamı olarak bilinenlerin içinde de kötüsü olabilir mi?
CEVAP
Bir din adamı, hangi asırda bulunursa bulunsun, Peygamberin ve Eshâbının bildirdiklerine uymazsa, sözleri, işleri, itikadı, inanışı bunların bildirdiklerine uygun olmazsa, nefsine, düşüncelerine uyarak İslâmiyetin dışına taşarsa, aklına uyarak İslâmiyetin inceliklerine karşı gelir, anlayamadığı bilgilerde dört mezhebin dışına taşarsa, bu kimsenin kötü din adamı olduğu anlaşılır. Allahü teâlâ bunun kalbini mühürlemiştir. Gözleri hak yolu göremez. Kulakları doğru sözü işitemez. Buna, kıyamette büyük azap vardır. Allahü teâlâ, bunu sevmez. Bunun gibi olanlar, Peygamberlerin düşmanıdırlar. Bunlar, kendilerini doğru yolda sanır. Yaptıklarını beğenirler. Hâlbuki, bunlar şeytanın yolundadırlar. Bunlardan aklını toparlayıp doğruya dönebilen çok azdır. Bunların her sözü tatlı olur. Yaldızlı olur. Faydalı görünür. Hâlbuki, düşündükleri, beğendikleri şeyler hep kötüdür. Ahmakları aldatarak kötü yola, felakete sürüklerler. Sözleri, kar yığınları gibi parlak, lekesiz görünür. Fakat, hakikat güneşi karşısında eriyip giderler. Allahü teâlânın kalplerini kararttığı ve mühürlediği bu kötü din adamlarına Bidat ehli, yani mezhepsiz din adamı denir. Bunlar, itikatları ve amelleri, Kur’ân-ı kerime ve hadîs-i şeriflere ve icma-ı ümmete uymayan kimselerdir. Bunlar doğru yoldan sapmış olup, Müslümanları da felakete sürüklemektedirler. Bunlara uyanlar, Cehenneme gideceklerdir. Selef-i salihin zamanında ve sonra gelen din adamları arasında böyle bozuk olanlar çok vardı. Müslümanlar arasında bunların bulunması, insanın bir uzvunun kangren olmasına benzer. Bu yarayı yok etmedikçe, sağlam kısımlar felaketten kurtulamaz. Bunlar, bulaşıcı hastalık mikrobu taşıyan hastalar gibidir. Bunlara yaklaşanlar zarar görür. Bunların zararına yakalanmamak için yanlarına yaklaşmamak lazımdır. Peygamber efendimiz;
(Âlimlerin iyisi, insanların en iyisidir. Âlimlerin kötüsü insanların en kötüsüdür) buyurdu.
Bu hadîs-i şerif gösteriyor ki, Ehl-i sünnet âlimi, insanların en iyisi, mezhepsizler de en kötüsüdür. Birinciler, insanları Resûlullaha uymaya, ikincileri, kendi sapık düşüncelerine uymaya sürüklerler.
Sual: İnsanların kötüsü, dini bozmaya çalışan, doğruları söylemeyen kötü din adamları mıdır?
CEVAP
Emanetçinin kendisine bırakılan malları muhafaza etmekte emin olması lazım geldiği gibi, din aliminin de, İslâm bilgilerini bozulmaktan muhafaza etmekte emin olması lazımdır. Resûlullah efendimiz, Kâbe’yi tavaf ederken, hangi insan daha kötüdür? diye soruldu.
(Kötü olanı sorma! İyi olanları sor. Alimlerin kötüsü, insanların en kötüsüdür) buyurdu. Çünkü alimler, bilerek günah işlemektedir. İsa aleyhisselâm;
(Kötü alimler, su yolunu kapayan kaya gibidir. Su, kayadan sızıp geçemez. Akmasına da mani olur) buyurdu.
Kötü din adamı, kanalizasyona benzer. Görünüşte, sağlam, sanat eseridir. İçi ise, pislik doludur. Hadîs-i şerifte;
(Kıyamet günü azapların en şiddetlisi, ilmi kendisine faydalı olmayan din adamınadır) buyuruldu.
Bunun için, münafıklar, yani Müslüman görünen kâfirler, Cehennemin dibine gideceklerdir. Çünkü, bunlar işittikleri, bildikleri halde, inat ederek, kâfir olmuşlardır.